SETA > Yorum |
Avrupa'ya İtidal Çağrısı

Avrupa'ya “İtidal” Çağrısı

15 Temmuz sonrası iyice netleşen bir husus dikkatimi çekiyor: "Türkiye karşıtı" kampanya Almanya ve Avusturya'da artık AK Parti muhaliflerinin eliyle ve söylemleriyle yürütülür olmaktan çoktan çıktı.

Batı baÅŸkentleri 15 Temmuz'u anlamamakta ısrarcı. Sadece Washington darbe giriÅŸimi sonrası Türkiye kamuoyuna mesaj vermekte zorlanmıyor; Avrupa baÅŸkentleri de dağınık durumda.

Hadi ABD için FETÖ lideri Gülen'in iadesi gibi kritik bir husus gündemde. Ordudaki tasfiyenin DAÄ°Åž ile mücadeleyi aksatması gibi bir kaygının tesiriyle "nobran" açıklamalarda bulunuyorlar diyelim.

Berlin ve Viyana çok daha sıkıntılı bir profil sergiliyor. Alman ve Avusturya medyası CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan karşıtı yayınlarını "otoriterleÅŸme" iddialarının ötesine taşıdı. Kendi tarihlerinin "canavarı" Hitler'i çeÅŸitli imalarla ErdoÄŸan'ın ÅŸahsında dirilten bir karalama seferberliÄŸi yürütüyorlar.

Ä°nanın, Almanların mevcut siyasal psikolojilerinin arka planını incelemek gibi bir derdim yok. Ya da Avrupa'nın göçmen karşıtlığı, Ä°slamofobi, radikalleÅŸme ve terör gibi çok sayıda sorunla uÄŸraşırken aşırı saÄŸa doÄŸru kaydığını hatırlatmaya da gerek görmüyorum.

Ancak yine de 15 Temmuz sonrası iyice netleÅŸen bir husus dikkatimi çekiyor: "Türkiye karşıtı" kampanya Almanya ve Avusturya'da artık AK Parti muhaliflerinin eliyle ve söylemleriyle yürütülür olmaktan çoktan çıktı.

Bizzat Alman-Avusturya kamuoylarının ve iç siyasetlerinin önemli bir unsuruna dönüÅŸtürüldü. Bu gidiÅŸat söz konusu ülke siyasetçilerine "itidal" tavsiye edilmesi gereken bir noktaya ulaÅŸtı.

Alman DışiÅŸleri sözcüsü Martin Schafer'in dediÄŸi gibi sadece kısa vadede "ikili iliÅŸkilerde sarsıntı" yaÅŸanmıyor. Aynı zamanda orta- uzun vadede "Türkiye karşıtlığının" kamuoyları nezdinde Avrupa'daki Türkiye varlığını sorunsallaÅŸtıracak tehlikeli bir yolun taÅŸlarını döÅŸediklerini fark etmeliler.

En son örnek Almanya'dan.

Köln kentinde geçen pazar günü 100 STK'nın desteÄŸi ile düzenlenen "Darbeye Karşı Demokrasi" mitingine on binlerce insan katıldı. Ancak Berlin, ErdoÄŸan'ın video konferans yoluyla mitinge katılmasından rahatsız oldu.

Alman Anayasa Mahkemesi 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde sorun görmediÄŸi katılıma bu defa yabancı devlet adamlarının Almanya'da düzenlenen bir mitingde video konferans yoluyla konuÅŸmasının yasalara aykırı olduÄŸu gerekçesiyle izin vermedi.

Bir diÄŸer gerekçe de güvenlik. Alman makamları ErdoÄŸan'ın ülkelerindeki Türklere "seslenmesi" fikrinin kendisinden kaygılılar.

Aslında on binlerce Türk'ün Türkiye'de yaÅŸanan darbe giriÅŸimine tepki vermek için mobilize olmasını dahi sorunlu görüyorlar.

15 Temmuz gibi halkımızın tamamının birleÅŸtiÄŸi bir konuda verilen tepkiyi Türkiye demokrasisi için destek olarak görmek yerine kendileri için bir sorun olarak addediyorlar. Aksine darbe giriÅŸimini "tertip" olarak görme yaklaşımlarını gözden geçirmeliler.

237 ÅŸehit verilen kanlı darbe giriÅŸimine Alman kamuoyunda gösterilmeyen "demokratik hassasiyetin" Türkleri ne kadar büyük bir hayal kırıklığına uÄŸrattığına odaklanmalılar.

ErdoÄŸan'ın Türkler üzerindeki etkisinden ürkerek demokrasinin alanının Alman kurumlarınca daraltılması gereksiz bir güvenlikleÅŸtirme arayışı. Almanya'daki Türklerin Türkiye demokrasisine kendilerini baÄŸlı hissetmeleri Alman kimliÄŸi ve siyaseti için sorun olmaktan öte bir teminattır. Türklerin Avrupa'daki radikalleÅŸme trendlerinden uzak durmasında Türkiye'ye aidiyetlerini kaybetmemelerinin rolü büyüktür.

Alman medyasının bir kısmının Türkiye karşıtı söylemleri bu ölçüde aşırı tarzda bizzat üstlenmeleri 15 Temmuz sonrasında tashih edilmesi gereken bir pozisyondur.

Geri kabul anlaÅŸmasında Avrupa'nın yapmadıklarının ya da FETÖ yapılanmasına verilen desteÄŸin üzeri bu tür söylemlerle örtülemez. Yapılması gereken ortak menfaatlere dayalı rasyonel çözümlerin bulunması.

Ne diyelim, Avrupa siyasetine ve medyasına "itidal" tavsiyesi zamanı.

[Sabah, 2 AÄŸustos 2016]