Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ve Irak Merkezi Yönetimi arasındaki siyasi ve ekonomik gerilim, yerini uzlaşmaya bırakmış gözüküyor. Bağdat ve Erbil arasındaki enerji görüşmelerinin akabinde, tarafların İstanbul’da düzenlenen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’nde bir araya gelmesi, ilişkilerin bir adım daha ilerlemesini sağladı.
Bu gelişmelerin yanında, Başbakan Davutoğlu’nun Irak ziyaretinde hem Bağdat’ta, hem de Erbil’de, Irak’ın geleceğine yönelik temaslarda bulunması, Türkiye’nin iki yönetime karşı bakış açısını açıkça gösteriyor.
Mayıs ayında Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) ile anlaşma sonrasında Kürt petrolünün Türkiye aracılığıyla dış pazarlara açılması ve Türkiye’nin Kürt petrolünü satın alması, özellikle Bağdat yönetiminde rahatsızlık oluşturmuştu. Türkiye ise, her seferinde petrol satışından elde edilecek gelirin iki taraf arasındaki anlaşmalara göre paylaşılacağını ifade etmiştir ve bu konudaki kararlılığını sürdürmektedir.
Dolayısıyla gelinen nokta gösterdi ki, bugün iki tarafın da uzlaşı arayışının ve ortak bir yol bulma çabasının Türkiye olmadan sonuçlanması mümkün değil.
IRAK’TAKİ ENERJİ BARIŞININ GARANTÖR ÜLKESİ TÜRKİYE
Irak’taki yönetim aktörlerinin Türkiye’yi merkez ülke görmesinin birçok sebebi var. Türkiye’nin Irak işgalinin sonrasındaki dönemde, Irak’taki her kesimin temsiliyetinin sağlanması gerekliliğine yaptığı vurgu ve ülkenin yeniden inşa edilmesi için ticari ve iş ilişkilerinde önemli bir rol üstlenmesi gibi.
Bunun yanısıra, dünyadaki kanıtlamış petrol rezervi sıralamasında 5. olan Irak’ta, en büyük zenginlik olarak petrol kabul edilmektedir. Bölgedeki kaosun da sebebi olan petrolün, dış pazarlara açılmasında kilit rol oynayan ülke ise Türkiye olmaktadır. Irak’taki hangi bölgeden çıkarılmış olursa olsun, petrolün taşınacağı ülke Türkiye olacağı için, hem Erbil hem de Bağdat yönetimi Türkiye’yi dışarıda bırakacak bir çözümü olası görmemektedirler.
Başbakan Davutoğlu’nun yalnızca bir yönetime değil de, IKBY ve Merkezi Irak Yönetimi’nin ikisine birden yaptığı ziyaret, Irak’ta enerji barışının garantör ülkesinin Türkiye olduğunu açıkça göstermektedir. Irak yönetimindeki aktörlerin petrol kaynağının farkındalığıyla hareket etmeleri ve ekonomik/siyasi istikrarı enerji barışının temelinde kuracak olmaları, çözüm arayışlarında Türkiye’nin etkinliğini artırmaktadır.
Çünkü Mayıs ayında Kürt petrolünün Türkiye’ye satılmasıyla başlayan sürecin sonunda ulaşılan nokta, Türkiye’yi haklı çıkarmıştır.
Her iki tarafın da uzlaşma adına ortaya koydukları çabada Türkiye’nin oynadığı rol, Ortadoğu’da Türkiye’nin her geçen gün artan ekonomik ve siyasi gücünü bir kez daha kanıtlar niteliktedir. Risk alarak çözümü hedefleyen, içerden ve dışarıdan değişik engellerle Irak’taki pozisyonunu değiştirmeye zorlanan Türkiye, her şeye rağmen bu bölgede ekonomik ve siyasi bir aktör olarak kalmaya devam edecektir.
AFRİKA ARTIK UZAK DEĞİL
Başbakan Davutoğlu Irak’ta temaslarını sürdürürken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da Afrika ve Kuzey Afrika ziyaretini gerçekleştirdi. Yıllarca ihmal edilen ve tüm dünyanın artık yeniden keşfettiği Afrika’da, Türkiye’nin de var olması için bu bölgeyle olan ekonomik ve ticari ilişkilerin güçlendirilmesi ve artırılması gerekmektedir.
Afrika’da Türkiye’ye karşı duyulan sevgi ve samimiyet de, coğrafi uzaklığın ülkeler arasındaki ilişkilerde bir anlam taşımadığının en iyi örneği. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan sevgisi, Kuzey Afrika ülkelerinde bir lidere olan sevgiden çok daha farklı bir anlama geliyor.
2002’den sonra Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve siyasi dönüşüm, Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi, birçok ülke için örnek teşkil etmektedir. Uzun yıllar dünya siyasi ve ekonomik yol haritasında yönü belirlenen bir ülkeden, yön tayin eden ve merkez ülke konumuna yükselen Türkiye, yeni ekonomik düzende yeni ülkelerin sahneye çıkmasına da ön ayak olacaktır.
Burada, Türkiye’nin son 12 yılda izlediği dışa dönük, yalnızca tek bir bölgeyle sınırlanmayan, tüm dünya ülkeleriyle kurmaya çalıştığı ilişkinin payı büyüktür. İzlenen bu siyaset, ülkeye ekonomik ve siyasi açıdan birçok avantaj sağladı. 2008 küresel ekonomik krizinde, AB ülkelerine azalan ticaretin yerini, Ortadoğu, Afrika ve Kuzey Afrika ülkelerine yapılan ticaretin alması bunun en iyi örneğidir.
Diğer yandan, yeni pazarlar, kurulan ilişkiler ve ortaklıklar, uluslararası arenada Türkiye’nin prestijini ve ekonomik gücünü artırması bakımından büyük önem arz etmektedir. Ekonomik işbirlikleri, ortaklıklar ve anlaşmalarla perçinlenen siyasi uzlaşı, uzun dönemde Türkiye’nin merkez ülke olarak tanınırlığına da katkı sağlayacaktır.
[Yeni Şafak, 24 kasım 2014]