Bir önceki yazıda, CHP’nin öncülüğünü yaptığı muhalefet partileri ve onların destekçisi kamuoyu oluşturucularının, “madem HDP’liler suçlu niye partileri kapatılmıyor” argümanı ile terör örgütüne destek veren HDP’lileri dolaylı yoldan savunduğunu belirtmiştim. Ardından da, muhalif siyasi alanın şekillendirilmesinde ve mevcut Millet İttifakı’nın geleceğe taşınmasında bu söylemin belirli işlevler için bir muhalefet stratejisi olarak kullanıldığını iddia etmiştim.
Öncelikle HDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmanın, farklı yönleri olduğunu ifade etmeliyim.
Birincisi şu, dünyanın en demokratik ülkesinde bile terörle bağı olan, şiddete çağrı yapan ve terörü ve yöntemlerini öven partiler kapatılıyor.
Aynı zamanda, bir ülkenin bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne aykırı program ve bu programı siyasi faaliyet olarak sunan partilerin söylemleri, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olarak görülmüyor.
Bilindiği gibi Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İspanya’da ETA’nın siyasi kolu olan Batasuna’nın İspanyol mahkemeleri tarafından yasa dışı ilan edilmesi ve kapatılmasını hukuka uygun bulmuştur.
AİHM, kamu güvenliğinin korunması, ülke bütünlüğünün ve millî güvenliğin sağlanması, kargaşa ve suçun önlenmesi, hatta başkalarının temel hak ve hürriyetlerinin korunması için siyasi partilerin kapatılmasını meşru saymaktadır.
Yine benzer şekilde, Venedik Komisyonu da bir siyasi partinin şiddeti politik bir yöntem olarak benimsemesi, önermesi veya terör bağlantıları söz konusu olduğunda kapatılabileceğini belirtmektedir.
İkinci olarak, Türkiye’de bugüne kadar darbe dönemlerinde kapatılanları bir tarafa bırakacak olursak Anayasa Mahkemesi tarafından 30’a yakın parti kapatılmıştır. PKK destekçisi etnik milliyetçi partiler bu sayının önemli bir kısmını oluşturur. 1990’lardan bugüne, bu partilerden HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP gibi birçoğu kapatılmış ve çok geçmeden aynı amaç ve hedef ve hatta yasak getirilmeyen aynı üyelerle bu partilerin bir yenisi kurulmuştur.
Üçüncü olarak, siyasi partilerin kapatılmasının siyasi alana olumsuz etkisi ve tüzel kişiliğin cezalandırılmasının çok da bir anlam ifade etmediği zamanla görülünce, Türkiye’de siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılmıştır. Parti tüzel kişiliğin kapatılarak sonlandırılması yerine, suçu işleyen ve teröre destek veren parti yöneticileri ve üyelerinin doğrudan cezalandırılması ve partinin de hazine yardımı almasının önlenmesi gibi daha etkili yollara başvuruldu.
Bu hususları ifade ettikten sonra, mevcut anayasa ve ilgili mevzuata göre de Türkiye’de siyasi partiler kapatılabilmekte ve hatta parti yöneticilerinin siyasi faaliyetlerine belirli bir süre kısıtlama getirebilmektedir.
Bu bağlamda, HDP’nin teröre açıkça desteğinden dolayı kapatılması da söz konusu olabilir. Yargı bu yönde bir adım atabilir. Bu, yargının bileceği iş.
Bir parti kapatılınca, o partinin kapatılmasına söz ve eylemleri ile yol açan parti yönetici ve üyeleri de işledikleri suçun karşılığı olarak cezalandırılır.
Şu anda da, partileri kapatılmasa bile birçok HDP’li siyasetçi teröre desteğinden dolayı yargı kararları ile cezalandırılmaktadır. Yani, tüzel kişilik olarak partilerinin kapatılıp kapatılmamasından bağımsız olarak, teröre destek veren ve suç işleyenler işlediği suçun karşılığını almaktadır.
İşte tam da “madem HDP’liler suçlu, partileri niye kapatılmıyor” itirazı burada devreye girmektedir. Yargı tarafından HDP’lilerle ilgili bir işlem yapıldığında sadece HDP değil, CHP ve Deva ve Gelecek partileri gibi diğer muhalif unsurlar da iktidarı ve yargıyı eleştirmektedir. Eleştirilerinin bir yerine muhakkak, “suç varsa niçin HDP’nin kapatılmadığı” itirazını ekleyerek meseleyi siyasi alana çekmektedirler.
Şurası kesin; bu çevreler HDP kapatılırsa bu sefer aynı eleştirileri tekrar edecekler. HDP’nin kapatılmasını bir siyasi operasyon olarak değerlendirecekler. Yani değişen hiçbir bir şey olmayacak.
Dolayısıyla, muhalefetin HDP’nin kapatılması üzerinden yürüttüğü itiraz, Millet İttifakı’nın geleceği ile ilgilidir. Yargı HDP’lilerle ilgili yaptığı her bir işlemde HDP’yi savunup savunmama meselesi, muhalefet için bir sınamaya dönüşmektedir. Özellikle İyi Parti, HDP ile ilgili yaşanan her gelişmede daha çetin bir sınav vermek zorunda kalmaktadır. Çoğu kez suskun ve sessiz kalsa da, özellikle tartışma programlarında İyi Partililer sorulan sorulara cevap üretmede zorlanmaktadır.
CHP ise açıktan savunmadığında HDP’liler sitem etmekte ve verdikleri desteği sorgulamaya başlamaktadırlar.
Tüm bu açılardan muhalefet, HDP’lilerin tutuklanması ve ceza almasındansa kapatılmasının kendileri açısından daha az maliyetli olduğunu düşünmektedirler. Hem, HDP’nin kapatılması durumunda, tabanından blok olarak oy alacaklarını varsaymaktadırlar. Meselenin kısaca izahı budur.
[Türkiye, 8 Ekim 2020].