SETA > Yorum |
Vek leten Yürüyenler

Vekâleten Yürüyenler

HDP, PKK terör örgütünün emrinden çıkamayacağı için Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya yürüyüş başlattı. Ancak, bölge halkı sokakta HDP’ye destek vermeme kararını sürdürdü. Sonuçta; HDP sokaktan beklediği desteği göremedi. PKK’nın 1 Haziran’da emrini verdiği yürüyüş, parti yöneticileri ve milletvekillerinin katıldığı küçük gruplarla sınırlı kaldı.

Amerika’da ırkçı bir polisin siyahi bir kişiyi vahşice öldürmesi, önce ABD’de daha sonra dünyanın birçok yerinde ırkçılık karşıtı eylemleri beraberinde getirdi. Dünyaya dalga dalga yayılan söz konusu gösteriler, zaman zaman şiddet eylemlerine de dönüştü.

Türkiye’nin tarihinde Batı’da olduğu gibi ırkçılık yok. Kurumsal düzeyde sistematikleşmiş yabancı düşmanlığı da. Dolayısıyla, ABD’de başlayıp dünyanın birçok şehrine yayılan ırkçılık karşıtı gösterilerin bir benzeri Türkiye’de yaşanmadı.

Ancak, dünyadaki sokak gösterilerinin rüzgârı ile, Türkiye’de de sokakların karışmasını ve radikalleşmesini isteyen çevreler hiç de az değildi.

Bunun için bir deneme bile yapıldı. Ağrılı Barış Çakan isimli bir gencin “Kürtçe müzik dinlediği için öldürüldüğü” yalanı devreye sokuldu. HDP’liler, bu yalanı yaymak için hem partinin resmî sosyal medya hesabından hem de parti yöneticilerinin hesaplarından provokasyon amaçlı üretilmiş içeriği dolaşıma soktular. Hatta yalan tüm yönleri ile ortaya çıkmasına rağmen, ilgili paylaşımlar silinmedi.

Yapılmak istenen açıktı. Dünyadaki gösteri rüzgârının etkisiyle “Bak Türkiye’de de ırkçılık var” denilerek sokaklar radikalize edilecekti.

Ama devlet, söylenen yalanı hemen açığa çıkardı. Barış Çakan, yüksek sesle müzik dinleyenleri uyardığı için katledilmişti. Yani yalancıların hevesleri kursaklarında kaldı.

Plan suya düştü ama radikal sokak siyasetini canlandırmak için çabalar devam etti. PKK’nın üst düzey yöneticileri arka arkaya çağrı yaptılar: Sokak sokak, meydan meydan, her yerde toplumsal mücadele yükseltilmelidir. Demokrasi güçleri, halkın yanında ve önünde kavgaya girmelidir. Her sokak ve meydan demokrasi güçlerinin siyaset alanı hâline gelmelidir” gibi içeriklerle uzun süredir içeride ve dışarıda pişirilen “demokratik muhalefet” tanımlaması üzerinden, sadece HDP’ye değil diğer iktidar karşıtı çevrelere de söz konusu çağrı yapıldı.

HDP, PKK terör örgütünün emrinden çıkamayacağı için Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya yürüyüş başlattı. Ancak, bölge halkı sokakta HDP’ye destek vermeme kararını sürdürdü. Sonuçta; HDP sokaktan beklediği desteği göremedi. PKK’nın 1 Haziran’da emrini verdiği yürüyüş, parti yöneticileri ve milletvekillerinin katıldığı küçük gruplarla sınırlı kaldı.

***

CHP içinden ve destek veren kesimlerden de “sokak siyaseti”nin gerekliliğine yönelik uzun süredir sesini yükseltenler var. Ankara’dan İstanbul’a Kemal Kılıçdaroğlu’nun üç yıl önceki yürüyüşü, bu yıl birçok kez hatırlatıldı. Bir benzerinin yapılması için Kılıçdaroğlu’na sorular yöneltildi.

Ancak Kılıçdaroğlu “Bu koşullarda böyle bir yürüyüşü yanlış buluyorum” diyerek parti olarak yürümeyeceklerini ilan etti.

CHP’li bir milletvekili, Kılıçdaroğlu’nun “iktidarın tuzağına düşmemek için” yeni bir yürüyüş başlatılmayacağı açıklamasını, “siyasetsiz, hareketsiz ve teslimiyetçi bir tutum” olarak değerlendirdi. “Geri durduğunuz eylemler size umduğunuz faydayı sağlamayacak” eleştirisini getirdi.

Gerçekten de CHP yönetiminin parti olarak yeni bir yürüyüşü organize etmekten kaçınmasının siyasal bir karşılığı var. Çünkü, CHP yerel yönetimlerde birçok yerde iktidarda.

Ayrıca, bir sonraki seçimde ittifak kurmayı planladıkları partilerin destekçileri ya da desteğini almayı düşündükleri gri alanlarda dolaşan seçmen kümeleri, radikal sokak siyasetini devreye sokan parti ve siyasetçilere destek vermez. İstikrarsızlığa yol açabilecek siyaset tarzını, muhalefetin tabanının önemli bir bölümü dâhil, toplumun geniş kesimleri cezalandırır.

Bu durumu bildiği için CHP yönetimi, kurumsal olarak “sokak siyasetine” karşıymış görüntüsü vermek istiyor.

Bunun yerine, vekâleten yapılan yürüyüşleri alttan alta destekliyor. Cesaretlendiriyor. Bunlardan birisi, çeşitli barolardan Ankara’ya yapılan yürüyüş. Bu yürüyüşü gerçekleştirenler, “çoklu baro” düzenlemesine itiraz için yürüyorlarsa, zaten Meclis bu kesimlerin görüşlerini almak için kendilerini davet etmişti. Ancak davete icabet etmeyerek yürümeyi seçtiler.

Dolayısıyla aslında olan şu: Dünyada sokaklar eylemlerle doluyken, Türkiye’de iktidarı da zor duruma düşürebilecek, bir benzerinin başlatılamaması çeşitli çevreleri rahatsız ediyor. CHP, geniş toplum kesimlerini ürkütmemek için kurumsal olarak bu eylemlerin görünürde taşıyıcısı olmak istemiyor.

Bunun yerine de, CHP’nin desteklediği farklı kesimler, siyasal aktivizmi bol, vekâleten yürüyüşleri gerçekleştiriyorlar. Yenilerini de denemeyi düşünüyorlar.

[Türkiye, 23 Haziran 2020].