SETA > Strateji Araştırmaları |
On Yılın Muhasebesi

On Yılın Muhasebesi

Arap isyanlarından on yıl sonra yapılacak muhasebede hâlâ en önemli ülke kuşkusuz Türkiye. Demokratik tecrübesi ile bu isyanlara örneklik teşkil eden Türkiye, 2013'ten itibaren verdiği mücadele ve 2016 sonrası yeni hamleleri ile de bir başarı hikayesi.

Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi'nin Aralık 2010'da kendini yakmasıyla başlayan kitlesel protestoların üzerinden on yıl geçti.

Yasemin devrimi ile başlayan dalga, Tunus'un yanı sıra Mısır, Libya ve Yemen'de otoriter liderlerin sonunu getirdi.

Bahreyn'deki isyanlar Suudi Arabistan'ın doğrudan askeri müdahalesi ile bastırılırken Suriye'de Esed rejimi İran ve Rusya'nın desteğiyle ayakta kaldı.
"Onur, insan hakları, özgürlük ve demokrasi" talepleri ile sokaklara çıkan Arap halkları ABD ve AB'den destek görmediği gibi Körfez'in statükocu rejimleri tarafından karşı devrim ile susturuldu.

Sadece iki buçuk yıl sonra "bahar" getirmesi beklenen isyanlar "Arap kışına" çevrilmişti bile.

2012 yılında Mısır'ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan Mursi, Temmuz 2013'te Sisi darbesiyle devrildi.

***

Arap dünyasının en güçlü başkenti Kahire, yeni bir baskıcı yönetim ile ne zaman toparlanacağı bilinemeyen karanlık bir tünele girdi.

Tunus, Nahda lideri Gannuşi'nin feraseti ve mahareti sayesinde devrimini zar zor koruyabilirken Libya, Suriye ve Yemen hâlâ iç savaştan çıkabilmiş değil.

Bu ülkelerde istikrarlı ve demokratik yönetimlerin kurulması hâlâ bir hayal gibi görülüyor.

En iyi durumdaki Libya.

Türkiye'nin 2019'da BM'nin tanıdığı Serrac Hükümetine verdiği kritik destek sayesinde Libya'da bir siyasi geçiş süreci yaşanıyor.

Darbeci Hafter'in Trablus'u alarak otoriter bir yönetim kurması engellendiyse de geleceği hâlâ belli değil.

Arap halklarının sosyo-ekonomik dinamiklerinden gelen sahici demokrasi taleplerinin bastırılması ve Batı başkentlerinin buna gösterdiği ikiyüzlü sessizlik ibretlik bir durum.

Dönemin ABD Başkanı Obama, Kahire'deki süslü demokrasi söylemini neredeyse bir iki yıl sonra yuttu, suspus oldu.

***

Arap isyanlarının başladıktan kısa süre sonra deforme edildiği ve karşı devrimcilerin hesaplarına tahvil edildiği açık.

İsyanların iç savaşa dönmesinden en çok kim istifade etti sorusunu bugün cevaplamak hayli kolay.

Demokratik yönetimlerin gelmesinden en çok rahatsız olacak güçler, yani Körfez, İran ve özellikle İsrail...

Neredeyse hiçbir şey yapmadan Tel Aviv, çok şey kazandı.

Karşısında duracak Arap ülkesi kalmadığı gibi Trump döneminin (2016-2020) de katkısıyla İran karşıtı bloka liderlik edecek noktaya geldi.

Filistin davasını terk eden Arap başkentleri Tel Aviv ile normalleşme kuyruğuna girdi.

Lübnan'dan Yemen'e seferber ettiği Şii milislerle imparatorluk kuran İran ise ancak Trump döneminin maksimum baskı politikası ile bir nebze dizginlendi.

***

BAE'nin hırslı politikaları Körfez'i bölmekle kalmıyor, Arap dünyasını Rusya, Türkiye, İran ve İsrail karşısında zayıflatıyor.

Riyad ve Abu Dabi, Yemen'de başarısız olduğu gibi Türkiye karşıtı hamlelerle imkanlarını harcıyor.

Suriye, Irak ve Lübnan'da kaybettiler, Libya'da zayıfladılar.

Biden Yönetimi sırasında toparlanma planı yapan İran karşısında İsrail'in şemsiyesi Körfez'e yeterli olmayacaktır.

Tel Aviv'in önceliği İran'ın vekillerine karşı kendini korumak, başkalarını değil.

***

Arap isyanlarından on yıl sonra yapılacak muhasebede hâlâ en önemli ülke kuşkusuz Türkiye. Demokratik tecrübesi ile bu isyanlara örneklik teşkil eden Türkiye, 2013'ten itibaren verdiği mücadele ve 2016 sonrası yeni hamleleri ile de bir başarı hikayesi.

Suriye iç savaşının yükünü terör ve mülteciler olarak üstlenmek zorunda kaldıysa da birçok saldırıyı püskürtmeyi bildi.

AK Parti'nin ve Erdoğan'ın liderliğini tasfiye etmek isteyenlerin Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerini aşabildi.

Ankara, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Dağlık Karabağ hamleleriyle bölgesel gücünü pekiştirdi.

Uluslararası sistemin adaletsizliklerine tek ses çıkarabilen lider yine Erdoğan.
2009'daki gerçeklik 2020'de geçerli.

Bu sebeple Arap halkları Türkiye tecrübesini hâlâ çok yakından takip ediyor.

***

20 Ocak'ta Biden, Arap isyanlarından sonraki üçüncü başkan olarak görevi devralacak.

Obama'nın başkan yardımcılığını yapan Biden'ın "demokrasi" gündeminin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'ya "demokratikleştirici" bir etkisi beklenmiyor.

En fazla, İran ile nükleer anlaşmaya dönerek bölgesel güçler arasında yeni bir denge oluşmasına sebep olabilir.

[Sabah, 22 Aralık 2020]