Kosova 17 Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan ettiğinde, başkent Priştine meydanlarında Kosovalılar coşkulu kutlamalar yapmış ve bağımsızlık ile birlikte parlak bir geleceğin inşa edileceğine inanmışlardı. Gerçeğe dönüşen bağımsızlık rüyası, Kosova'daki tüm kurumların ve halkın motivasyonunu arttırmış; özellikle ekonomik anlamda ülkenin daha iyi bir seviye yakalayacağına dair optimist bir hava oluşturmuştu. Ancak bağımsızlığın 7. yılında büyük sorunlarla karşı karşıya kalan Kosova halkının bağımsızlık heyecanı, yerini umutlarını tamamen ülke dışına yönelten bir arayışa bıraktı.
Ülke siyasetinde yaşanan derin krizler, devlet kurumlarının işlemez hale gelmesi ve zaten dar boğazda olan ekonominin mezkûr sorunlarla birlikte daha büyük bir krize girmesi, Kosovalı ortalama vatandaşın kaygılarının artmasına ve Avrupa'ya doğru kitlesel şekilde, üstelik yasadışı yollarla göç etmesine neden oldu. Ülkelerini terk eden Kosovalılara dair telaffuz edilen rakamlar ise çok çarpıcı boyutlarda. Kosova medyasına göre, sadece son iki ayda 50 bin kişi Avrupa ülkelerine göç etmiş. Ağustos 2014'ten beri Avrupa'ya göç edenlerin toplamı 100 bine ulaşmış. Ki 100 bin rakamı, Kosova nüfusunun yüzde 5'ine tekabül ediyor.
Kosova'daki toplumsal depresyonun neticesinde dramatik bir göç dalgasının zuhur etmesi, Kosova hükümetini harekete geçirdiği gibi bölge ülkelerini de tedbir almaya sevk etti. Kosovalıların Avrupa'ya göç ederken kullandıkları güzergâhtaki geçiş ülkesi Sırbistan, Avrupa Birliği (AB) sınırlarının giriş kapısı konumundaki Macaristan ve başta Almanya olmak üzere tüm Birlik ülkeleri alarma geçti. Konunun Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki-Moon'un dahi gündemine gelmesi, Kosova'daki bu gelişmenin hızlıca uluslararasılaşmasını sağladı. Böylece Kosovalıların Avrupa'ya kitlesel göçü, hem Kosova hükümetinin hem de ilgili ülkelerin ciddiyetle üzerinde düşündüğü ve çözüm yolu arayışına girdiği bir meseleye dönüştü.
Söz konusu ülkeler ve uluslararası kurumlar, göçü önlemek ve göçün nedenlerine çözüm bulunmasını isteyerek gözlerini Kosovalı karar alıcılara çevirdi. Ciddi bir işsizlik sorunuyla yüzleşirken ortaya çıkan göç dalgasıyla ülkenin uluslararası imajının zedelenmesi sebebiyle panikleyen Kosovalı yetkililer, süreci yönetmekte zorlanıyorlar. Şimdilik Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ile AB ülkelerine sığınma talebinde bulunanların Kosova'ya geri dönmeleri sürecinde işbirliği yapmak ve 40-50 milyon dolarlık özel fonlar ile istihdam alanları oluşturmak gibi önlemler dışında henüz kayda değer bir çözüm geliştiremediler.
Kosovalılar neden ülkelerini terk ediyor?
Kosovalıların bir felaketten kaçıyormuşçasına AB ülkelerine hem de yasadışı yollarla akın etmesinin sebepleri mercek altına alındığında, şüphesiz akla öncelikle ekonomik sorunlar geliyor. Avrupa'nın en fakir ülkelerinden biri olan Kosova'da gayri resmi rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 40'ı aştı. Sadece bu bile toplumsal huzurun bozulması için tek başına yeterli bir neden olabilir. Kosovalıların ülkelerinin geleceğine dair umutsuzluğa kapılmalarına yol açan sebeplerden bir diğeri de yaşanan siyasal istikrarsızlık ve onun doğurduğu sonuçlar.
Haziran 2014'te Kosova'da yapılan parlamento seçimlerinin ardından uzun süre hükümet kurulamaması, ciddi bir siyasi istikrarsızlık sorunu oluşturdu. Bu durum, piyasaları negatif yönde etkiledi ve ülkedeki çoğu devlet kurumunu kilitledi. Kosova Ticaret Odası Başkanı Safet Gërxhaliu'nun, '2014'ün ikinci yarısında yaşanan siyasi krizin 2014 yılının ekonomik olarak başarısız bir yıl olmasını sağlayan en önemli faktör olduğu ve bu negatif ortamdan en fazla özel sektörün etkilendiği' şeklindeki değerlendirmesi, ülkedeki ekonomik krizin boyutlarına işaret ediyor.
Öte yandan Kosova'daki istikrarsızlık ortamı yabancı yatırımcıları da ürkütünce, 2014 yılında Kosova'ya gelen Doğrudan Yabancı Yatırım (FDI) oranları 2013'e göre yüzde 37 azaldı. Türkiye ve Kosova Merkez Bankaları verilerine göre, Kosova'da inşaat, altyapı, bankacılık, tekstil, enerji, sağlık ve diğer alanlarda ciddi yatırımları bulunan Türkiye'nin de 2013 ile karşılaştırıldığında 2014'ün ilk üç çeyreğindeki yatırım oranlarında yüzde 80 üzerinde düşüş saptandı. Kosova ekonomisindeki sarsıntıda, dünyadaki ekonomik krizin ve uluslararası toplumun Kosova'ya ilgisini azaltmasının etkisi de hesaba katılmalı. Lakin Kosova'da toplumu ve yatırımcıları kaygılandıran asıl meselenin siyasi istikrarsızlık olduğu unutulmamalı.
AB'ye vize muafiyeti olmayan tek Balkan ülkesi konumundaki Kosova'nın yönünü Batı'ya çevirmesine rağmen Batılı kurumlarca dışlandığını düşünmesi ve diğer Balkan ülkelerine nazaran Avro-Atlantik kurumlara entegrasyonda epey geriden gelmesi, Kosovalıların hevesini kıran bir başka etken. Kosova'nın uluslararası kurumlara entegrasyonunun çok ağır ilerlemesi ve henüz BM'ye üye olamaması da Kosova toplumunda güvensizlik yaratıyor. AB arabuluculuğunda yürütülen ve Kosova'nın kaderini önemli ölçüde etkileyecek olan Priştina-Belgrad diyalog sürecinin de kaplumbağa hızıyla ilerlemesi, Kosovalıları bezdiren bir başka unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Kosova hükümetinin iç ve dış politikada pozisyon belirlerken uluslararası aktörlerin baskılarına maruz kalması, toplumsal özgüveni sarsan önemli bir faktör. Nitekim Ocak 2015'te Kosova'da meydana gelen protesto gösterileri, bununla alakalıydı. Hükümetin, Kosova sınırları içerisinde yer alan ve statüsü tartışmalı olan Trepça Maden Ocağı'nın kamulaştırılacağına yönelik açıklama yapması ve ardından uluslararası baskılar üzerine geri adım atması, Kosova'da toplumsal öfkenin birikmesine yol açmıştı. Kosovalı kayıpların annelerine "vahşi" diyerek hakaret eden Kosovalı Sırp Bakanı Aleksandar Jablanoviç'e hükümetin yeterince sert tepki göstermediği fikrinin yaygınlaşması da buna eklenince, Kosova halkı sokağa dökülmüştü. Dolayısıyla Kosovalılarda iç ve dış meselelerde tam bağımsız hareket edemedikleri düşüncesinin hâkim olması, halkın geleceğe kötümser bakmasının bir başka sosyo-psikolojik nedeni şeklinde okunabilir.
Göçün nedenlerini ortadan kaldırmanın yolları
Kosovalıların gelecek kaygılarını azaltmak ve sarsılan toplumsal özgüveni geri kazanmanın kolay olmayacağı aşikâr. Kosovalı siyasetçiler, mevcut toplumsal krizi sonlandırmak için öncelikle seçim sonuçlarının açıklanmasına rağmen 6 ay hükümet kuramamanın ülkeye ve vatandaşa maliyetini hesaba katıp bundan büyük dersler çıkarmalıdırlar. Sonraki adım ise hükümetin kriz odaklı yeni istihdam alanları yerine ekonomiye uzun vadeli nefes aldıracak yatırım alanları oluşturmasıdır. Hükümet ayrıca siyasi istikrar konusunda güvence vermeli ve yabancı yatırımların önünü tıkayan tüm yapısal sorunları çözmelidir.
Uluslararası toplum da Kosova'ya daha fazla destek vermeli ve Kosova'daki ekonomik kriz insani krize dönüşmeden ülkenin kalkınmasına daha fazla katkı sunmalıdır. Özellikle BM bir an önce Kosova'yı üyeliğine kabul etmeli ve Kosova'nın uluslararası kurumlara uyumunu hızlandırmalıdır. AB ise Priştine-Belgrad diyalog sürecine hız kazandırıp bunu Kosova'nın ilerlemesini frenleyen bir unsur olmaktan çıkarmalıdır.
Kosova'nın kaderi ile yakından ilgilenen, gerek kalkınma alanında gerekse de devletleşme sürecinde ciddi destekler sunan Türkiye'ye düşen, Kosova'da kalıcı istihdam alanları yaratacak üretim sektörlerinde yeni yatırımları teşvik etmek. Böylece ikili ilişkilerinde sürekli pozitif gündeme sahip olan Türkiye ile Kosova'nın ekonomik işbirliği uzun vadeye taşınabilir. Kosova hem bölge pazarına hitap edecek bir üretim merkezi hem de AB pazarına girmek isteyen Türk markalarına ucuz iş gücü imkânı sunduğu gözden kaçmamalıdır.
[Al Jazeera, 17 Şubat 2015]