SETA Ekonomi Direktörü Prof . Dr. Erdal Tanas Karagöl tarafından hazırlanan ''GSYH 2012-I. Çeyrek (Ocak, Şubat, Mart) Değerlendirmesi''ne göre, 2012 yılı ilk çeyreği, Euro bölgesi ülkelerinin borç krizinin neden olduğu küresel ekonomideki daralma ile ekonomik büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edildiği bir dönem oldu. Başta AB ülkelerinde devam eden borç krizi ve küresel ekonomide yaşanan daralma nedeniyle, Türkiye’nin 2012 ekonomik büyüme hedefi 2011 yılına oranla düşük kaldı. Özellikle, yüksek olan cari açığın olumsuz etkisinin de giderilmesi amacıyla ekonomik büyüme 2011 yılı son çeyreğinden itibaren hız kesti: “Buna rağmen sürdürülen sıkı maliye politikası ve güçlü bankacılık sektörü sayesinde, Türkiye ekonomisi gelişmiş ülkelere göre daha istikrarlı bir görünüm sergiledi. Bu istikrarlı görünüm sayesinde Türkiye ekonomisi küresel ekonomideki bozulmadan kaynaklı dış şokların olumsuz etkisini minimize etmiştir.”
GSYH REEL OLARAK YÜZDE 3,2 ORANINDA ARTTI
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) 2012 yılı ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 3,2 oranında arttığı ve GSYH’nın cari fiyatlarla 329.020 milyon Türk Lirası’na ve 182.742 milyon Amerikan Doları’na ulaştığına yer verilen değerlendirmede Türkiye’nin son 10 çeyrek boyunca aralıksız büyümesini sürdürdüğü belirtiliyor.Çalışmada, bu büyüme hızının, Türkiye’deki ekonomik faaliyetlerin diğer gelişmiş ülkelere göre farklılığını ve ekonomik yapının dinamizmini göstermesi açısından önemli bir gösterge olduğu ifade ediliyor.
SETA’nın değerlendirmesinde, 2012 yılı ilk çeyrekte ekonomik büyümenin net ihracattaki artış ile sağlandığı ve ihracatın ithalattan daha fazla artması anlamına gelen bu durumun büyümeye olumlu etki yaptığının üzerinde duruluyor. G-20 ülkelerinin ilk çeyrek büyüme rakamlarına yer verilen değerlendirmede, en yüksek ekonomik büyüme oranına sahip olan ülke yüzde 8,1 ile Çin olurken, Çin’i yüzde 6,3 ile Endonezya ve yüzde 5,3 ile Hindistan takip ediyor. Çalışmada, yüzde 3,2 oranı ile Türkiye’nin; yüzde 2 büyüyen ABD’nin ve büyüme gerçekleştiremeyen AB ülkeleri ortalamasının üzerinde bir büyüme gerçekleştirdiği belirtiliyor.