SETA > Yorum |
Deutsche Bank Paniği

Deutsche Bank Paniği

Güçlü denilemeyecek finansallarıyla zaten tartışılan Deutsche Bank'ın ceza sonrası alacağı aksiyon, öncelikli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor.

Bir süredir var olan Deutsche Bank endişelerini, geçtiğimiz günlerde bir panik havası çarptı. Bankanın hisse senetleri hızlı bir düşüşle aşınırken, CDS'ler de Şubat'tan sonraki zirveyi gördü. Aslına bakarsanız, Alman devi Deutsche Bank (DB), özellikle 2015 yazından bu yana belirginleşen bir olumsuz gidişata kapılmış durumda... Avrupa bankalarının zayıf büyüme ve boğucu düşük/negatif faiz ortamındaki nefes alma mücadelesinin, hiç şüphesiz Alman banka tarafından da canhıraş verildiği biliniyor. Ayrıyeten bir takım davalar ve hukuki masraflarla da yıpranan DB, 2015 yılında hanesine zarar yazarken bu yılın mevcut verilerinde de oldukça cılız rakamlara imza attı.

İşte bu gelişmelerle sersemlemiş olan dev banka, geride bıraktığımız Eylül ayında ABD Adalet Bakanlığı'ndan yediği 14 milyar dolarlık yumrukla ise hepten sarsıldı. 2008 Krizi öncesinde konut kredisine dayalı menkul kıymetlerde yaptığı yanlışlar nedeniyle kendisine biçilen söz konusu ceza sonrası yatırımcılarının bir miktar daha güvenini kaybeden Deutsche Bank, böylelikle geçtiğimiz haftayı oldukça baskılı bir görünümde geçirdi. Hal böyle olunca da, piyasalardaki perva artarak “şimdi ne olacak?” sorularını coşturdu.

Bu bağlamda, güçlü denilemeyecek finansallarıyla zaten tartışılan bankanın ceza sonrası alacağı aksiyon, öncelikli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Yaptığı açıklamalarda “öyle bir yekûnu ödemeye hiç niyetim yok” demeye getiren Deutsche, kuvvetle muhtemel daha düşük bir bedelle işin içinden çıkmaya çalışacakken, bu gelişmeden (derecesi şimdilik belirsiz) bir olumsuzlukla muhakkak etkilenecek.

SİSTEMİK RİSK

Ağustos tarihli Dünyanın Stresi başlıklı yazımda, Avrupa bankacılık stres testi sonuçlarına göre, bir fırtına senaryosunda göz tırmalayan ülkeler arasında Almanya'nın da olduğunu belirtmiştim. İşte Deutsche Bank da, bunun en kritik bir parçası. Bununla birlikte, milliyetinin adını almış olan DB, ülkenin finans sistemindeki tek risk değil. İşte bu doğrultuda, ulusal sistemi enfekte edebilecek ilgili etkilerden de çekiniliyor.

Üstüne üstlük, Deutsche paniğinden sadece dev bankanın kendisi ve Almanya dert yanmıyor. Gelişmeler, küresel piyasaları da hafiften hafiften sarıyor. Nitekim Deutsche Bank, dış dünyaya bağlantı anlamında Alman finans sisteminin en güçlü aktörlerinden olması hasebiyle, dışa taşmaların en önemli kaynaklarından…

Ve DB, IMF'in Haziran 2016 tarihli Financial System Stability Assessment (Finansal Sistem İstikrar Değerlendirmesi) Raporu'nda tespit ettiği üzere, Globally Systematically Important Banks (GSIBs- Global Sistemik Önemdeki Bankalar) listesinde, küresel sistemik riske en yüksek net katkı taşıyan banka olma derecesini elinde tutuyor. Dolayısıyla, Deutsche'nin hayatının riske girmesi durumunda, ülkesel boyutu pekâlâ aşacak bölgesel ve küresel negatif yansımalardan korkuluyor.

KURTULUR MU?

Alman devinin sistemik riskini pekiştirmesi ise, nasıl bir sermaye gücüyle yola devam edeceğiyle yakından ilgili. Ve finans sektörünün güçlü olmadığı bir ortamda, söz konusu endişe de ister istemez tavan yapıyor. Bu bağlamda ilk etapta ABD ile varılacak anlaşmanın neticesi önem taşıyacakken, bankanın sermaye artırımına ilişkin çalışmaları da yakından izlenecek.

Devletin ise şimdilik devreye girmeyeceği, çeşitli aktörlerin söylemlerinde ya da suskunluklarında açıkça görülüyor. Zaten bu alternatif, bir yandan beklenti yönetimi, diğer yandan da Almanya baskılı AB “bail-in” kuralları gereğince, en son beklenecek hamle olur kanaatindeyim. Üstelik Merkel'in zor zamanlardan geçtiği şu seçim odaklı dönemde, iş çığırından çıkıncaya kadar bu yönteme yanaşılacağını sanmıyorum. Öte yandan sırtında bu derece sistemik risk taşıyan bir bankanın, bir şekilde “kurtulması” gerekeceğine de pek şüphem yok.

Sonuç olarak ise; baktığınızda kendinden hala emin görünen ve “endişeye mahal yok” tarzı açıklamalar yapan Deutsche Bank'ın yeniden yapılanma işini ciddiye alması gerektiği, yaşanan son musibetle daha iyi anlaşılmış oluyor. Aslında bu hikâye, özellikle sistemik risk taşıyan diğer Avrupa bankaları için de halen geçerli bir nasihat niteliğinde...

Kötü günlerin önünü almak için sermayelerin güçlendirilmesi gereksinimi Alman paniğinden çıkarılacak en temel sonuç iken, öte taraftan AB ve ABD ekonomileri arasındaki iplerin enikonu gerildiğini de not düşmeden bitirmek olmaz.

[Yeni Şafak, 4 Ekim 2016]