Seçilmiş hükümeti indirmeye çalışan bir darbe için hiçbir gerekçe mazur görülemez. Ancak dünya tarihinde yaşanan birçok darbenin arkasından onları meşru göstermeye çalışan nedenler üretilmeye çalışılmıştır. Darbeleri meşru göstermek için öne sürülen nedenlerden bir tanesi de kötü ekonomik koşullardır. 1980 darbesi Türkiye için bu duruma örnek gösterilebilir. Birçok akademisyen 1970’lerin sonlarında ekonomide işlerin kötüye gitmesinin darbecilerin işini kolaylaştırdığını öne sürmüştür.
15 Temmuz darbe girişiminin sosyal ve siyasi temeli olmadığı gibi ekonomik bir temeli de bulunmamaktadır. Bu durum darbe girişiminde bulunan cuntanın ne denli bir akıl tutulması yaşadığını da gözler önüne seriyor.
Türkiye ekonomisi 2009’da yaşanan küresel kriz sarsıntısı sonrasında 26 çeyrektir aralıksız büyüyor. Birçok gelişmiş ülkede büyümenin negatif veya durağan bir seyir izlediği bu dönemde Türkiye’nin gösterdiği performans oldukça etkileyici ve değerlidir. Özellikle son çeyreklerde gelen yüksek büyüme rakamları, “Türkiye’de ekonomik kriz çıkacak” tamtamcılığı yapan kesimlerin yüzüne tokat gibi çarpmıştır. Gelişmiş ülkelerde kemer sıkma politikaları halkı canından bezdirip sokaklara dökerken (örneğin Fransa ve Yunanistan), Türkiye’de hükümet vatandaşların refahını artırmak için yeni ekonomik paketler açıklayarak kamunun imkanlarını sonuna kadar kullanmaya çalışmaktadır. Türkiye’de neredeyse her ay yeni bir mega projenin açılışı yapılmaktadır. Yeni havalimanları, köprüler ve metrolar halkın yaşam kalitesini hızla artırmaktadır. Mega projelerdeki devlet-özel sektör işbirliği uluslararası kurumlar tarafından birçok ülkeye örnek gösterilmektedir. Emeklilerin ve işçilerin haklarının ellerinden alındığı gelişmiş ülkelerin aksine Türkiye’de hükümet sabit gelirli vatandaşların durumunu iyileştirmek için yoğun bir çaba harcamaktadır. 2002 sonrası ekonomide yaşanan reformlarla birlikte KOBİ’lerden büyük holdinglere kadar Türk şirketlerinin önemli bir kısmının değeri 4-5 kat artmıştır. Bütün bunlar son 15 yıllık süreçte Türkiye’de her kesimden vatandaşa dokunan kapsayıcı bir büyüme hamlesine imza atıldığını gösteriyor.
28 Şubat Aynı Zamanda Ekonomiye Darbeydi
Burada saydıklarımız vatandaşların 2002’den sonra elde ettiği ekonomik kazanımlardan sadece bazıları. Halkımız bu süreçte birçok sosyal, siyasi ve ekonomik haklar elde etmiştir. Bütün bunlar halkın özgür iradesiyle seçtiği tek parti iktidarları döneminde gerçekleşmiştir. Darbe gibi çağ dışı bir girişim demokrasinin yanında ekonomiyi de katletmektedir. Bunun en yakın örneğini 28 Şubat zamanında yaşadık. Banka hortumları ve yolsuzluklar vatandaşın cebinden milyarlarca doların çalınmasına neden oldu.
28 Şubat süreci ile birlikte yaşanan süreç Türkiye tarihinde yaşanan en büyük krizlerden biri ile sonuçlanmıştır. Türkiye’nin yaşadığı darbelerin her biri ekonomiyi en az 10 yıl geriye götürmüştür. Belirsizliklerin ve baskıların arttığı darbe ortamlarında ne ekonomiyle ilgili devlet kurumları düzgün işleyebilmekte ne de özel sektörün çarkları tam anlamıyla dönebilmektedir. Böyle bir ortamda hem yatırımlar hem de tüketim harcamaları potansiyel seviyelerinin çok altında kalmaktadır.
Darbe girişimi sonrası dikkatlerden kaçmayan bir konu da ekonomik göstergelerde herhangi ciddi bir sıkıntının yaşanmamasıdır. Darbe girişimine dair haberlerin basında duyulması sonrasında dolar/TL kuru 3,05 seviyesini test etse de girişimin başarısız olduğunun ve devlet kurumlarının etkin bir şekilde çalıştığının sinyallerinin gelmeye başlamasıyla birlikte kur tekrar 3 TL’nin altına düşmüştür. Başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) olmak üzere ilgili ekonomi kurumlarının aldıkları yerinde önlemler ile finans piyasalarında ciddi bir dalgalanma yaşanmadan badire atlatılmış oldu. Bu durum Türkiye ekonomisinin 2000-2001 krizinden bu yana alınan önlemlerle ne derece sağlam bir yapıya kavuşturulduğunun önemli bir göstergesidir. 2001 yılında Anayasa kitapçığının fırlatılması gibi küçük bir siyasi çalkantıda altüst olan Türkiye ekonomisinin hali ile şimdiki istikrarlı ekonomik yapı arasında çok ciddi bir fark var.
Merkez Bankası Cesur Adımlar Attı
TCMB bu süreçte faiz koridorunun üst bandını 25 baz puan indirerek de çok cesur bir adım atmıştır. TCMB’nin siyasi olarak çalkantılı dönemlerde faiz artırımı kararı aldığına geçmişte birçok kez şahit olduk. Faiz indirimi kararına rağmen kur ve borsa endeksinin buna olumsuz tepki vermemesi Türkiye ekonomisinin istikrarı ile ilgili piyasalara önemli bir mesajdır.
Türkiye’nin büyümesi için gerekli olan en temel şey demokratik düzendir. Darbenin yaratacağı kaos ve belirsizlik ortamının ekonomik maliyeti çok yüksektir. Türkiye halkı bu ağır faturanın bedelini geçmişte çok ödedi. Vatandaşlarımız sosyal, siyasi ve ekonomik haklarını kolay elde etmedi. Bu haklar için çok mücadele edildi. Vatandaşlarımızın bu haklarından kolay vazgeçeceğini zannedenlerin ne kadar yanıldıklarını 15 Temmuz gecesinin karanlığından 16 Temmuz’un şafağına geçtiğimiz saatlerde hep birlikte gördük.
[Kriter, 1 Ağustos 2016].