An itibariyle Suriye’de birden fazla cephede birçok aktör DAİŞ’e karşı mücadele ediyor. Bu mücadeleden beklenen sonucu almak için DAİŞ’in güç kaynaklarının ve yumuşak karnının iyi analiz edilmesi gerekiyor.
DAİŞ’in Suriye’deki en büyük avantajı Suriye’nin genelinde devam eden kaos ortamıdır. DAİŞ metodolojisi gereği kaos ortamlarında gelişen ve yapısallaşan bir örgüttür. Irak ve Suriye’de bu kadar yayılmasının başlıca sebebi bu iki ülkede de merkezi otoritenin çökmüş olması ve toplumsal, mezhepsel ve etnik çatışmaların merkezi konumuna dönüşmesidir.
Suriye’de çatışan aktörler matrisi de DAİŞ’in en büyük avantajlarından bir tanesidir.
Sahadaki en güçlü parti olan Esed-İran-Rusya üçgeni DAİŞ’le mücadeleyi öncelemediğinden dolayı DAİŞ diğer aktörlere karşı yoğunlaşabilme fırsatına sahiptir. Diğer aktörlerden birisi olan muhalefet zaten senelerdir aynı anda birden çok cephede birden çok aktöre karşı kısıtlı imkânlarla savaştığından dolayı oldukça yıpranmış durumdadır. YPG/SDG’nin ise ABD desteğine rağmen önünde ciddi demografik ve yapısal sorunlar vardır. Odak noktası olan Kuzey Suriye’den uzaklaştıkça YPG hem gücünde erimelere uğramakta hem de kuzeydeki insan gücünde azalma yaşamaktadır.
DAİŞ’in bir diğer avantajı ise militan havuzunun çekirdeğini oluşturan kesimin mesianik beklenti ve motivasyonla oldukça adanmış bir psikolojiye sahip olmalarıdır. DAİŞ’in kayıpları sonrası kopmalar yaşanırken bu çekirdek ekip büyük oranda bağlılıklarını ve adanmışlıklarını sürdürmektedir. Bu psikolojik hazırlığa Afganistan, Bosna, Irak, Yemen, Libya gibi ülkelerde edinilen savaş deneyimi de eklenince karşımıza oldukça verimli bir savaş gücü çıkmaktadır.
DAİŞ’le mücadelenin metodu da DAİŞ’in hanesine bir avantaj olarak yazılmaktadır. DAİŞ’i var eden sebeplerle yüzleşilmeden DAİŞ’le gerçek manada mücadele edilebileceğini düşünmek naifliktir. Türkiye bu sebepten DAİŞ’i var eden sebeplerle de mücadele edilmesi gerektiğini söylemektedir. DAİŞ’in tarihsel gelişiminin işaret ettiği en bariz nokta, baskı, mezhepsel ayrımcılık, katliamlar, dış müdahale gibi süreçler devam ettiği müddetçe DAİŞ ve türevlerinin neşvünema bulacaklarıdır.
DAİŞ’in Suriye’deki en büyük dezavantajı ise ülkede Irak’takinin aksine kayda değer bir sosyolojik tabanının olmamasıdır. Irak’ta kendilerini Sünnilerin savunucusu olarak resmedip, aşiretler ve Saddam dönemi unsurlarıyla ittifak içerisine girdiğinden ve Iraklılaştığından dolayı sosyolojik bir taban yaratmayı başarmıştır. Fakat Suriye’de DAİŞ tüm çevreler tarafından yabancı bir unsur olarak kabul edilmektedir. Örgüt içerisindeki Suriyeli oranlarını artırmaya gayret gösterdilerse de hala %60 civarında yabancı savaşçı ağırlığı vardır. Ayrıca Suriyeliler DAİŞ’e "Sünni halkın kurtarıcısı" şeklinde bir rol de biçmemektedir. Kısaca Suriye’nin Esed karşıtı halkı DAİŞ’i bir anti-devrim unsuru olarak görmekte ve örgüte itibar etmemektelerdir.
Kısa sürede çok geniş toprakları kontrol eder hale gelmesi ve bir devletleşme sanrısına kapılıp düşman saflarını sıklaştırması DAİŞ’in büyük dezavantajlarından bir tanesidir. Yaklaşık 35,000 tane savaşçıyla, Irak sınırından Suriye’nin içlerine kadar uzanan geniş bir toprak parçasını, Suriye’de muhalif gruplara, Türkiye’ye, uluslararası koalisyon ve YPG/SDG gibi yapılanmalara karşı uzun süreli müdafaa etmesi oldukça zor olacaktır.
DAİŞ katı ideolojik formasyonuna rağmen kendini dönüştürme konusunda oldukça kıvrak bir yapıya sahiptir. Mesianik gruplar kehanetlerin çökmesi durumunda bile hayatta kalmaları ve iddialarını devam ettirmeleriyle bilinirler. DAİŞ de Suriye’deki ve Irak’taki toprak hâkimiyetinin erimesi durumunda organizasyonel anlamda dönüşümler geçirecek, belki ismini değiştirecek ama birikimi ve yapısı gereği özellikle Suriye ve Irak’ta değişen ölçeklerde bir tehdit unsuru olma özelliğini koruyacaktır.
[AkÅŸam, 24 Haziran 2016].