Yaklaşık 8 ay süren görüşmelerin sonunda Sırbistan ile Kosova, nihayet Cuma günü Brüksel’de anlaşmaya vardı. Görüşmeler AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın ısrarlı arabuluculuğunda yürütülürken, müzakerelerin ancak onuncu turunda mutabakata varıldı. Kosova Başbakanı Haşim Taçi ve Sırbistan Başbakanı Ivica Daçiç anlaşmayı şimdilik(1) prensipte imzalarken, iki ülke liderinin Brüksel dönüşü yaptıkları açıklamalarsa anlaşmanın bir mecburiyet ürünü olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Son görüşmeden önce Sırbistan ve Kosova’nın NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’den garantörlük talep etmesi iki tarafın da karşılıklı güven hususundaki çekincelerine işaret ediyordu. NATO’nun anlaşmanın uygulanmasına garantör olacağını taahhüt etmesi bir anlamda Ashton’ın elini güçlendirdi ve Sırbistan ile Kosova liderleri en sonunda resmi bir belgeye imza atmaya ikna oldu.
Çok zor geçen görüşmelerin sonunda varılan anlaşma, iki ülke için de farklı hususlarda büyük önem arz ediyor.
ANLAŞMANIN İÇERİĞİNDE NELER VAR?
Anlaşma metninin detayları henüz resmen açıklanmasa da, basına sızan şekliyle anlaşma 15 maddeden oluşuyor. Anlaşmadaki çoğu madde Kosova’daki Sırp nüfusun haklarını garanti altına alan prensipleri içeriyor. Bu prensiplere göre Mitrovitsa’nın kuzeyi ve Sırpların çoğunlukta olduğu diğer belediyelere kendi kendini yönetecek şekilde geniş haklar tanınıyor. Anlaşma esasınca Çoğunluktaki Sırp Belediyeler Birliği (Association/Community of Serb Majority Municipalities in Kosovo) Kosova’daki Sırpların yerel yönetim, yargı, güvenlik ve diğer ekonomik yapılanmalarını idare edecek en üst merci olacak. Anlaşmanın kilit noktalarından bir diğeri de Sırpların Priştine’ye bağlı hareket etmek zorunda kalacak olması. Buna göre Kosova’daki tüm Sırp kurumları Kosova anayasası ile uyumlu olup Kosova’ya entegre bir şekilde işleyecek. Ayrıca metne göre iki ülke de birbirinin AB sürecini bloke etmeyecek şekilde (14. Madde) tutumlar sergileyeceğini taahhüt ederken anlaşmanın uygulanması için AB’nin yardımıyla iki ülke tarafından bir komisyon kurulacak (15. Madde).
ANLAŞMA SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?
Aslında Belgrat’ın Priştine’yi muhatap alarak masaya oturması bile psikolojik bariyerleri aşmayı başaran Sırbistan için kritik bir olaydı. Zira Sırplar kesinlikle Kosova’yı tanımıyor ve muhatap almak istemiyordu. Ancak 2008’de Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından dozu yükseltilen uluslararası baskıların ardından Kosova ile Sırbistan arasında önce Başbakan sonra da Cumhurbaşkanı düzeyinde görüşmeler yapıldı. AB’ye entegrasyon sürecinde hızlı adımlar atan Sırbistan, Kosova ile sorununu çözmeye, dolayısıyla da ilişkilerini normalleştirmeye zorlandı. AB’nin arabuluculuğunda başlatılan müzakereler derin açmazlar yüzünden çoğu kez tıkanma noktasına geldi. Belgrat net bir şekilde Kosova’daki Sırpların özerkliğini talep ediyor fakat Kosova’nın bağımsızlığını tanımayı kesin bir dille reddediyordu. Priştine ise Sırpların haklarını garanti altına alacağını vaat ediyor ancak asla Kosova’nın egemenliğini sarsacak taleplere yanaşmıyor, bağımsızlığın tanınmasını kırmızı çizgi olarak ilan ediyordu.
Ancak Catherine Ashton’un öncülüğünde AB’nin ısrarlı tutumları sayesinde iki ülke de görüşmelerde daha olumlu tavırlar sergilemeye başladı. Lakin Sırp tarafının Ashton’un önerdiği iddia edilen 14. Maddedeki “Kosova’nın BM üyeliği” şartını kesinlikle kabul etmeyeceğini belirtmesi bir anda görüşme ortamını gerdi. Başbakan Daçiç bu yüzden görüşmelerin 9. turunda masadan kalktı. Ashton’un görüşmelerle alakalı taraflar arasındaki görüş farkı "çok dar ama derin" diyerek 9. turun ardından umutsuzluğunu dile getirdi. Bu gelişmelerin ardından Daçiç önce Fransa sonra da Rusya’ya resmi ziyaretlerde bulunarak AB’nin taraflı davranarak Sırbistan’ı sıkıştırdığını belirtip, ülkenin Avrupa’da hiçbir dostunun kalmadığını ileri sürerek Avrupalı liderleri “adil olmamakla” suçladı.
Kosova gibi hayati bir konuda taviz vermekte bir hayli zorlanan Sırp liderlerin 9. görüşmenin ardından yaptıkları Paris ve Moskova ziyaretlerinin, Sırpları yeniden masaya oturmasına ciddi katkı sağladığını söylemek mümkün. Zira Avrupa’dan şikâyetçi olan Sırbistan hem Medvedev hem de Fransa Başbakanı Jean-Marc Ayrault’dan görüşmelere devam etme tavsiyesi aldı. Bu gelişmelerin ardından Sırbistan’ın AB süreci ile alakalı nihai raporun hazırlanmasına birkaç gün kala 19 Nisan Cuma günü 10. görüşme turu yapıldı. İki ülkenin, özellikle de Sırbistan’ın, yoğun diplomatik çabalarının ardından iddia edildiği şekliyle anlaşmadaki 14. maddenin muğlaklaştırılması belki de Sırpları rahatlattı ve ilk defa Kosova ile resmi bir anlaşmaya imza atmasını sağladı. Kosova Başbakanı Haşim Taçi ise anlaşmanın “ideal değil ancak rasyonel” olduğunu ifade ederek bir nevi memnuniyetsizliğini dile getirdi.
Balkan ülkelerinin benzer tecrübelerine bakıldığında Sırbistan ile Kosova’nın imzaladığı anlaşmanın uygulama evrelerinin pek de kolay geçmeyeceğini tahmin etmek zor değil.
ANLAŞMA NEDEN ÖNEMLİ
Çok zor geçen görüşmelerin sonunda varılan anlaşma, iki ülke için de farklı hususlarda büyük önem arz ediyor. Bu anlaşma ile Sırbistan’ın AB üyeliğinin önündeki belki de en büyük engel kısmen ortadan kalkıyor. Aksi bir durumda Sırbistan’ın uluslararası kurumlar tarafından dışlanıp izole edilme ihtimali yüksekti. Öte yandan Kosova ile ilişkilerin normalleşmesi için anlaşma imzalandığında Sırbistan’ın önüne de facto olarak Kosova’yı tanıyacağına dair bir maddenin konulacağı kesindi. Ancak mevcut anlaşmada henüz net bir “tanıma” ifadesi olmasa da Sırbistan’ın bu yolda ciddi bir adım attığı aşikar. Sırplar bu anlaşma ile Kosova’nın içindeki Sırpların hakları hususunda mevcut durumdan çok daha büyük bir ilerleme kaydettiğini ifade etmek abartı olmaz. Belgrat’ın Priştine ile ilişkilerini normalleştirmesi Sırpların bölgedeki ekonomik etkinliğini de etkileyecektir.
Kosova adına ise bu anlaşma çok kritik bir öneme sahip. Her ne kadar kısa vadede gerçekleşmesi mümkün olmasa da BM’ye üye olabilmek için Sırbistan’ın Kosova’yı tanıması şartı yerine getirilecek gibi. Anlaşmanın Priştine’ye sağlayacağı ilk muhtemel sonuç henüz Kosova’yı tanımayan AB ülkelerinden Slovakya, İspanya, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve Romanya’nın Kosova’yı tanıması olabilir. Bu AB üyelik sürecini tamamlaması için son engeli Kosova’yı tanımak olacağı Sırplar dışında herkesçe kabul edilen Sırbistan’a net bir mesaj anlamına da gelecektir. Diğer yandan Kosova’nın Belgrat ile ilişkilerini normalleştirmesi gittikçe tıkanan ekonomisine de katkı sağlayacaktır.
Anlaşma bölge için de büyük önem arz ediyor. Kosova ile Sırbistan arasında canlı tutulan sorunların ilerde daha büyük bölgesel çatışmalara dönüşme ihtimalinin yüksek olması, bölge ülkelerini olduğu gibi bölgedeki küresel güçleri de yakından ilgilendiriyor. Kosova’da çıkacak bir çatışmanın bölgenin diğer sorunlu fay hatlarına sıçraması gibi yüksek bir ihtimal karşısında NATO, devreye girip anlaşmanın uygulanması için garantör olacağını açıklama ihtiyacı hissetti. Öte yandan Batı Balkanlar’ın AB’ye entegrasyonunun tamamlanması adına da bu anlaşma ciddi bir adım olarak değerlendirilmeli.
İki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesi ve genel anlamda Balkanlar’da barış ve istikrarın sağlanması ile yakından ilgilenen Türkiye Dışişleri, Kosova ile Sırbistan arasındaki sorunun tarihsel boyutu sebebiyle belki de olası reflekslerden kaçınmak için bu süreçte iki ülkeye eşit mesafede yaklaştı. Diğer yandan Türkiye hem Sırbistan hem de Kosova’nın AB perspektifi sebebiyle doğal aktör olarak Avrupa Birliği’nin arabuluculuğunu ve iki ülke arasındaki sorunun çözümünün elzemliğini birçok platformda dile getirdi.
Sonuç olarak Kosova ile Sırbistan’ın anlaşması her şeye rağmen her iki ülke ve Balkanlar için olumlu bir gelişme ancak Dayton anlaşması da hatırlandığında Kosova’nın içinde Sırplara bu kadar geniş hakların tanınması, bu anlaşmanın ilerde “Kosova’nın içinde yeni bir Sırp devleti mi oluşacak?” sorusunu gündeme getiriyor. Bu açıdan şu aşamada anlaşmanın kendisinden ziyade uygulama sürecine odaklanmak gerekir. Nitekim Balkan ülkelerinin bu anlamdaki tecrübelerine bakıldığında Sırbistan ile Kosova’nın imzaladığı anlaşmanın uygulama evrelerinin pek de kolay geçmeyeceğini tahmin etmek zor değil.
- Pazartesi günü parlamentolarının onayına sunulduktan sonra Catherine Ashton’a resmi cevap verilecek. Ancak iki ülkenin de anlaşmayı onaylamasına kesin gözüyle bakılıyor.