En son Katar’a karşı uygulanan ambargo ve kuşatmada gündeme geldiyse de uzun bir süredir BAE, Ortadoğu’da iç müdahalelerin, darbelerin, iç savaşların başaktörü konumunda. Ekonomik göstergeler dışında her ölçekte küçük olan BAE, ideolojik bağnazlığını maddi imkanlarıyla birleştirip ölçeğinden büyük işlere imza atıyor.
Özellikle son 3-4 senelik performansıyla BAE kadar başka ülkelerin iç işlerine karışan, karışmakla kalmayıp bu ülkelere ölüm, yıkım ve felaketler götüren Ortadoğulu bir devlet yok. Katar’ın Arap Baharı sürecindeki tercihlerini tartışabilirsiniz, fakat BAE’nin aynı süreçte Ortadoğu’ya vaat ettiği tek şey iç savaş, darbe ve karşı devrim oldu. Parasını, enerjisini, lobi gücünü hep Ortadoğu’da kutuplaşma için harcadı.
Gazze’de seçilmiş Hamas hükümetine karşı darbe girişiminde BAE’nin piyonu Muhammed Dahlan imzası vardı. Arafat’ın zehirlenmesinde de hakeza BAE parmağını herkes konuşuyor. Mısır’daki binlerce kişinin canlı yayında katledildiği Sisi darbesi öncesiyle ve sonrasıyla BAE imzası taşıyordu. Darbenin toplumsal zeminini hazırlamakla görevli Temerrüd hareketinin finansmanını BAE yaptı. Yani Mısır halkını Müslüman Kardeşler’in doğru veya yanlış siyaseti değil, BAE destekli profesyoneller kutuplaştırdı. Sisi’nin cunta yönetiminden Suudi Arabistan elini çekti ama BAE çekmedi; darbecilerin ayakta kalması için milyarlar akıttı.
Libya’da Hafter darbesini yine BAE finanse etti. Üstelik BAE uçakları Libya’da Libyalıları bombaladı. Suriye rejimin elemanlarına kucak açan BAE, kendinin desteklediği küçük gruplar dışındaki muhalifleri terör listesine ekletmek için büyük çaba harcadı. Rejim ile de yeri geldiğinde paslaşmaktan geri durmadı ve Suriye iç savaşı etrafında yürütülen kara propagandanın da merkez ülkelerinden birisi oldu. Yemen’de Suudi Arabistan’la birlikteymiş izlenimi verse de yatırımını Yemen’in bölünmesi üzerine yaptı. Tunus’tan Lübnan’a kadar geniş coğrafyada ne kadar sosyoloji düşmanı hareket varsa BAE’de kendileri için bir ortak buldu.
Türkiye’ye özel bir parantez açalım. Bu küçük ama maddi gücü büyük devlet, Türkiye’yi bölgeyi şekillendirme çabalarına bir engel olarak gördü. Balkanlar’dan Somali’ye kadar birçok ülkede Türkiye’yle rekabet içerisine girdi. Türk Havayolları’yla kendi havayollarının rekabetinde bel altı vurmadan kaçınmadı. Somali’de bavul dolusu paralarını Türkiye gibi Somali’yi inşa için değil, Türkiye karşıtı siyasi platformlar kurmak için kullandı. Gezi’den 15 Temmuz’a, ne kadar Türkiye’nin istikrarına göz dikmiş grup varsa arkalarında BAE’nin desteğini hissetti. Fetullahçılarla 15 Temmuz’un zemininin hazırlanmasında dirsek temasını sürdürdü. Washington’da parayla satın aldığı think-tank paketindeki lobicileri Türkiye’ye karşı mobilize etti. Son olarak Katar’a ambargo bahanesiyle yine gözünü Türkiye’ye, Doha’daki Türk üssüne çevirdi.
BAE’nin son birkaç haftada etrafa saçılan sadece üç karanlık ilişkisine bakalım. El-Cezire’nin eski muhabirine 250,000 dolar verip El-Cezire’ye karşı bin bir iftirayla dava açtırmış. BAE’den para aldığı ortaya çıkınca muhabir ilişkiyi itiraf etmek zorunda kaldı. Daha önce de BAE veliahttı Amerikalılara El-Cezire’yi bombalaması tavsiyesinde bulunmuş. BAE’nin Suriye’de desteklediği Ahmed El-Cerbe’nin ekibi PKK’yla görüşmeler yaptı.
BAE’nin bu saldırganlığı törpülenmeden Ortadoğu’ya sükunet gelmeyecek. Bu saldırganlıktan Suudi Arabistan dahil tüm aktörler olumsuz olarak etkileniyor. (Yemen ve Katar’ın faturası BAE’ye değil, Suud’a çıkacak) Bu sebepten BAE sorununu makul ve sorumlu Ortadoğu ülkelerinin birlikte çözmesi gerekiyor.
[Akşam, 3 Temmuz 2017].