Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Ortadoğu’da son altı yıldır gerçekleşen darbelerin finansörü olduğu bir sır değil. Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’yi deviren Sisi darbesinde, Libya’da Hafter eliyle yapılan darbede BAE imzasını görmek mümkün. Dahası da var: Tunus’tan Somali’ye ve Filistin’e, Sırbistan’dan Türkiye’ye kadar geniş bir coğrafyada BAE’nin içini parayla doldurduğu çantalar, siyasi mühendislik için kullanılıyor. Nüfus ve yüzölçümüyle kıyaslanmayacak ölçüde siyasi etkiye sahip olan BAE, petrol paralarının ürettiği bütçe fazlasını ve kişisel servetini, değişik coğrafyalardaki karşı devrim, darbe ve PR faaliyetlerine harcıyor.
Birkaç haftadır BAE ve Suudi Arabistan medyası ile Katar yoğun bir çatışma halinde. BAE ve Suudi medyası, Katar’ın eski Emiri Şeyh Hamad bin Halife’nin söylediği iddia edilen Körfez ülkeleri ve İran’la alakalı sözleri üzerinden Katar’ı yaylım ateşine almış durumda. BAE ve Suudi merkezli medya organları Katar’a ağır ifadelerle saldırıyor. “Terörü desteklemek”, “Müslüman Kardeşleri finanse etmek”, “İran’la hareket etmek” ve “ihanetle” suçladıkları Katar’ın Körfez İşbirliği Teşkilatı’ndan atılmasını, 2022’deki Dünya Kupası’nı düzenleyemeyecek hale sokulmasını, hava sahasının kapatılmasını ve disipline edilmesini istiyorlar. Arap Baharı’yla derinleşen kavga, en acımasız aşamalarından birine girmiş durumda.
Bu esnada BAE’nin uzun süredir Washington’da bulunan büyükelçisi Yusuf El-Uteybe’nin “Hotmail” hesabı hacklendi. El-Uteybe için Washington’ın en güçlü büyükelçisi diyenler var. Maddi imkanlarını gösterişli davetler ve hediyelerle güce devşirdiği söyleniyor. Kendilerini Globalleaks adıyla tanıtsalar ve .ru uzantılı e-mail kullansalar da “hackleme”nin faturası Katar’a kesilecek. Çünkü El-Uteybe’nin e-mailleri BAE’nin yürüttüğü siyasal mühendislik faaliyetlerinin bir özeti gibi ve merkezde Katar var.
Şimdiye kadar ortaya saçılan e-maillerden öğrendiklerimiz şunlar: BAE, Netanyahu çizgisindeki İsrail lobisinin aparatlarından, neo-conların (kurumda bir de eski CHP milletvekili çalışıyor) yönettiği Foundation for Defense of Democracies (FDD) ile yakın ilişki içerisinde. Muhtemelen FDD’yi sadece Netanyahu’nun para babası Sheldon Adelson değil; BAE de finanse ediyor. FDD ismiyle zıt bir şekilde darbeleri savunuyor, seçilmiş liderlerin alaşağı edilmesini meşrulaştırıyor. Büyükelçi, ABD Savunma Bakanı Robert Gates’ten ertesi gün yapacakları görüşmede “Katar’a dünyayı dar etmesini” istiyor. Türkiye de BAE ve FDD’li neoconların hedefinde. FDD’den John Hannah’nın 15 Temmuz öncesinde Foreign Policy’de yazdığı ve darbeden açıkça bahsettiği yazıyı hatırlayan olacaktır. BAE daha önce de Gezi Kalkışması sırasında taşeron olarak kullandığı, BAE’nin sivil Kasım Süleymanisi olan çantacı Muhammed Dahlan eliyle hükümet karşıtı kampa maddi-manevi arka çıkmıştı. BAE medyası 15 Temmuz’da uzun süre “Türkiye’de darbe oldu, Erdoğan yurtdışına kaçtı” haberlerini manşetlerinden indirmemişti. FETÖ’nün BAE ile ilişkilerini de belki e-maillerden okuma fırsatı buluruz. 15 Temmuz’un dış ayağını çok uzaklarda aramayalım derim.
Aslına bakılırsa BAE’yi takip edenler için e-maillerde yeni ve şaşılacak bir şey yok. BAE’nin ölçeğini aşan etkisini sadece maddi imkanlarla da açıklamamak lazım. Katar’ın da BAE gibi parası var; ama rüzgar BAE’nin arkasından esiyor. BAE, ABD ve İsrail’deki değişim karşıtı çevrelerle kurduğu ittifak ile parasını nüfuza ve siyasi mühendisliğe dönüştürebiliyor. Birisi parayı, diğeri ise operasyonel kabiliyeti masaya koyuyor. Ortadoğu’nun özellikle son altı senesini, hatta Gezi ve sonrası Türkiye’yi anlamak isteyenler bu ittifakı iyi incelesin.
[Akşam, 5 Haziran 2017].