Suriye krizinin Suriyeli aktörlerinin fazlaca olması ve dağınık bir görüntü vermesi sıklıkla tartışıldı.
Fakat aynı çok seslilik (kötü manada) ve dağınıklık Suriye’deki krize taraf olan bölgesel ve uluslararası aktörler arasında da var.
Suriye’de iki tane ana bloktan söz edebiliriz: Suriye Halkının Dostları Grubu ve Suriye Rejiminin Dostları Grubu.
Suriye rejiminin dostları deyince aslında formel bir çatıdan bahsetmiyoruz. İran, Rusya ve Çin ülke olarak ön plana çıkıyor. Bu gruba Irak Merkezî Yönetimi’ni ve Lübnan Hizbullahı’nı da eklememiz mümkün. Savaşın bu cephesi, kurumsal bir yapının içerisine girmeden olabildiğince harmonik ve hedef odaklı bir politika yürüttüler. Baas rejiminin direncini kısmen Suriye rejiminin dostları grubunun aralıksız desteğine bağlamak mümkün.
Diğer tarafta ise işler oldukça karışık. Suriye halkının dostları grubu Şubat 2012’de Tunus’ta yüzü aşkın ülkenin katılımıyla kuruldu. Fakat ardından bu geniş platformdan 11 üyeli bir çekirdek yapı ortaya çıktı. 5 Batı ülkesi (ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya), 5 Arap ülkesi (Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve Mısır) ve Türkiye çekirdek grubu oluşturdu. İroniktir ki formel bir yapı altında Suriye halkına yardım amaçlansa da hiçbir zaman ihtiyaç duyulan eşgüdüm ve hedef odaklı politikalar hayata geçirilemedi.
FORD’UN İTİRAFLARI
Bu durumun sebeplerini açıklamadan önce geçtiğimiz hafta ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’un önce CNN’de Christine Amanpour’a ardından PBS’te Newshour’a verdiği itirâf-vari mülakatlara bakalım. Yakın zamanda görevinden istifa eden Ford, ABD’nin Suriye’deki bir numaralı ismiydi. Ondan önce de Obama’nın Suriye Özel Temsilcisi Frederic Hof istifa etmişti. Ford kısaca“artık ABD’nin Suriye politikasını savunabileceğimi düşünmüyorum” diyordu ve ABD’nin Suriye politikasını muhaliflere gerekli yardımı yapmamak suretiyle rejimi ve radikal unsurları güçlendirmekle itham ediyordu.
Suriye meselesinde kulise hâkim olanlar bilir, Ford aslında şu an savunamadığını söylediği hataları savunmasıyla bilinen bir diplomattı. “Yardım edelim de hangi muhalefete?” şeklindeki bayat kalıbı defalarca dillendirmesiyle muhalefetin beklentilerini suya düşürdü. Şimdi ise açık bir şekilde“muhalefeti çok iyi tanıyoruz ve kime yardım etmemiz gerektiğini biliyoruz” demekte.
ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMAK
Suriye halkının dostları grubunun en kilit ülkesi ABD, sadece yardım etmekle kalmayıp muhaliflere kritik yardımların ulaşmasını “endişeli müttefik” edasıyla engelledi. Ford ve Hof ile birlikte birçok analistin de dillendirdiği gibi bu durum ABD’yi Suriye’de çözümün değil, sorunun bir parçası yaptı. Sonuçta rejim ayakta kaldı, El-Kaide ve IŞİD gibi amorf yapılar zemin kazandı.
Yazının başına dönersek... Suriye halkının dostlarını ABD ve diğerleri şeklinde ikiye ayırmak mümkün. ABD kendi kendini doğrulayan kehanetlerle Suriye devriminin tıkacı rolünü üstlenirken, diğer ülkeler ABD’nin kararsızlığını ve engellemelerini aşacak bir yol haritası üretemedi (Suud ve BAE’de dönemsel tıkaç vazifelerini ifâ ettiler). Diğer bir ifadeyle siyasi-askeri konularda inisiyatifin ABD merkezli kurulması, Suriye halkının dostlarını yaşanan kriz konusunda verimsiz ve Suriye rejiminin dostlarına nazaran etkisiz kıldı.
Suriye halkının dostlarının bir diğer sorunu da çekirdek ülkelerin ciddi bir vizyon ayrışması yaşamasıydı. Batı blokunda Fransa ile Almanya müdahalecilik konusunda iki ucu temsil ederken, Katar hariç Arap ülkeleri Ortadoğu statükosunun yılmaz savunucularıydı. Denkleme bir de Mısır cuntasının eklenmesi, Türkiye ve Katar ile diğer Arap ülkeleri arasındaki vizyon uçurumunu ortaya koydu.
Bu dağınık görüntü içerisinde Suriye’de başarı hikayesi arayanlar, aralıksız ve güçlü destek alan rejime karşı 3 yıldır kesintili ve yetersiz yardımlara ve fiilî engellemelere rağmen mücadele edebilen silahlı muhalefete baksın.
[Akşam, 9 Haziran 2014]