IŞİD’in Kobani’ye saldırmasıyla birlikte Türkiye’de üç küsur senedir Esed rejiminin katliamlarına karşı pasifizmi vazeden çevrelerin militarist duyguları depreşti. Türkiye’nin yanıbaşındaki Kobani’de yaşananlara seyirci kalmaması gerektiği söylenirken örneğin Azez, Jisr’eş-Şuğur, Atme veya Çobanbeyli başka iklimlerdeymiş havası estirildi. IŞİD’in ve/veya Esed rejiminin muhaliflerle çatıştığı bu şehirler Türkiye’ye tabiri caizse taş atımı mesafesindeyken, bu şehirlerde yaşanan kıyıma karşı üç maymunu oynayan çevrelerin, Kobani ile birlikte coğrafi bilgileri de hafızalarına rücu etmiş oldu. Türkiye’nin Kobani’den kaçan onbinlerce Kürt’e kucak açmasını yetersiz bulan aynı çevreler Kobani’de PKK’nın Suriye kolu YPG’nin silahlandırılmasına kadar varan absürt taleplerini dile getirdi. Türkiye IŞİD’i Ekim 2013’te dünyanın pek çok ülkesinden önce ve ana muhalefetin IŞİD’in sanını bile duymadığı bir zamanda terör listesine aldı. Hatırlatalım o listenin başında senelerdir PKK yer alıyor. Buna rağmen Kandil ve PKK’nın gündemini entelektüellik kılıfında satmaya alışmış çevreler çözüm süreci konusunda tehditkar açıklamalar yapmaya devam ediyor.
Bir de buna paralel olarak Esed rejiminin hediye ettiği kantonlarda egemenlik türküleri söyleyen PYD/YPG’nin IŞİD karşısındaki kayıplarına kılıf arama çabaları da devam ediyor. Kılıflar arazinin fazla düz olmasından IŞİD’i Türkiye’nin desteklediği iftirasına kadar uzanıyor. Barış sürecini başından beri hazmedemeyen çevreler IŞİD’i bir bahane olarak kullanıyor. IŞİD üzerinden Türkiye’ye yönelik öfke oluşturmak suretiyle Kürt halkıyla Türkiye’yi karşı karşıya getirme çabasındalar. Bu çabalarına dayanak teşkil ettikleri iftira bir yana Suriyeli Kürtler’in en samimi dostu olan Türkiye’yi de düşman etme uğraşı içerisindeler.
IŞİD BAHANE Mİ?
Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere kucak açması en çok dünyaları etnik milliyetçiliği siyasi ranta çevirme üzerine kurulu çevreleri rahatsız ediyor. Türkiye tüm iftira ve düşmanca tavırlara rağmen Suriyeli Kürtler için elinden geleni yapma gayreti gösterirken PYD/YPG IŞİD’le savaşacağına Türkiye’ye kara çalma peşinde. Türkiye’nin Kobani halkına yardım etmesi gerektiği ülkenin kahir ekseriyeti tarafından dillendirilen bir husus. Türkiye şu an yaptığı gibi bundan sonra da Kobani’ye komşu elini uzatmaya devam edecektir. Yalnız unutmamamız gereken bir kaç husus var. Bunlardan ilki sadece Kobani halkının değil Golan’dan Halep’e tüm Suriye halkının Türkiye’nin yardımına ihtiyacı olduğudur. Hatta sadece Türkiye değil tüm uluslararası camia Suriye halkına yardım etmekle sorumlu. Fakat bugüne kadar sadece birkaç ülke bu sorumluluğun sırtlanması konusunda sınavı geçebildi. İkincisi, Suriye’de lokal ve geçiştirici metotlarla Suriye halkının kanayan yarası tedavi edilemez. Suriye’de kapsamlı bir proje hayata sokulmalı ve tüm Suriye’yi içerisine katan bir çözümle hayat normalleştirilmeli. Yani Kobani halkına yardım projesi Lübnan, Ürdün, Irak sınırlarına kadar ulaşmalı. Çünkü Kobani’de yaşanan sorunlar daha büyük bir sorunlar yumağının sadece bir parçası.
ASIL SORUN BAAS REJİMİ
Büyük resme bakarsak karşımıza üç küsür senedir devam eden Baas zulmü gelir. Ülkenin tüm çatışma hatlarını hareketlendiren Baas rejimi, İran ve bölgesel uzantılarının da katkısıyla ülkeyi bir kaos ortamına çevirdi. Yabancı savaşçılar ve ardından radikal gruplar da bu kaos ortamının bir sonucu olarak Suriye coğrafyasına girdi. Yani radikal gruplar kaosa katkıda bulundu ama kaosu yaratmadı. Tam aksine kaos yabancı savaşçıların vücut bulacağı ortamı yarattı.
Yine büyük resmin parçalarından birisi Kürt grupların uzun bir süre Suriye muhalefetinin ana gövdesinden uzak tutulması oldu. Bunda en büyük katkı Esed rejimi ile ortak yaşama formuna ulaşmış olan PYD’nin oldu. PYD, Suriyeli Kürtleri diğer muhalif gruplardan ayrı tutmak için yoğun çaba sarf ettiği gibi Suriyeli muhalifler can derdindeyken PYD özerklik vs. girişimleriyle muhalefetin ana gövdesinin antipatisini kazandı. Şu an ki yalnızlığının da en önemli sebebi bu. Bu sebepten Kobani’ye yardımlar Suriye’nin genelini dikkate alacak bir proje dahilinde yürütülmeli. Güvenli bölge girişimleri de Kobani’den Dera’ya tüm Suriye’nin normalleşmesine sebep olacak bir operasyonun ilk ayağı olarak değerlendirilmelidir.
[Akşam, 03 Ekim 2014]