Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 15 Kasım'da İran'a resmi bir ziyarette bulundu. Bugünlerde Türkiye ve İran'ı ilgilendiren ortak konuların listesi bir hayli uzun. Suriye, Güney Kafkasya, Afganistan, Irak, Yemen, ticaret, terörle mücadele, sınır güvenliği, nükleer müzakereler ve bölge dışı güçlerin faaliyetleri gibi pek çok konu masadaydı. Bahsi geçen konuların kimisi siyasi ve güvenlik, kimisi de ekonomik ilişkiler anlamında oldukça önemli ve ertelenemez bir aciliyete sahip. Bu sebeple Çavuşoğlu'nun ziyareti zamanlama açısından oldukça yerinde bir ziyaret sayılabilir. Ayrıca bu ziyaret, Ağustos ayında makamını devralan İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'den İran'a gerçekleşen dışişleri bakanı düzeyindeki ilk ziyaret olma özelliğini taşıyor.
Görüşme öncesi dönemde Türkiye-İran ilişkileri belli başlı konular etrafında kimi zaman gerginleşmişti. Özellikle, İran ve Azerbaycan arasında yaşanan son dönemdeki gerilimin Türkiye-İran ilişkilerine de tesir etmesi söz konusuydu. Azerbaycan'ı hedef alan İranlı yetkililerin açıklamaları ve İran medyasındaki Azerbaycan karşıtı tutum, Azerbaycan ile olan yakın işbirliği sebebiyle İran tarafından Türkiye'ye yönelik eleştirilerin artmasına da sebep olmuştu. Ayrıca Dicle Nehri üzerine kurulan Ilısu Barajı'nın İran'da çevre sorunlarına sebep olacağına dair bir çok manipülatif haber İran medyasında yer almış ve Türkiye bu konuda da eleştiri oklarının hedefi olmuştu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, haftalık basın açıklamasında Çavuşoğlu'nun ziyaretinde Ilısu meselesinin de konuşulacağını duyurmuştu.
Ancak görüşme öncesindeki olumsuz havanın aksine, Çavuşoğlu ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan görüşmesi sonrasında düzenlenen basın açıklamasında iki ülke ilişkilerine dair oldukça olumlu mesajlar verildi. Ayrıca, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın zamanda Tahran'ı ziyaret edeceği açıklandı. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin 7. toplantısının da sene içerisinde yapılmasının planlandığı duyuruldu. Çavuşoğlu, yalnızca mevkidaşı Abdullahiyan ile değil; İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile de görüştü. Bu görüşme sonrasında yapılan açıklamada Türkiye ve İran'ın "işbirliği yol haritası" üzerinde anlaştıkları bildirildi. Çavuşoğlu, Reisi ile görüşmesinde "ticaret, yatırımlar ve terörle mücadele dahil ikili ilişkilerimiz ile bölgemizdeki son gelişmeleri" konuştuklarını açıkladı.
Çavuşoğlu, Türkiye'nin nükleer meseledeki pozisyonunu yeniden vurguladı. İran'a uygulanan tek taraflı yaptırımların kaldırılması gerektiğini söyledi. Nükleer müzakerelerin Türkiye tarafından desteklendiğini ifade etti. 29 Kasım'da Viyana'da yeniden başlayacak nükleer müzakereler öncesi Türkiye'nin İran'a verdiği bu desteğin öneminin büyük olduğu söylenebilir. Afganistan konusunda iki ülkenin yaklaşımının paralel olduğuna dikkat çeken Çavuşoğlu, Suriye konusunda da Astana formatının devam etmesinin önemini vurguladı. Ev sahibi Dışişleri Bakanı Abdullahiyan da Türkiye ile bölgesel meseleleri kapsayan pek çok konuda fikir birliği içerisinde olduklarını ifade etti.
İki ülke resmi yetkililerinin ve diplomatlarının yaptığı olumlu açıklamalar, İran medyasındaki Türkiye karşıtı yayınlar düşünüldüğü zaman oldukça kafa karıştırıcı görünebilir. Ancak Türkiye-İran ilişkileri uzun yıllardır aynı döngüye hapsolmuş durumdadır. İran hükümet yetkilileri çoğunlukla doğrudan Türkiye karşıtı bir dil kullanmamaya dikkat etmektedirler. Buna mukabil İran medyası, parlamento üyeleri ve bazı askeri yetkililer bu işi oldukça pervasız bir şekilde yapmaktadırlar. Türkiye'de yayın yapan bazı medya organlarında da katı İran karşıtı yayınlara rastlansa da İran'da olduğu kadar yaygın olmadığı söylenmelidir. Ayrıca Türk resmi makamlarının İran konusunda diplomatik nezaketi terk etmelerinin örneğine rastlamak çok zordur. İkili ilişkilerin belirli bir seviyede muhafaza edilmesi hem Türkiye hem de İran açısından son derece önemlidir. Türkiye tarafının bu önemin farkında olarak daha yapıcı davrandığı gözlenmektedir.
Önümüzdeki dönemde Türkiye ve İran arasında Güney Kafkasya'da işbirliği yapma olanakları bulunmaktadır. Türkiye ve Azerbaycan tarafından teklif edilen 6'lı format bu anlamda önem taşımaktadır. İran'ın da 6'lı formata yönelik olumlu bir yaklaşıma sahip olduğu görülmektedir. Son günlerde Azerbaycan ve Ermenistan arasında cereyan eden yeni çatışmaların bir an önce bitirilmesi, Ermenistan'ın kışkırtılmaması ve İran'ın da sahadaki gerçekler ışığında hareket etmesi son derece önem taşımaktadır. İran'ın Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerindeki yumuşamaya benzer bir süreci Türkiye'nin de mezkur ülkeler ile yaşaması, Türkiye-İran ilişkilerine de olumlu yansıyacaktır. Örneğin, son olarak "tır karnesi" sistemiyle BAE-İran-Türkiye güzergahının yük taşımacılığına açılması, 20 günlük nakliye süresini 8 güne düşürmüş ve ticari ilişkilere katkı sağlamıştır.
Suriye konusundaki diyaloğun ve Astana formatının artık yeni anayasa yapım sürecinde meyvelerini vermesi, Türkiye'nin güvenlik hassasiyetlerinin Tahran tarafından paylaşılması ve İdlib başta olmak üzere insani krizlere gebe olabilecek bölgelerde gerginliklerden kaçınılması gerekmektedir. Çavuşoğlu'nun ziyareti sonrası 16 Kasım'da İbrahim Reisi ve Vladimir Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, İran Cumhurbaşkanının "Suriye'deki yabancı güçlerin varlığını yasa dışı buluyoruz" sözleri, Türkiye'nin güvenlik hassasiyetlerinin yeterince anlaşılmadığını göstermektedir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde de Türkiye ve İran arasındaki en önemli gündem maddesinin Suriye olacağı söylenebilir. Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna gerçekleştirmeyi planladığı askeri harekatın da söz konusu gündemi hareketlendirmesi beklenebilir. Türkiye'nin ulusal güvenliğinin pekiştirilmesinin, İran'ın da ulusal güvenliğini tahkim ettiği bir gerçektir. Bu gerçek ışığında, İranlı makamların Türkiye'nin Suriye'deki terör örgütleriyle olan mücadelesini desteklemesi gerekmektedir.
[Sabah, 20 Kasım 2021].