Pazar gününden itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Özbekistan-Güney Kore seyahatindeydik. Erken seçim yoğunluğu, Erdoğan'ın dış gezilerini etkilemedi. Cumhur ittifakını ocak ayında tamamlaması, planlanmış seyahatlere zaman ayırmayı mümkün kıldı. Muhalefetin aday belirlemekte harcadığı günlerde Erdoğan, Özbekistan ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmakla meşguldü. Güney Kore ile ortak savunma projelerini (Altay tankı, Fırtına obüsü) ve Kanal İstanbul dahil gelecekteki büyük yatırımları müzakere etmekle vakit geçirdi. Her iki ülke ile 4'er anlaşma imzalanırken Özbekistan ile yüksek düzeyli stratejik konsey mekanizması kuruldu. Erdoğan'ın dış seyahatlerinin hızı kesilmeyecek... 13-15 Mayıs'ta Birleşik Krallık'a giderek Kraliçe Elizabeth ve Başbakan T. May ile görüşecek. Brexit sonrası ikili ilişkilerde yeni bir işbirliği süreci başlatmak amacıyla... Dahası, Avrupa'daki vatandaşlarımıza seslenmek için de 20-21 Mayıs'ta Bosna Hersek'te olacak. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un "Balkanlar'ı Rusya ve Türkiye'nin etkisinden kurtarmakiçin AB'ye almalıyız" açıklamasına cevap verircesine... Avusturya ve Hollanda'nın demokrasi fikri ile bağdaşmayan "miting yasaklarına" meydan okurcasına... Seul'de bizlerle yaptığı sohbette Erdoğan, ilgili soruya verdiği cevapta Macron'un son dönemde Türkiye ile ilgili açıklamalarından ve politikalarından duyduğu rahatsızlığı saklamadı. Macron'un "Rusya ile Türkiye'nin arasının açılmasını başardıkları" sözü hatırlatılınca bu ifadenin "devlet adamına yakışmadığını" söyledi. Rusya ile Türkiye'nin arasını kimsenin açamayacağını vurguladı. Erdoğan, Balkanlar'la ilgili olarak da "bizim oralardaki ülkelerle çok derin tarihi ve kültürel bağlarımız, oralarda yaşayan soydaşlarımız var. Oralardaki ülkelerle gayet güzel ilişkilerimiz var. Hiç kimse bunları yok sayamaz" yorumunda bulundu. Avrupa başkentlerinin seçim konuşmaları için salon vermemesini de eleştiren Erdoğan, bu uygulamanın "demokratik tutuma" ters olduğuna dikkat çekti. Söz konusu değerlendirmelere rağmen Erdoğan'ın konuşmasının tonundan, Avrupa başkentlerinin ve Batı medyasının 24 Haziran seçimlerindeki "olumsuz" tavrını önemsemediği anlaşılıyordu. Erdoğan'ın seçim sonrası her şeyin yeniden ele alınacağı beş yıllık dönemi bekleyen bir ruh hali içinde olduğunu söyleyebilirim. Anlaşılan, 16 Nisan referandumunun aksine 24 Haziran seçimlerinin kampanyalarında Avrupa ile gerginlik baskın bir tema olmayacak. Aynı şeyi Ortadoğu'daki muhtemel gelişmeler açısından söyleyemem.
[Sabah, 4 Mayıs 2018].