Almanya BaÅŸbakanı Merkel'in geçen hafta katıldığı bir televizyon programında ailesiyle beraber dört yıldır Almanya'da oturma izni bekleyen ve eÄŸer oturma izni alamazlarsa Lübnan'daki mülteci kampına geri gönderileceklerini söyleyen Filistinli Reem'e verdiÄŸi cevapla küçük kızı aÄŸlatması bir anda dünya gündemine oturdu. Sayılardan ve istatistiklerden ibaret milyonlarca mülteciden sadece bir tanesinin aradan sıyrılarak insani hikâyesini ortaya koyması Merkel'e ve birçok Batılı siyasetçiye bir kez daha mülteciler sorununun insani ve ahlaki boyutunu hatırlatmış oldu.
BM Mülteciler Yüksek KomiserliÄŸi'nin rakamlarına göre dünyamız kayıtların tutulmaya baÅŸlandığı Ä°kinci Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük mülteci krizi ile karşı karşıya. 2014 yılı itibariyle 60 milyon insan savaÅŸlar nedeniyle mülteci durumunda. Bu rakamın 38 milyonunu kendi ülkesi içinde yer deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalan mülteciler oluÅŸturuyor.
Sadece Suriye krizi nedeniyle 11 milyon insan mülteci konumuna düÅŸmüÅŸ durumda. Bu rakamlar ile Suriye uzun yıllar birinciliÄŸi elinde tutan Afganistan'ı geçerek dünyada en fazla mülteci veren ülke durumuna geldi.
Türkiye'nin 6 milyar dolardan fazla para harcayarak sayıları 3 milyona yaklaÅŸan Suriyeli mülteciyi misafir ettiÄŸi bir dönemde AB ülkelerinin 40 bin mültecinin kabul edilmesi konusunu iki yıldır müzakere etmeleri insan hakları konusunda ÅŸampiyonluÄŸu kimselere bırakmayan AB için büyük bir utanç kaynağı haline gelmiÅŸ durumda.
BM Mülteciler Yüksek KomiserliÄŸi'ne göre Suriyeli mülteciler için acil olarak 4.5 milyar dolar kaynaÄŸa ihtiyaç duyulmakta iken bugüne kadar yapılan bağışlarla ancak 1 milyar dolar toplanmış durumdadır.
AB bütün bu utanç yetmezmiÅŸ gibi bir yandan Avrupa BirliÄŸi Sınır GüvenliÄŸi Birimi (Frontex) ile denizde yakalanan mültecileri Avrupa Adalet Divan'ının aldığı kararları hiçe sayarak kuzey Libya gibi iç savaşın devam ettiÄŸi ülkelere geri göndermektedir. AB Frontex operasyonları ile adeta etrafına yeni bir Berlin duvarı inÅŸa ederek AB'yi yüksek güvenlikli duvarlarla çevrili bir kaleye dönüÅŸtürmektedir.
DiÄŸer yandan AB ülkeleri içerisinde yükselen aşırı saÄŸ partilerin etkisiyle beraber mültecilere yönelik saldırılar artmakta ve aşırı sağın yükseliÅŸini engellemek isteyen ana akım siyasi partiler mülteci karşıtı politikaları savunmaya baÅŸladılar.
Sadece Almanya'da her hafta mülteci kamplarına yönelik en az üç saldırı yaÅŸanmaktadır. Avusturya'da Viyana yakınlarındaki Traiskirchen kasabasında bulunan mülteci kampında utanç verici manzaralar yaÅŸanmaktadır. Bu kampın kapasitesi 480 kiÅŸilik olmasına raÄŸmen kampta 2000 mülteci zorunlu olarak tutulmaktadır.
Mültecilerin birçoÄŸu bahçede açık alanlarda uyumak zorunda kalmaktadırlar. Avusturya ve Almanya gibi ekonomik durumları çok iyi durumda olan ülkelerin mültecilere kayıtsız kalmasının AB'nin insan onurunu ve haklarını koruyan deÄŸerleri ile bir alakası bulunmamaktadır.
Bütün bu durumu daha trajikomik hale getiren ÅŸey ise Avusturya devletinin bakmakta zorlandığı Traiskirchen kasabasındaki mültecilere bir Türk Camisi tarafından din, dil, ırk ayrımı yapmadan her gün ücretsiz yemek dağıtılması olmuÅŸtur. Türkiye'nin sadece devletiyle deÄŸil halkıyla da mazlumun ve ezilenin yanında olduÄŸunu göstermesi bakımından bu örnek dikkate ÅŸayandır.
AB ve Avrupa ülkeleri mülteci politikalarını acilen gözden geçirmelidir. Fakat her ÅŸeyden önce eÄŸer savunduÄŸunu iddia ettiÄŸi deÄŸerlere gerçekten inanıyorsa bu krizde insani v
Avrupa'nın Mültecilerle İmtihanı
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin rakamlarına göre dünyamız kayıtların tutulmaya başlandığı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük mülteci krizi ile karşı karşıya.
PaylaÅŸ
Etiketler »
İlgili Yazılar