Almanya, geçen yıl gerçekleştirilen 16 Nisan Referandumu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Partili siyasetçilerin ülkesindeki Türk seçmenlerle buluşmasını engellemek için üçüncü ülke siyasetçilerinin Almanya’da seçim çalışması yapmasını yasaklayan bir karar almıştı.
Bu, Türkiyeli siyasetçilere yönelik olarak Berlin’in aldığı ilk yasak kararı değildi. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Köln’de düzenlenen demokrasi mitinginde video konferans yöntemiyle halka hitap etmesi de yasaklanmıştı.
Darbe girişiminden iki hafta sonra, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden darbecileri tel’in etmek ve demokrasiye destek vermek için gelen Türkler tarafından düzenlenen bu mitingde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının engellenmesi için bütün Alman devlet aygıtının seferber olup bizzat Anayasa Mahkemesi kararıyla bir yasak getirilmesi Almanya’nın demokrasi ve darbe konusundaki tutumuna dair derin şüpheler uyandırmıştı.
24 Haziran Seçimleri öncesinde Türkiye, geçen yıllarda Almanya ile yaşanan gerginliklerin yeniden nüksetmemesi için, Berlin’in üçüncü ülke siyasetçilerinin Almanya’da seçim çalışması yapmasını yasaklayan kararına aykırı davranmayacağını açıklamıştı. Bu kararın demokratik olmadığı da vurgulanmıştı, ancak karara uygun hareket edileceği duyurulmuştu.
Ancak bu karar doğrultusunda AK Parti siyasetçilerine yasak getiren, Mustafa Yeneroğlu’nun ifadesiyle, “AK Partili vekiller havaalanında karşılanıp halkla temas etmesinler diye peşlerine polis takan” Alman makamlarının HDP’nin Alman şehirlerinde seçim çalışmaları yapmasına ve mitingler düzenlemesine izin vermesi Türkiye’de ciddi rahatsızlık uyandırıyor.
Bu yasak nedeniyle Almanya’daki seçmene ulaşma konusunda sorun yaşayan ve Alman makamlarını rahatsız etmeden küçük salon toplantılarıyla bu ülkede yaşayan Türklerle buluşmaya çalışan AK Partili siyasetçiler büyük zorluklar yaşarken HDP’nin kolaylıkla bu mitingleri yapmasını nasıl açıklamak gerekiyor?
Almanya neden böyle bir politika izliyor ve Berlin’in bu tavrı ne anlama geliyor?
Önce Berlin’in bu tavrının ne anlama geldiği sorusuna cevap arayalım. Tek tek sıralamak gerekirse Almanya’nın bu politikası şu anlamları içeriyor:
- Almanya bu tavrıyla Türkiye iç siyasetine müdahale etmeye yönelik politikasını sürdüreceğini göstermiş oluyor.
- Bu müdahale politikası çerçevesinde Berlin’in desteklemeyi seçtiği tarafın AK Parti olmadığı da açık bir şekilde görülüyor. AK Partili siyasetçilerin Almanya’daki Türk seçmenlerine yönelik seçim çalışmalarına yönelik yasak devam ederken, mitinglerine izin verilen HDP’nin açık bir şekilde desteklendiğine şahit oluyoruz.
- Almanya’nın izin verdiği HDP mitinglerinde terör örgütü PKK’nın sembolleriyle boy göstermesi ise hem bu örgütün HDP ile organik bağını bir kez daha ortaya koyuyor hem de Alman devletinin PKK konusundaki şimdiye kadarki ikircikli politikasının yeni bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
- Almanya’nın Türkiye seçimlerine dair bu taraflı politikası, son dönemde ortaya çıkan kısmi yumuşama sinyallerinin iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi için yeterli olmadığını ve Berlin’in AK Parti hükûmetine yönelik sert politikasının devam edeceğini gösteriyor.
Almanya’nın neden AK Parti karşıtı ve HDP yanlısı politika izlediği sorusunun cevabı konusunda da şu hususları sıralamak mümkündür:
- Almanya’da güçlü bir Türkiye karşıtı lobi oluştuğu biliniyor. Özellikle Türkiye kökenli diaspora arasında kendisine yer bulan, medya ve siyaset dünyasında etkili temsilcileri olan bu lobinin Türkiye’deki iktidarı devirmek için yürüttüğü mücadelede Alman hükûmetine etki etmek suretiyle bu devletin desteğini arkasına almak için çalıştığı ve bu konuda kısmen başarılı olduğu da biliniyor.
- Alman siyaseti ve bürokrasisi içerisinde, bu Türkiye karşıtı lobi ile iş birliği yapan ve onu Türkiye’ye yönelik olarak yürüttüğü nüfuz siyasetinin bir aracı olarak kullanan aktörlerin olduğu da bir gerçek.
- Almanya’daki iktidarın, Batı’nın bir parçası olarak, Türkiye’deki AK Parti iktidarına karşı Batı merkezli olarak yürütülen uluslararası kampanyanın da bir parçası olduğunu eklemek gerekir.
Yani, Erdoğan ve AK Parti iktidarına karşı oluşan Batı merkezli uluslararası ittifakta Almanya da üzerine düşeni yapıyor ve bu konuda ülkesindeki Türkiye karşıtı lobiyi de kullanmaktan geri durmuyor.
24 Haziran Seçimleri de doğal olarak bu kesimler tarafından hedeflerine ulaşmak konusunda bir fırsat olarak görülüyor.
[Türkiye, 30 Mayıs 2018]