2013’teki Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nden itibaren Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) üyesi bazı ülkeler arasında ciddi siyasi gerginlikler ve krizler yaşanmaktadır. Bu kriz atmosferinin özellikle belirli Avrupa başkentlerinde yoğunlaşması dikkat çekmektedir. Türkiye’nin Birleşik Krallık, Fransa ve İspanya gibi ülkelerle ikili ilişkileri olumlu seyrederken Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi devletlerde Türkiye ile ilgili ciddi bir kara propagandanın yürütüldüğü görülmektedir. Bu durum Türkiye ve ilgili taraflar arasındaki ikili ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Nitekim 16 Nisan referandumu sürecinde Türk devlet adamları ve hükümet yetkililerine sistematik bir biçimde uygulanan toplantı ve konuşma yasakları bu ülkelerle yaşanmakta olan krizi zirveye taşımıştır.
2019 seçimlerinin öne alınması 16 Nisan referandum sürecinde ortaya çıkan krizinin 24 Haziran seçimlerinde de yaşanıp yaşanmayacağı sorusunu gündeme getirmiştir. Seçim tarihi belli olur olmaz Türk siyasetçilerinin Avrupa’da yaşayan Türkiyeli vatandaşlarına yönelik seçim bilgilendirme ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyeceklerini açıklayan Almanya, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerle ikili ilişkilere bu konunun nasıl yansıyacağı ise merak konusu olmuştur.
Bu analiz 16 Nisan referandumu ve sonrasında Türk siyasilere uygulanan yasaklar ve arka planını 16 Nisan referandum süreci ve 24 Haziran seçim dönemi olmak üzere iki kategoride değerlendirmektedir. Analizde ayrıca bu yasakların nedenleri ve kimleri hedef aldığı incelenmekte ve bu konunun Batı kamuoyunda hangi argümanlar eşliğinde tartışılarak meşrulaştırıldıkları sorusunun cevabı aranmaktadır..