2024 Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde önemli bir yükseliş yakalayan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi son olarak 1 Eylül 2024'te Almanya'nın doğu eyaletleri Thüringen ve Saksonya'da gerçekleşen eyalet meclisi seçimlerinde de bu trendi sürdürmüştür. Thüringen'de seçimleri yüzde 32,8'lik oy oranıyla birinci, Saksonya'da ise yüzde 30,6 ile ikinci sırada tamamlamayı başaran aşırı sağcılar karşısında federal hükûmette yer alan üç parti ise büyük bir başarısızlığa imza atmıştır. Şansölye Olaf Scholz'un Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) yüzde beş seçim barajını zorlukla aşarak her iki eyalet meclisine tek haneli bir oy oranıyla girebilmiştir. Şansölye partisinin böyle bir gerileme yaşamasına rağmen bu durumu seçim barajı aşılabildiği gerekçesiyle seçmene başarı olarak açıklamaya çalışması şaşkınlığa sebep olmuştur. Diğer koalisyon ortaklarında ise daha ciddi gerilemeler söz konusudur. Yeşiller Thüringen'de, Hür Demokratik Parti (FDP) ise hem Thüringen hem de Saksonya'da seçim barajını geçememiş ve eyalet meclislerine girmeyi başaramamıştır.
Merkezde yer aldığı ileri sürülen siyasî partiler açışından yaşanan bu başarısızlıklara kıyasla federal düzlemde ana muhalefet konumundaki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) partisi ise seçimleri Saksonya'da yüzde 31,9 ile birinci, Thüringen'de ise yüzde 23,6 ile ikinci sırada tamamlamıştır. Bu kısmî başarı ile 28 Eylül 2025 Federal Meclis seçimlerine yönelik de önemli bir kazanım elde eden CDU'nun ilgili iki eyalette öncelikli arzu edebileceği koalisyonları kurması ise pek mümkün görünmemektedir.
Aşırı ve ayrıştırıcı görüş ve söylemleriyle bilinen AfD yanı sıra geçmişte Sol Parti'den ayrılanların henüz 2024'ün başında kurmuş olduğu "Birlik Sahra Wagenknecht" (BSW) partisi ise Thüringen ve Saksonya'daki ilk seçimlerde çift haneli sonuçlara ulaşmıştır. Partinin lideri Sahra Wagenknecht odağındaki söylem ve yaklaşımlar ile dikkat çeken BSW'nin merkezde yer alan siyasî partiler ile de geçtiğimiz aylarda önemli ölçüde ayrıştığı bilinmektedir. Özellikle Almanya'nın Rusya'ya yönelik yaklaşımına itiraz eden BSW, Ukrayna'ya yapılan silah yardımlarına ve ABD'ye ait seyir füzelerinin 2026'da Almanya'da konuşlandırılmasına da karşı çıkmaktadır.
Gelinen aşamada AfD ile seçimlerdeki önemli başarılarına ve hatta Thüringen'de seçimleri birinci sırada tamamlamasına rağmen hiçbir siyasî partinin koalisyon kurmak istemediğinin altı çizilmelidir. Şimdilik tüm partilerin bu karara uyarak önümüzdeki haftalarda AfD'nin olmadığı koalisyon seçenekleri üzerinde zorlu görüşmeler gerçekleştirmeleri beklenmektedir. Ancak özellikle CDU ve BSW arasındaki görüş ayrılıkları somut ve kalıcı bir koalisyon hükûmetinin kurulmasını zorlaştıracaktır.
CDU'nun BSW'ye yönelik bilhassa Sol Parti geçmişi ve spesifik konulara ilişkin hâlâ uç noktalarda olarak değerlendirilen görüşleri sebebiyle temkinli yaklaştığı söylenebilir. Ayrıca CDU'nun federal düzlemde BSW ile iş birliği yapmama ilkesinin geçerli olduğu da hatırlatılmalıdır. Diğer yandan CDU'lu ilgili eyalet yöneticilerinin BSW ile iş birliği yapmama kararını ilgili eyaletlerde uygulamama eğiliminde oldukları gözlenmektedir. Ancak olası bir koalisyona BSW'nin de –alternatif koalisyon olasılıklarının olmaması sebebiyle– dahil edilmesi durumunda hem CDU seçmeni hem de genel olarak partinin federal düzlemdeki siyasî inandırıcılığı açışından riskler söz konusudur. Zira zaman zaman CDU Genel Başkanı Friedrich Merz'in BSW'yi AfD ile benzer bir aşırıcılık ile itham etmesinin yanı sıra seçim sürecinde örneğin BSW lideri Wagenknecht'e yönelik "bazı konularda aşırı sağcı, bazı konularda aşırı sol" sözleriyle eleştiriler yönelttiği de bilinmektedir. Söz konusu iki eyalette AfD haricinde veya örneğin CDU liderliğindeki bir azınlık hükûmeti dışında çoğunluğu yakalayabilecek koalisyon hükûmetlerinin kurulması için ise BSW'nin desteği gerekmektedir. Bu durum henüz yeni kurulan ve neredeyse birçok mensubunun dahi kamuoyu tarafından bilinmeyen bir siyasî partiye –eyalet seviyesinde de olsa– ciddi bir alan açmaktadır.
Uç Noktalardaki Partilerin Yükselişi ve Aşırıcılığın Normalleştirilmesi
Siyasî partilerin seçim süreçlerinde aşırı sağ ve ayrıştırıcı söylemleri daha da normalleştirmesi, seçmenin uç noktalardaki partilere yönelme sürecine katkı sunmuştur. Özellikle göç, iltica ve güvenlik konularına yönelik popülist söylemlerin bilhassa CDU tarafından uzun bir süredir normalleştirilmesi son seçimlerde de sürmüştür.
Her ne kadar AfD örneğin Thüringen'de seçimleri birinci sırada tamamlamış olsa da –şimdilik– tüm diğer partiler aşırı sağcılarla koalisyon kurmayı reddetmektedir. Seçim sürecinde AfD'nin Thüringen'deki lideri Höcke için Saksonya Eyalet Başbakanı Kretschmer (CDU) "Neonazi" tanımlamasında bulunurken Şansölye Scholz (SPD) da Höcke'nin "Nazi gibi konuştuğunu" ifade etmişti. Dolayısıyla partilerin koalisyon kurmama tavrını sürdürmeleri tutarlı görünürken, AfD ise bu tutumun demokratik olmadığını ileri sürmektedir.
Şimdilik bu kısmî başarının bedeli aşırı sağcıların ve ayrıştırıcı söylemlerin daha da normalleşmesi olarak öne çıkmaktadır. Ancak diğer yandan merkezde yer aldığı ileri sürülen özellikle federal hükûmetteki partilerin ise ilgili eyaletlerde neredeyse devre dışı kaldıkları bir seviyeye gerilemeleri söz konusudur. Mevcut durum 22 Eylül 2024'teki Brandenburg eyalet meclisi seçimlerinde yaşanabilecek olası ve yeni bir başarısızlık sonrası daha da olumsuz bir seviyeye gerileyebilir. Böylelikle federal hükûmet partilerinin neredeyse üç yıldır yaşadıkları gerilemelerin 28 Eylül 2025 Federal Meclis seçimlerine kadar da bu doğrultuda devam etmesi muhtemeldir. AfD'nin erken seçim çağrılarının ise federal hükûmet partileri tarafından karşılık bulması pek olası görünmemektedir.
Gelinen aşamada aşırı sağcı ve ayrıştırıcı siyasetin günden güne normalleştirilmesine ve maalesef merkezde yer alan siyasî partiler tarafından da bilhassa seçim süreçlerinde kalıcı bir şekilde benimsenmesine şahit olunmaktadır. Özellikle iç güvenlik, göç ve ilticanın sınırlandırılması konularına yönelik aşırı sağcı ve ayrıştırıcı söylemlerin normalleştirilmesi Alman siyasetindeki aşırıcılık yönündeki dönüşümü hızlandırmaktadır. Bu tehlikeli süreç son olarak 1 Eylül'de gerçekleşen eyalet meclisi seçimlerinde de gözlenmiştir. Popülist ve ayrıştırıcı yaklaşım seçimlerin ardından bugünlerde de ve 22 Eylül'deki bir sonraki Brandenburg eyalet meclisi seçimlerine yönelik de sürdürülmektedir. Aşırı sağcılar yanı sıra diğer partilerin de başvurduğu popülist söylemlere rağmen AfD'nin ilk kez bir eyalette gerçekleşen seçimlerde en güçlü parti olabilmesi, aşırı sağcılara 28 Eylül 2025 Federal Meclis seçimlerine yönelik de bir motivasyon oluşturmaktadır. AfD ile herhangi bir koalisyon kurulmaması tercihi şimdilik sürdürülecek gibi görünse de diğer partiler arasında uzlaşı zemini oldukça zor olan koalisyon görüşmeleri söz konusudur. Aşırı sağcıların orta ve uzun vadede kendi seçmen kitlelerini mağduriyet ve dışlanma gerekçesiyle tahkim etmesi de olasılıklar dahilindedir.
[Sabah, 7 Eylül 2024]