Yerel seçimleri atlatan Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemi sürerken etrafımızda önemli seçimler yapılıyor: Avrupa Parlamentosu’nda aşırı-sağ ve euro-septiklerin yükselişe geçtiği seçimler, Mısır’da darbe tiyatrosunun son perdesi cumhurbaşkanlığı seçimleri, bölünme sonrası Ukrayna’da yapılan ilk seçimler. Listeye yaklaşan Baas Partisi’nin liderini seçeceği Suriye seçimlerini de ekleyebiliriz. Yapılış amaçları ve sonuçları itibarıyla farklılıklar taşısa da bazıları sadece mizansen olsa da bu seçimlerin kritik kırılmaların yaşandığı bir konjonktürde yapılması, ister istemez gündemimizi seçimlere doğru yönlendiriyor.
Avrupa’da beklenen oldu. Yükseliş trendindeki aşırı-sağ ve euro-septikler, seçimleri domine edemese de tehlike çanlarının çalınmasına yetecek bir başarıya imza attı. Ekonomik kriz, göç sorunları, Avrupa’da yükselen İslamofobia, Avrupa Birliği’nin siyasi tıkanıklıkları ve başarısızlıkları, Avrupa’ya şüpheyle yaklaşan Avrupalıları uçlara yönlendirdi. Parlamentodaki ağırlık sıralaması değişmese de aşırı-sağ ve euro-septik yükseliş endişeyle not edildi.
AVRUPA İÇİN DÜŞÜNME VAKTİ
Avrupa için bir iç muhasebe yapma vakti geldi de geçiyor. Irkçı, yabancı karşıtı, İslam düşmanı akımların Avrupa’da hâlâ tolere edilebiliyor olması bile Avrupa’nın kendisini sorgulaması için yeter bir sebep. Son yüzyılın en büyük başarılarından birisi olan Avrupa fikrinin uç fikirlerin insafına bırakılmaması için Avrupalı liderlerin şapkayı önlerine koyup düşünmeleri lazım. Ukrayna da aslında AP seçimleriyle doğrudan alakalı bir konu. Avrupa’nın Ukrayna krizindeki etkisiz eleman rolü, Avrupa fikrinin sorgulanmasının sebeplerinden birisi. Ukrayna’da görünen o ki seçimler Kırım’ın kopuşunun kabullenildiği, fakat daha fazla bölünmenin karşına geçilmeye çalışıldığı siyasi bir ortam yaratacak. Ukrayna’da seçimler tartışılmaya devam edecek; tıpkı çatışmaların devam edeceği gibi.
Mısır ise darbenin liderini seçmek için sandığa gitti. Daha doğrusu gitmedi. Bir tarafta darbeci general Abdulfettah EL-Sisi, diğer tarafta darbenin sivil kurmaylarından Hamdin Sabbahi... Her ikisi de darbenin ayıbını iliklerine kadar taşıyan isimler. Seçimlerin tek adaylı geçmesinin yaratacağı maliyetin önüne geçmek için Sabbahi kendisini feda etti. Seçilemeyeceğini bildiği bir cumhurbaşkanlığı yarışına girdi. Muhtemelen kafasındaki plan, cumhurbaşkanlığı değil, başbakanlık üzerine yoğunlaşıyordu. El-Sisi’den de kendisini %4’lük bir hezimetle rezil etmesi karşılığında başbakanlık için anlaşmıştır.
Mısır’da seçimlere dair belki de en alakasız ayrıntı, El-Sisi’nin aldığı (veya El-Sisi için uygun görülen) oy oranıdır. Asıl konu katılımın yerlerde gezmesidir. Bakmayın %40’lar civarında bir katılım oranının devlet tarafından açıklandığına. Mısır’ın darbe tellalı liberalleri bile %10’lar civarında bir rakamdan bahsediyorlar. %40’lara devrimin en pespaye savunucularından Tevfik Ukaşe bile inanmıyordur. Kıptilerin bile tam takım çıkamadığı bir seçim oldu. Sebepler sıralandı: Hava sıcak, hasat zamanı, mesai vakti... Kim bilir belki de Mısırlılar komik olmayan bu seçim tiyatrosuna izleyici ve parmak basıcı olarak katılmak istememişlerdir.
SEÇİMLERDE BEŞŞAR-EL-SİSİ KAPIŞMASI
Nihayetinde beklenen oldu ve El-Sisi amacına ulaştı. Mursi’nin 1 senelik seçilmiş başkanlığı istisnasını çıkarırsak Mısır, asker cumhurbaşkanlığı ve diktatörlük dönemine geri dönmüş oldu. Şimdi, başta ekonomi olmak üzere 90 milyonluk Mısır’ın sorunlarıyla baş başa kalan El-Sisidüşünsün. Mısır’daki seçim tiyatrosunun benzeri de Suriye’de yaşanacak. Sandığa giden Suriyeliler, Suriye Devlet Başkanı’nı değil; Baas rejimi liderini seçecek. Seçecek dediysem yanlış anlaşılmasın, Mısır’ın Hamdin Sabbahi’si gibi figüranlar arasında Beşşar’a parmak basacak. Ve %90’lar civarında oy alacak Beşşar, Baas rejiminin lideri olarak Suriye’nin bir bölümünün başkanı olacak.
Günün en önemli(!) sorusu: Sizce Beşşar, El-Sisi’den daha fazla oy alabilecek mi? İnsan merak ediyor...
[Akşam, 30 Mayıs 2014]