Ermenistan, Birinci Karabağ Savaşı sırasında çok sayıda savaş suçu işlemesine rağmen uluslararası kamuoyu tarafından hiçbir zaman gerçek manada sorgulanmadı. 27 Eylül günü başlayan ve dördüncü haftasında giren İkinci Karabağ Savaşı'nda da savaş suçları işlemeye devam etmektedir. Bir anlamda Ermenistan Hükümeti otuz yıl önce kaldığı yerden devam etmektedir.
Savaşın tarafları olan Azerbaycan ile Ermenistan iki kez insani ateşkes ilan etme konusunda anlaşmasına rağmen Ermenistan tarafı, anlaşmaya varılmasından hemen sonra ateşkesleri ihlal etmekten geri durmamıştır. Ermenistan tarafı ısrarla ateşkesleri ihlal etmekte ve Azerbaycan hedeflerine saldırmaktadır. Ancak saldırılar sadece askeri hedeflere yönelik değil, sıklıkla sivil yerleşim alanları hedef alınmaktadır. Esirlerin ve cenazelerin değişimi amacıyla 10 Ekim'de varılan ikinci ateşkesten saatler sonra Ermeni güçleri, Azerbaycan'ın en büyük ikinci şehri Gence'ye füze saldırısı gerçekleştirdi. Azerbaycan tarafı da askeri hedefleri ve sivil yerleşimleri korumak amacıyla bu saldırılara karşılık vermek zorunda kaldı.
Savaş alanında ağır kayıplar veren Ermenistan silahlı kuvvetleri, şehirleri ve sivilleri hedef alarak savaşı yeni bir aşamaya taşımak istiyorlar. Açıkça görülmektedir ki Ermenistan hükümeti için hiçbir şey doğru gitmiyor. Özellikle hava bombardımanları sonrasında şu ana kadar yüzlerce askerini ve ağır silahını kaybetti. Bazı askeri birliklerin cepheyi terk edip kaçtığı haberleri geliyor. Kısacası Ermenistan askeri ve siyasi bütün cephelerde kaybetmektedir. Azerbaycan ordusu ise tedrici bir şekilde ilerlemekte ve çok sayıda önemli bölgeyi işgalden kurtarmaktadır. Azerbaycan yetkililerin verdiği bilgilere göre, bugüne kadar 120'den fazla yerleşim birimi işgalden kurtarılmıştır.
Son gelişmeler iki taraf için de önemli kırılma noktaları oluşturdu. Ermenistan tarafı hem toprak hem de psikolojik üstünlüğünü kaybetmektedir. Azerbaycan ise hem topraklarını işgalden kurtarmakta hem de psikolojik üstünlüğü ele geçirmektedir.
Aleyhine değişen şartlar dolayısıyla bir çıkış arayan Ermenistan hükumeti sivilleri hedefe koymuş bulunmaktadır. Maalesef, Ermenistan saldırıları sonucunda şu ana kadar 63 sivil hayatını kaybetti, 292 sivil ise yaralandı. Öte yandan, hedef olan 2457 ev, bina ve iş yeri yıkıldı ve tahrip oldu. Ermenistan silahlı güçleri Terter şehrinde mezarlık ziyaretinde bulunan bir grubu bile vurdu ve dört kişiyi katletti.
Ermenistan sivillere saldırmayı ve onlara zarar vermeyi özellikle tercih etmektedir. Azerbaycan yetkililerin açıklamalarına ve sahadaki gözlemcilerin gözlemlerine göre, Ermenistan silahlı güçleri bugüne kadar Gence, Mingeçevir, Hızı, Şemkir ve Abşeron gibi savaş alanından oldukça uzakta bulunan yerleşim yerlerini bile hedef almıştır. Bu saldırılar sırasında çocuk ve kadın dahil çok sayıda masum insan hayatını kaybetmiştir. Ermenistan silahlı kuvvetleri Pazar yerlerini, ambülansları, okulları ve mezarlıkları vurmuş; elektrik, su, doğal gaz, iletişim gibi altyapı tesislerini hedeflemiştir. Azerbaycan köy ve şehirlerinde 70'ten fazla patlamamış mühimmat bulunmuştur.
Diğer taraftan, Ermenistan silahlı kuvvetleri, gerekli önlemleri almayarak ve ayırt edici kıyafetlerini giydirmeyerek, basın mensuplarının askerlerden ayrıt edilmesini engelleyerek hayatını tehlikeye atmaktan geri durmamıştır. Ayrıca, Ermenistan'ın bazı askeri birlikleri basın kıyafeti giyerek cepheye gitmiştir. Sahadan gelen haberlere göre Ermenistan ordusu, çocuklar dahil çok sayıda milisi zorla cepheye götürmekte ve savaştırmaktadır.
Ermenistan bu eylemleriyle 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri, Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası hukukun temel metinlerinin ana ilkelerini ihlal etmektedir. Bazı örnekler vermek gerekirse, Ermenistan'ın sivillere yönelik saldırıları, "kasten sivil halka yönelik veya çatışmalara doğrudan taraf olmayan sivillere karşı saldırılar gerçekleştirme"nin savaş suçu olduğunu düzenleyen Roma Statüsü'nün 8(b) maddesini açıkça ihlal etmektedir. Benzer şekilde, Ermenistan'ın sağlık binalarına, ekipmanına ve personeline yönelik saldırıları da Birinci Cenevre Sözleşmesi'nin 35. maddesini ihlal etmektedir. Altyapı tesislerine yönelik saldırıları ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 24. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Anlaşılıyor ki Ermenistan köşeye çıkıştıkça, sınırları zorlamaya devam edecek ve savaşın topyekûn bir savaşa ve insani bir krize dönüşmesini sağlamak isteyecektir. Askeri, siyasi ve ekonomik bakımlardan Azerbaycan'dan daha zayıf olan Ermenistan hükumeti, dış aktörlerin desteği ayakta kalamayacağını ve dış aktörlerin müdahalesi olmadan savaşı kazanamayacağını çok iyi bilmektedir. Sahadaki gözlemciler de Azerbaycan'ın hem maddi, hem hukuki hem de psikolojik olarak daha üstün olduğunu müşahede etmektedirler. Ermenistan hem zayıf hem de işgalci iken, Azerbaycan hem daha güçlü hem de topraklarını savunmaktadır.
Ermenistan, bir taraftan tahrik ettiği Azerbaycan'ı da uluslararası hukuku ihlal etmeye zorlamaktadır. Diğer taraftan da Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi küresel aktörleri tahrik ederek krize müdahil olmalarını sağlamaya ve sorunu bölgesel bir krize dönüştürmeye çalışmaktadır. Bundan dolayı, uluslararası hukuk mekanizmaları en kısa Ermenistan'ın sivillere yönelik saldırılarını durdurmasını sağlamalı ve uluslararası insancıl hukuk ilkelerinin ihlal edilmesinin önüne geçmek için gerekli tedbirleri almalıdır. Ayrıca, sivillere yönelik saldırıların devam etmesi durumunda ise Ermenistan hükümetinin sorumlu tutularak yaptırımlar uygulanma sağlanmalıdır.
[Sabah, 24 Ekim 2020]