Bir önceki yazımızda Türkiye AB arasındaki yakınlaşmanın ana nedenlerinden birisinin Transatlantik ilişkilerde son dönemde ortaya çıkan çatlak olduğunu belirtmiştik.
Diğer taraftan mülteciler, Ortadoğu kaynaklı terör, Avrupa üzerinde artan Rus baskısı ve ekonomik çıkarlar Türkiye-AB arasındaki yakınlaşmanın diğer nedenleri olarak görülebilir.
Özellikle Suriye'deki iç savaş sonucu ortaya çıkan mülteci akınının Avrupa'da neden olduğu kırılma bizim Türkiye'de zannettiğimizden çok daha önemli sosyopolitik sonuçlara gebe.
Bu noktada Türkiye, AB ile yaptığı mülteci anlaşması sonucu Avrupa'ya yönelen mülteci akınının kontrol altında tutulmasında kritik ülke durumunda.
Son dönemde İdlib çatışmasızlık bölgesine yönelik bir rejim saldırısının milyonlarla mülteciyi önce Türkiye'ye oradan da Avrupa'ya yöneltmesi bekleniyor.
AB'nin Amerika Birleşik Devletleri gibi Suriye ya da Ortadoğu kaynaklı mülteciler ve terör örgütlerini görmezden gelme lüksü yok.
Zira hem mülteciler konusunda hem de terör konusunda Suriye'nin komşu ülkelerinden sonra en fazla bedeli AB üyesi ülkeler ödedi.
Amerika ise coğrafi uzaklığı nedeniyle Suriye kaynaklı terör ve mülteci akınından neredeyse hiç etkilenmedi denebilir.
Terör ve mülteci sorununun neden olduğu sosyopolitik sonuçlar aslında Avrupa çapında etkisini şimdiden göstermeye başladı.
Öncelikli olarak AB üyesi ülkeler mültecilerin paylaşımı konusunda anlaşamadılar ve Schengen Anlaşmasını askıya alarak sınır kontrollerine başladılar.
Şu anda konu üzerindeki tartışma Avrupa'ya gelen mültecilerin sayısında yaşanan azalma nedeniyle geri planda kalmış olsa da yeni bir mülteci akınının AB üyesi ülkeler arasındaki çatlağı daha da derinleştirmesi söz konusu.
Dolayısıyla mülteci meselesi AB üyesi ülkeler arasında var olması beklenen dayanışmayı sınayan en önemli soruna dönüşmüş durumda.
Diğer taraftan mülteci akını ve terör saldırılarının en önemli sonucu Avrupa çapında aşırı sağ partilerin ve hareketlerin yükselmesi, iktidar ortağı olması ve normalleşmesidir.
Bugün Avrupada AB karşıtı, faşist ve neo nazi karaktere sahip partiler % 4 ile % 29 arasında değişen oy oranlarına ulaşmış durumdalar.
Avusturya ve İtalya gibi ülkelerde aşırı sağ partiler hükümeti oluşturan koalisyonun ortağı olmuş durumdalar.
Almanya, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde aşırı sağ partiler ya ana muhalefet partisi durumuna gelmiş durumda ya da hızla oylarını arttırarak o yönde ilerliyorlar.
Dolayısıyla Trump'ın ekonomik saldırısı altında olan Türkiye'de ortaya çıkabilecek bir ekonomik ve siyasi istikrarsızlık sonucu yahut İdlib de ortaya çıkacak olan gelişmeler sonucu Avrupa'ya yönelecek olan yeni bir mülteci akını ve terör dalgası Avrupa'nın siyasi istikrarını temellerine kadar sarsacak potansiyele sahip.
Türkiye ise bu meselede kilit ülke durumunda. Bundan dolayı AB ve onun önde gelen ülkeleri olan Fransa ve Almanya bir taraftan Türkiye'ye destek açıklamaları yaparken diğer taraftan Türkiye ile olan işbirliğini ve ilişkileri geliştirmekten yanalar.
[Fikriyat, 15 Eylül 2018].