Türkiye’de AK Parti karşıtı çevreler, ideolojileri ne olursa olsun, Batı'da olup bitenler karşısında heyecana kapılıyorlar.
Bugünlerde Fransa’da devam eden Sarı Yelekliler’in gösterileri, onları gereğinden fazla heyecanlandırmış durumda.
Batıda sokak hareketleri ve eylemler olduğunda bu çevreler, bunun hemen Türkiye için kopyalanması gerektiğine inanırlar. Türkiye’de mevcut iktidarı ancak benzer bir meydan hareketi ile geriletebileceklerini düşünürler.
Birbirlerini motive etmek için “bizde neden olmasın” derler. Kendilerine yakın, aşırı ideolojik yayın organlarında, uzun uzun söz konusu sokak hareketlerinin faziletlerinden bahsederler.
Bazıları kendini sol ve sosyalist olarak tanımlar, ama Batı'daki yabancı düşmanı ve İslam karşıtı siyasi hareketlerin Türkiye’de sözcülüğüne soyunurlar. Söz konusu hareketler, o ülkenin merkez siyasetine karşı kısmi başarı gösterdiğinde, Türkiye’de de benzer bir siyasal örgütlenme ile, siyasi duruşu ne olursa olsun, tüm iktidar karşıtı çevrelerin bir araya gelmesi rüyasını görürler.
Ya da kendilerini liberal ve demokrat olarak tanımlayanlar, Batı'daki sol ve sosyalist bir hareketi kutsarlar. Bu çevreler de sol ve sosyalistlerle bir anda aynı rüyayı görerek, Türkiye’de bir iktidar değişiminin ancak benzer bir yaklaşımla başarılabileceğine inanırlar.
Yine bazıları ideolojik olarak kendilerini küreselleşme karşıtı olarak konumlandırırlar. Uluslararası ve uluslarüstü örgütlerin emperyalizme hizmet ettiği eleştirisini yaparlar. Ama cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küresel sisteme yönelik itirazına baştan karşı çıkarlar. “Dünya beşten büyüktür” eleştirisini dahi yersiz bulurlar.
İdeolojik çelişkileri ve ikiyüzlülükleri, yüzlerine vurulduğunda da terminolojik atraksiyonlarla işin içinden sıyrılmaya çalışırlar.
Aslında ideolojik olarak birbirinden farklı olmayan bu çevreler teoride, yabancı düşmanlığının ve göçmen karşıtlığının kötü bir şey olduğunu söylerler. Ama iş pratiğe gelince, iktidara gelmeleri durumunda Türkiye’deki Suriyeli mültecileri kapı dışarı edeceğini söyleyen partiyi desteklerler. Söz konusu partinin, Türkiye’de mültecilere yapılan yardımlar üzerinden hükûmeti eleştirmesine metfun olurlar. Onu alkışlarlar.
Bu çevreler, 16 Nisan cumhurbaşkanlığı referandumunda “hayır” oyu veren seçmen kitlelerini bir “blok” olarak değerlendirmişlerdi. Ve “hayır bloku” olarak değerlendirdikleri kesimlerin Türkiye’de seçimleri kazanmasının yolunun, Fransa’da Macron’un 2016’da başlattığı “En Marche” (Yürüyüş) Hareketi’ne benzer bir örgütlenme ile mümkün olabileceğini söylüyorlardı.
Yazdıkları yazılarda ve televizyon ekranlarında, siyasi parti hâline gelmeden ve bir yıllık bir süre zarfında Fransa’da ikinci turda seçimleri kazanan Macron’un Yürüyüş Hareketi’nin, model alınması gerektiğini üstüne basa basa dile getirdiler.
Türkiye muhalefetinin onlardan çok şey öğrenebileceğini de söylemekten geri durmadılar.
Ama yine aynı çevreler şimdi, Macron’un aslında Fransa’da yüzde 18,5’lik bir desteğe sahip olmasına rağmen, seçimlerin ikinci turunda yüzde 66 oyla iktidar olmasını bir meşruiyet krizi olarak değerlendiriyorlar. Bunun üzerinden de Macron’u büyük bir kitlesel hareket iktidara getirmediği için, Sarı Yeleklilerin eylemlerinin, meşruiyet krizinden kaynaklandığını söylüyorlar.
Yani model olarak sundukları Macron, onları hayal karıklığına uğratmış durumda.
Benzer bir hayal kırıklığını, Yunanistan’da Radikal Solun Güçbirliği Partisi’nin (Syriza) lideri Aleksis Çipras’ın iktidar pratikleri ile yaşamışlardı.
Çünkü 2015 seçimlerine gidildiği bir dönemde, Çipras’ın siyasal söylemlerinin ve örgütlenme modelinin mükemmel olduğunu ve kopyalanması gerektiğini tartışmışlardı. Ancak seçim vaatlerinde AB ve küreselleşme karşıtı olan Çipras’ın iktidara geldikten hemen sonra, AB kapısında ve Merkel’in önünde el pençe ekonomik yardım dilenmesini gördüklerinde hayal kırıklığına uğramışlardı.
Bu çevrelere rasyonel bir zeminde Türkiye siyasetini analiz etmeleri gerektiği tavsiyesini vermek boşuna. Çünkü, zaten Türkiye’deki siyasal ve toplumsal dönüşümü anlayamadıkları için destekledikleri partiler bir türlü iktidara gelemiyor.
Macron’dan ümidi kestiklerine göre, ideolojik bunalımlar yaşayan bu çevrelere bugünlerde verilebilecek tek tavsiye, yeni rol model olarak, İtalya’nın Beş Yıldız Hareketi’ne, İspanya’nın Podemos’una hatta Almanya’nın AfD’sine de yakından bakmaları...
[Türkiye, 8 Aralık 2018].