21 Mart’ta yapılan zirvede Avrupa Birliği (AB) Konseyi, Bosna Hersek ile üyelik müzakerelerine başlanmasına yönelik karar aldı. 12 Mart’ta Avrupa Komisyonu’nun bu yönde aldığı tavsiye kararının ardından Konseyin de bu kararı alması bekleniyordu. AB’nin son iki yıldır güçlenen genişleme perspektifini ortaya koyan bu kararın ardından müzakere takvimi ise Bosna Hersek’in atacağı reform adımlarına göre belirlenecek.
AB GENİŞLEME PERSPEKTİFİNDE BOSNA HERSEK
Üyelik için 2016’da başvuru yapan Bosna Hersek’e adaylık statüsü tanınabilmesi için AB, 2019’da demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve kamu yönetimi başlıkları altında on dört temel öncelik belirlemişti.
[1] Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından değişen jeopolitik koşullar üzerine genişleme politikasını gözden geçiren AB, Aralık 2022’de bu ülkeye adaylık statüsü verdi.
Bu karar, AB’nin 2022’de Rusya’ya karşı başlattığı jeopolitik hamlelerin bir parçasıydı. Aynı yıl içinde Ukrayna ve Moldova’ya adaylık statüsü verilmiş, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile üyelik müzakerelerine başlanmıştı. Sonrasında Gürcistan’a adaylık verilmesi, Hırvatistan’ın Avro ve Schengen bölgelerine dahil edilmesi ve Kosova’ya yıllardır beklediği vize serbestliğinin tanınması da Rusya tehdidi karşısında AB’nin genişleyerek ve derinleşerek güçlenme stratejisinin birer adımı oldu. Balkanlar ve Karadeniz’deki ülkelerin Avrupa kurumlarıyla bütünleşmesini hızlandırmak amacıyla AB, teknik açıdan şartları yeterince karşılamamalarına rağmen bu ülkeleri çeşitli siyasi ve maddi kazanımlarla ödüllendiriyor.
12 Mart’ta Komisyonun tavsiye kararını açıklayan Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen Bosna Hersek’in son bir yılda reformlarda etkileyici bir ilerleme kaydettiğini ve müzakerelere geçmişte hiç olmadığı kadar hazır olduğunu söyledi. Ancak halen Bosna Hersek AB’nin sunduğu on dört ön koşuldan yalnızca ikisini yerine getirmiş durumda.
[2] Hatta bazı uzmanlar, bu iki alandaki yasa değişikliklerinin de sadece kağıt üzerinde yapıldığını ve söz konusu değişimlerin fiiliyatta hiçbir olumlu sonuç doğurmayacağını belirtiyorlar.
[3] Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı son ilerleme raporunda da altı çizildiği üzere yıllardan beri ivedi reform beklenen birçok konuda henüz hiçbir somut adım atılmış değil.
[4]
Bosna Hersek’in gösterdiği oldukça sınırlı ilerlemeye rağmen AB müzakerelere yeşil ışık yakarak genişleme konusundaki istekliliğini bir kez daha göstermiş oldu. AB’nin genişlemesinin 2013’ten beri durmuş olması Birliğin genişlemeye dair samimiyeti konusunda Balkanlarda soru işaretleri meydana getirmekteydi. 2022’de genişlemenin stratejik önemini gören AB ve üye ülkeler, adayları katılım sürecine teşvik etmek adına daha hızlı adımlar atmaya başladı. Bu yaklaşımla aday ülkelerin tam üyeliğin gerçekleşebilir bir hedef olduğuna ikna olmaları ve reformları daha hızlı ve kararlı biçimde yürürlüğe koymaları beklenmekte. Aynı zamanda AB üyeliğine bakışı büyük oranda olumlu olan bölge halklarının da siyasi karar alıcılar üzerinde baskı oluşturması umulmakta. Ancak bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik kriterleri karşılamak için önlerinde uzun bir yol bulunduğu da bir gerçek.
BOSNA HERSEK’TE REFORMLARIN ZORLUĞU
Olağanüstü karmaşık idari yapısı ve siyasi sorunları yüzünden Bosna Hersek’in AB müktesebatını kabulü diğer bölge ülkelerine nazaran çok daha zorlu bir süreç gerektiriyor. Hatta henüz adaylık statüsünü elde edememiş olan Kosova’nın bile Sırbistan ile normalleşmenin sağlanması halinde üyelik kriterlerini çok daha hızlı karşılayabileceği söylenebilir. Bosna Hersek siyasetindeki ana akım aktörlerin tamamı AB üyeliğine olumlu yaklaşmaktaysa da aralarındaki etnik ve siyasi bölünmüşlük sebebiyle reform yönünde ortak bir irade çoğu zaman ortaya çıkmıyor.
Bosnalı Hırvat ve Sırpların önde gelen siyasi aktörleri, ülkenin siyasi ve hukuki yapısını kendi ulusal menfaatleri doğrultusunda değiştirmeyi amaçlıyor. Hırvat milliyetçileri arasında seçim sisteminin değiştirilmesi ve kendi idarelerinde bir entitenin kurulması görüşü baskın. Bosnalı Sırpların en güçlü siyasi figürü olan Milorad Dodik ise halen cumhurbaşkanlığını yürüttüğü Sırp Cumhuriyeti (RS) entitesinin devlet düzeyindeki kurumlarla bağlarını adım adım koparma stratejisi izliyor. Öyle ki Batı’nın vesayetiyle mücadele ettiğini öne sürerek Birleşmiş Milletler özel temsilcisinin ve Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyor. Yıllardır sürdürdüğü ayrılıkçı söylem ve eylemleriyle ülkede etnik gerilimin zaman zaman yükselmesine sebep oluyor.
Neredeyse her konuyu kendi etnik temelli perspektifleri doğrultusunda birer pazarlık aracı olarak gören Sırp ve Hırvat milliyetçisi aktörler, reform konusuna da aynı tutumla yaklaşıyorlar. AB’nin sunduğu bütün teşviklere rağmen reformların bugüne dek yeterince ilerleyememesinin esas sebebi de budur. Nitekim 2009’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı Sejdić-Finci kararı bile henüz uygulamaya konmuş değil. Dahası Sırp lider Dodik’in Rusya ile kurduğu yakın ilişkiler de AB’nin ortak dış ve güvenlik politikasıyla çelişiyor. Bosna Hersek resmi olarak AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmasına rağmen RS entitesi Rusya ile ilişkilerini sürdürüyor. Sık sık Rusya’yı ziyaret eden Dodik, son olarak 21 Şubat’taki ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü ve kendisine Rusya Devlet Nişanı verildi.
[5] Dayton Barış Antlaşması’na uymamaktan dolayı ABD tarafından kendisine uygulanan yaptırımların dozajı arttıkça Dodik’in Moskova’nın desteğine daha fazla ihtiyaç duyması ve Rusya’yı daha fazla ülkeye çekmeye çalışması beklenmektedir. Nitekim AB’nin Balkanların Rusya’ya enerji bağımlılığını kalıcı olarak kesmeye uğraştığı bir dönemde Dodik, Rusya’dan daha fazla doğal gaz temin etmenin yollarını aramaktadır.
[6]
KATILIM SÜRECİNİN GELECEĞİ
Mevcut haliyle Bosna Hersek’in AB’ye adaylık statüsü alması dahi mucizeyken Brüksel yönetimi bu ülke için koyduğu ön şartları bir kez daha göz ardı ederek katılım sürecini bir aşama daha ilerletmiş oldu. Katılımın değer ve liyakat temelli olduğunu her fırsatta vurgulamalarına rağmen AB ve üye ülkelerin genişlemeye ivme kazandırmak adına bu ilkeyi bir hayli gevşettiği görülüyor. Rusya’nın Balkanları istikrarsızlaştırma potansiyelinden endişe eden AB için bölgenin en kırılgan ülkelerden biri olan Bosna Hersek’in Birliğe entegrasyonunun büyük önem taşıdığı açık. Ancak henüz öncelikli konularda dahi reformları tamamlamamış olması nedeniyle Bosna Hersek ile üyelik müzakerelerinin başlamasına Danimarka ve Hollanda gibi bazı üye ülkeler halen temkinli yaklaşıyor.
[7] AB siyaseten buna yeşil ışık yakmış olsa da resmen müzakerelere geçilmesi için Bosna Hersek’ten özellikle kapsamlı yasa değişiklikleri yapması beklenecektir.
Bütün iyimser beklentilere ve sunulan teşviklere rağmen Bosna Hersek’te reform adımlarının bundan sonra da AB’nin beklediği hızda ilerlemeyeceğini öngörmek zor değil. Ülkeyi normalleştirecek köklü reformların gerçekleşebilmesi için öncelikle etnik milliyetçiliğin yerine vatandaşlık temelli (
civic) bir siyasi anlayışın benimsenmesi gerekiyor. Ne var ki ülkede milliyetçi-muhafazakar partiler halen her üç kurucu unsurun da en fazla oy verdiği partiler olmayı sürdürüyor. Etnik farklılıkların yanı sıra ideolojik ve maddi çıkarlar bakımından da bölünmüş durumda olan siyasi aktörlerin AB üyeliği için ortak bir reform iradesi geliştirmeleri şu esnada pek gerçekçi görünmüyor. Dışarıdan gelecek teşviklerin ve sivil toplumdan gelecek taleplerin yoğunluğuna ve devamlılığına bağlı olarak bu yönde eğilim zamanla güçlenebilir.
Bosna Hersek’te reformların zorluğunu Hırvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanović, “Bosna Hersek’in müzakere süreci Türklerin döneminden bile daha uzun, 500 yıl sürecek” gibi çarpıcı bir ifadeyle dile getirdi.
[8] Bu mesaj aynı zamanda müzakerelerin fiilen başlatılması ve yürütülmesi için Hırvatistan’ın Bosna Hersek’ten birtakım talepleri olabileceğini de düşündürüyor. Hırvatistan’ın Bosnalı Hırvatlar lehine öne süreceği talepler ülkenin kırılganlığını artırma potansiyeli bakımından Kuzey Makedonya’nın üyelik sürecinde önce Yunanistan ve daha sonra da Bulgaristan’ın talepleri karşısında yaşadıklarının çok daha ötesinde açmazlara sebep olabilir.
Kısacası Bosna Hersek ile üyelik müzakereleri için yakılan yeşil ışığın şu esnada yalnızca AB’nin genişleme politikasına ilişkin verdiği mesaj bakımından sembolik öneminden söz edilebilir. Katılım sürecinin geleceği ise Bosna Hersek siyasetinde yaşanacak dönüşümler ile Birliğin genişlemeye verdiği siyasi öneme bağlı olacaktır.
[1] Commission Opinion on Bosnia and Herzegovina’s Application for Membership of the European Union, (European Commission, Brüksel: 2019).
[2] “BiH i EU: ‘Impresivan napredak’ za smirivanje situacije”, Deutsche Welle, 13 Mart 2024.
[3] “BiH’s New Conflict of Interest Law: The Bad and the Ugly-Nothing Good”, Democratization Policy Council, 8 Mart 2024,
http://www.democratizationpolicy.org/bihs-new-conflict-of-interest-law-the-bad-and-the-ugly-nothing-good-part-2, (Erişim tarihi: 25 Mart 2024).
[4] Commission Staff Working Document: Bosnia and Herzegovina 2023 Report, (European Commission, Brüksel: 2023).
[5] “Dodik with Putin: The West is Pressuring Us to Impose Sanctions on Russia”, Sarajevo Times, 21 Şubat 2024,
https://sarajevotimes.com/dodik-with-putin-the-west-is-pressuring-us-to-impose-sanctions-on-russia, (Erişim tarihi: 25 Mart 2024).
[6] Andrew Higgins, “Bosnia’s Dysfunction Snarls Efforts to Curb Moscow’s Reach in the Balkans”,
The New York Times, 22 Şubat 2024.
[7] Mared Gwyn Jones, “European Union Leaders Approve Opening Accession Talks with Bosnia and Herzegovina”, Euronews, 21 Mart 2024.
[8] “Milanović: Pregovori BiH će trajati 500 godina, duže nego što su bili pod Turcima”, Euronews Serbia, 21 Mart 2024,
https://www.euronews.rs/evropa/region/118230/milanovic-pregovori-bih-ce-trajati-500-godina-duze-nego-sto-su-bili-pod-turcima/vest, (Erişim tarihi: 25 Mart 2024).