Anadolu insanı riyakârlar için “her yeri ayrı oynuyor” tabirini kullanır. Basiretli insandır Anadolu insanı. Eğri oturup doğru konuşana dahi tahammülü yoktur. Doğru oturup, doğru konuşanı arar karşısında. Ancak dünya ne günlere kalmıştır ki; eğri oturup eğri konuşanlardan geçilmez olmuştur. Bilhassa AB’nin siyasetçilerinin eğri oturup, eğri konuşmaları, hâllerine sirayet etmiş durumdadır.
Malumunuz, dünyadaki yeni gidişatı kale almadan yorumlarda ve eleştirilerde bulunan AB’nin Alman kökenli siyasetçileri, 15 Temmuz sonrası Türkiye’de yaşananları da bir müddet görmezden gelmeyi yeğlediler. Darbe tamamen bastırılınca, Türkiye’nin yanında, darbelerin karşısında olduğunu dile getirmeye başladılar. 15 Temmuz sonrası Türkiye’de hükûmet tarafından başlatılan terör temizliğini sindiremediler. Tam da bu noktada, kendilerince Türkiye’nin zayıf yanı olarak tespit ettikleri ekonomi üzerinden baskı kurmaya kalktılar. AP Başkanı M. Schulz "Türkiye'deki durum böyle devam ederse Avrupa ekonomik yaptırımlar dâhil bazı önlemleri düşünmek zorunda kalacaktır" ve "Gümrük Birliği'nin genişletilmesi hayal olacaktır" açıklamalarında bulundu. AB adına Türkiye’ye karşı yağamasa da gürlemeyi denedi. Ancak, AB hiç beklemediği bir karşılık aldı. Gücünü milletten alan bir karşılıktı bu. Erdoğan, AB’ye teröre verdiği desteği hatırlatarak "Ey Batı bu milletin kaderi sizin elinizde değil. Senin her yerin yaptırım olsa ne yazar? Yıl sonuna kadar bekleyelim, ondan sonra millete gidelim.” restini çekti. Türkiye’nin bu şutunu Neuer dahi çıkartamazdı. Top ağlarla buluştu. AB gole golle karşılık vermek için, tüm taktikleri denemeye koyuldu.
Alman Federal Meclisi’nin 2017 bütçe görüşmelerinde, ekonomiden ziyade Türkiye konuşuldu. Almanya Başbakanı Merkel, gene bildiğimiz türküyü okudu. Darbeleri kınadı, terörün karşısında olduklarını iddia etti. Ancak terör destekçisi olan medya organlarına karşı Türkiye’de yürütülen operasyonları da tenkit etmekten kendini alamadı. Tüm bunlara rağmen Merkel, “Her şeye rağmen Türkiye ile görüşmelerin kesilmesini istemiyoruz”, sözleriyle Türkiye’ye sırt dönemeyeceklerinin altını çizdi. Ne şiş yansın ne kebap, dedi Merkel.
AP de, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin geleceğini ele alan bir oturum düzenledi. Siyasi gruplardan oturum sonrası alınacak olan 6 tasarı metni, ortak bir tasarıya dönüştürülecek ve 24 Kasım’da oylanacak. Yaptırımı bulunmayan bu hamle, aralık ayında gerçekleşecek AB Konseyi öncesi yalnızca bir siyasi mesaj. Ancak her yanı mesaj olsa ne olur! Türk milletinin artık böyle mesajlara da ‘eyvallah’ı yok. Milletin Reis-i Cumhuru, Avrupa’nın bu hamlesine ilişkin gerekli cevabı, onlar daha oylamadan verdi: “Avrupa Parlamentosu'ndaki oylamada sonuç ne çıkarsa çıksın bu oylamanın bizim nezdimizde hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur!”
Oylanacak tasarı öncesi AB’nin Türkiye’ye karşı şiar hâline gelen “ne şiş yansın ne kebap” yaklaşımı devam ediyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini Genel Kurul'a bilgi verdiği oturumda “Türkiye ve AB birçok konuda önemli iş birlikleri yapabilir. Kıbrıs, Suriye, enerji başta olmak üzere birçok konuda iş birliğimiz önemlidir. Terörle mücadele, Suriye’nin geleceği, Kafkaslarda istikrar gibi konular dâhil sürekli karşılıklı diyaloğa ihtiyaç vardır.” dedi.
AP'deki en büyük siyasi grup olan Avrupa Halk Partisinin Başkanı M. Weber ise Türkiye’nin Çin ve Rusya’ya yönünü çevirmesini şaşırtıcı buldu. Weber’in dilinin ucuna gelip söyleyemediğini Liberal Demokratlar Grubu (ALDE) Başkanı Guy Verhofstadt söyledi: "Putin, Erdoğan ve Trump, AB modelini tehdit ediyor." AP Sosyal Demokrat Grubu (S&D) Başkanı G. Pitella ise son dönemdeki gözaltılar, hapisler ve görevden alınmalardan rahatsız. Sözde mazlumun yanında ve “Türkiye’ye karşı sert bir yanıt vermeliyiz”, diyor. Kendisi müzakerelerin dondurulmasından yana. Ancak diyalog kapısının açık kalmasını istiyor. Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu Başkan Yardımcısı Geoffrey, "Türkiye’ye kapıyı kapatmak AB için stratejik bir hata olur." dedi. Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu (ECR) Başkanı S. Kamall ise “Yeni bir ilişki şekli geliştirmeli. Bu tam üyelik hedefi olmayan bir ilişki biçimi olabilir.", diyor. Romanya Milletvekili Cristian Dan Preda ise, "Vereceğimiz kararda son derece dikkatli olmamız gerekiyor. AP’de müzakerelerin dondurulması kararından sonra Ankara, tamamen vazgeçme kararı alabilir."
Durum yukarıda görüldüğü gibi. AB, güvenlik endişesiyle Türkiye ile bağları kopartmamaktan yana ancak öte yandan da Türkiye’nin iç işlerine müdahale etme aşkıyla hamle yapmaktan ve gözdağı vermekten geri durmuyor. Bakalım oylamadan ne çıkacak? Romanya Milletvekili Cristian Dan Preda, olayın ciddiyetinin farkında. Erdoğan’ı yakından takip etmişe benziyor. Türk halkının basiretini ve liderinin arkasında durduğunu en iyi o görmüş gibi. Türk milleti ve Erdoğan’ın siyasi kararlarda nasıl uyumlu hareket ettiğini gören Preda, AP’ye Erdoğan’ın AB’ye seslendiği gibi sesleniyor; Aman dikkat “Kusura bakmayın der, yollarına giderler.”
[Türkiye, 24 Kasım 2016].