Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis 13 Mayıs'ta Türkiye'ye ziyaret gerçekleştirecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 Aralık 2023 tarihinde yaptığı görüşmeler ve yapılan antlaşmalar sonrasında iki ülke arasındaki pozitif gündemin sıcak tutulduğu görülüyor. "İhtiyatlı iyimserlik" ile "aktif diplomasi" şeklinde tarif edilebilecek ikili ilişkilere bu ziyaretin katacağı ivmeyi analiz etmekte fayda var. Türkiye ve Yunanistan arasında ilerleme kaydeden etkileşimde ana tema "pozitif gündem". Bu strateji, sorunların iş birliği yapılabilecek başlıklardan ayrılması esasına dayanıyor. Önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ifade ettiği gibi "sorunları paranteze alıp" zamana havale etmek tercih ediliyor. Böylece ortaklık kurulan sektörlerin anlaşmazlıkları uzun vadede anlamsızlaştırması amaçlanıyor. Ancak bu noktada kritik belirsizlik ise tarafların söz konusu yaklaşımın "başarılabilir" olduğuna yönelik inancı. Bu nedenle "ihtiyatlı iyimserlik" konseptini seslendirmek mantıklı görünüyor. Egemenlik ile ilgili sorunlar bir tarafa bırakıldığında Aralık ayından bu yana her iki ülke de ilişkilerinde "kontrollü" bir süreci takip ettiler.
Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Yardımcısı Büyükelçi Burak Akçapar'ın Yunan muhataplarıyla yapmış olduğu toplantılar dikkat çekiciydi. Erdoğan ve Miçotakis'in 13 Mayıs'taki görüşmesi için teknik hazırlık anlamına gelen bu süreçte iki taraf da sessiz ve derinden bir diplomasi trafiğini gerçekleştirdi. Böylece güven artırıcı önlemler yürürlüğe sokulmuş oldu. Nitekim TSK'dan bir heyetin Yunanistan'ı ziyaret etmesi, iki ülke arasındaki süreci yansıtan önemli bir gelişmeydi. Ayrıca iki ülkenin Şubat ayında ve aynı anda "Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi Niyet Mektubu"nu imzalaması dikkat çekiciydi. Pozitif gündem bağlamında son dönemin gözle görülebilir gelişmesiyse Türk vatandaşlarının Ege'deki adalara vizesiz seyahatiydi. Ada esnafı için kazanç anlamına gelen bu gelişme sembolik bir öneme sahip olsa da siyasi yumuşamaya çarpan etkisi yapacak nitelikte. Ramazan Bayramı süresince Ege adalarına ziyarette bulunan Türk vatandaşı sayısının 20.000'i aşması önemli bir mesaj içeriyor: Ege Denizi'nde halklar arası etkileşim gerekli ve mümkün. Öte yandan Yunan vatandaşlarının da Türkiye sahillerine ve adalarına gelmesinin aynı yoğunlukta olması gerekiyor. Aksi takdirde bu süreç sadece ada esnafının kâr beklentisi ile sınırlı kalabilir. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerine etki eden bir diğer husus Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik sürecin canlandırılması. AB'nin 2023 yılı Kasım ayında yayımladığı Türkiye Raporu ve 17-18 Nisan 2024 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Özel Zirvesi, Türk-Yunan ilişkileri bağlamında özellikle ele alınmalı. AB'nin Türkiye ile ilgili rapor ve toplantılarında özellikle altı çizilen husus Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'a yönelik politikalarıyla ilgili.
Türkiye ile yumuşama süreci yaşayan Yunanistan ve Yunanistan'dan bağımsız hareket ettiğini iddia eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), AB toplantılarında Türkiye'ye ön koşul dayatma şeklinde kararlar aldırıyor. Nitekim AB, "jeopolitik gerçeklikler" ve "güvenlik kırılganlığı" nedeniyle Türkiye ile ilişkileri düzeltme ana fikrine sahipken Nisan Zirvesinde, Türkiye Raporu'nda söz verilen somut adımlar atılmadı. İki ülkenin de uzun bir sürece yayılacak "normalleşme" çabalarının ve nihayetinde asli problemleri çözme iradesinin çok sayıda dinamikten etkileneceği belli. Ukrayna – Rusya Savaşı gibi bölgesel meselelerin bir kısmı Türk ve Yunan tarafına yapıcı girdide bulunmakta.
AB de bu nedenle Türkiye ile yumuşatılmış bir dönem geçirmek istiyor. Öte yandan Gazze meselesinden dolayı Türkiye – İsrail ilişkileri gergin ve İsrail'in Yunanistan'ı kışkırtması mümkün. Bu nedenle iki ülkenin ilişkilerinde dış gelişmelerin yapıcı veya yıkıcı uç noktaları tahrik edebilmesi mümkün. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias'ın mantık çizgisinden uzak söylemleri de yıkıcı etkileşime çanak tutuyor. Yunanistan'daki Türkiye karşıtı radikal gruplar dikkate alındığında toplumsal hassasiyetlerin de her an "kaşınabileceği" anlaşılıyor. Bu nedenle toplamlar arası ilişkilerin "karşılıklı bağımlılıklar" yaratacak şekilde tasarlanması önemli. Bu noktada turizm yanında iş dünyasının müşterek yatırımlarının teşvik edilmesi gibi yapısal adımlara öncelik verilmesi gerekiyor. Böylece iki ülkenin kontrolü dışında meydana gelen dış politika ve güvenlik durumlarının yıkıcı etkileri sınırlandırılabilir. Son olarak Kıbrıs konusuna özel bir parantez gerekiyor. Kıbrıs Rumlarının Yunanistan'a zarar vermeye başladığı açık. Agresif ve uzlaşmaz tavırları nedeniyle AB ve Yunanistan'da "asık yüzle" dinlenen bir toplum haline geldiler. Ancak Yunan dostlarımızın Rumlara "artık uzatma" sözlerini fısıldamasının zamanı geldi. Bu bağlamda Türkiye – AB ilişkilerine "şerh koyma" alışkanlığının bir kenara itilmesi gerekiyor.
[Sabah, 11 Mayıs 2024]