İran’da Haziran ayında yapılan seçimleri kazanarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı olan İbrahim Reisi, 5 Ağustos’ta mecliste yapılan törenle göreve başladı. Reform yanlısı önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin aksine muhafazakâr kanadı temsil eden Reisi, seçimlerden sonra yaptığı ilk açıklamada, 2015’teki anlaşmaya uymadığı için Amerika Birleşik Devletleri’ni, anlaşmaya sahip çıkmadıkları için de Avrupa ülkelerini eleştirdi. Gelinen noktada İran’ın Batı ile ilişkilerinin ne yönde seyredeceği merak konusu.
OBAMA – RUHANİ DÖNEMİ
İran’da 2013’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ılımlı profile sahip Ruhani’nin kazanması, öncelikle ABD ile ilişkilerde yeni bir dönemin kapısını aralamıştır. Ruhani’nin dış politikadaki önceliğini, İran’a uygulanan yaptırımlara son verilmesi oluşturmuştur. Bu minvalde ABD ve İran arasında, Avrupa ülkelerinin de dahil olduğu görüşmeler başlamıştır. ABD Başkanı Barack Obama ve Ruhani, 2013 Eylül ayında bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş, bu gelişmenin ardından başlayan diplomatik girişimler neticesinde de, 2015’te İran ile P5+1 ülkeleri arasında “Ortak Kapsamlı Eylem Planı” (JCPOA) imzalanmıştır. Anlaşmayla İran’ın nükleer programının sınırlandırılması ve buna karşılık İran’a uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılması planlanmıştır. İran’ın genel olarak Batı ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açan JCPOA, hala iki ılımlı liderin ve arabulucu konumundaki Avrupa ülkelerinin önemli bir zaferi olarak kabul görmektedir.
JCPOA sayesinde İran’ın Batı ile ilişkilerinde olumlu ilerlemeler sağlanmış olsa da 2016’da ABD Başkanı seçilen Donald Trump, “şahin” kimliğine uygun hareket ederek İran’ı uluslararası toplum nezdinde yeniden şeytanlaştırmaya başlamış ve Obama öncesi döneme dönüş sinyalleri vermiştir. İsrail lobisinin aktif baskıları sonucunda İran’la varılan anlaşmanın yetersiz olduğunu ileri süren Trump, 2018’de JCPOA’dan çekilme kararı almış ve İran’a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koymuştur. Buna mukabil İran da anlaşma kapsamındaki taahhütlerini durdurma kararı almıştır. Böylece kısa zamanda elde edilen tüm kazanımlar, daha kısa zamanda yitirilmiştir. Avrupa ülkeleri ise Trump’ın tek taraflı kararına tepki göstermiş ve nükleer anlaşmaya sadık kalacaklarını açıklamışlardır. Ancak zaman içerisinde ABD’nin İran politikasını takip etmek durumunda kalmışlardır.
Reisi ile başlayan yeni dönemde İran ve Batı arasındaki gerilimin bir süre daha sürmesi bekleniyor. Zira Joe Biden hükümeti, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmadıkça İran’a uygulanan yaptırımların devam edeceğini açıkladı. Buna karşın Reisi ise seçimleri kazandıktan sonra yaptığı ilk açıklamada, balistik füze programını ve uranyum zenginleştirme çalışmalarını müzakere etmeyeceğini açıkladı. Reisi yaptırımlar kalksa bile Biden’la görüşmeyeceğini de söyledi. İki taraftaki siyasi elitlerin açıklamaları dikkate alındığında, İran’ın ABD ve tabii olarak Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin yumuşaması pek mümkün gözükmüyor.
İran’ın Batı ile ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması için ise eş güdümlü olarak ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları kaldırma, İran’ın da balistik füze programını ve uranyum zenginleştirme çalışmalarını sınırlandırma noktasında iyi niyet beyanında bulunması gerekiyor. Bu şartlar altında olası iyi senaryoda ilk adımı, daha önce masadan ilk kalkan taraf olarak ABD’nin atması ve ilk etapta Reisi’yi yaptırım listesinden çıkarması gerekiyor. Bunun yanısıra ABD’nin, Trump döneminde yaşanan tecrübenin tekrar etmemesi için Avrupa ülkelerinin desteğiyle, İran’a somut güvenceler vermesi gerekiyor. Aksi takdirde Reisi gibi muhafazakâr siyasi gelenekten gelen birinin, kesin garantiler almadan yeniden müzakere masasına oturması çok düşük bir ihtimal olarak karşımıza çıkıyor.
Bu arada JCPOA’nın imzalanmasından sonra Avrupa ülkeleriyle İran arasındaki ticaret hacminin, hızla yükseldiğini fakat Trump’ın anlaşmadan çekilmesi sonrasında hızla gerilediğini de belirtmek gerekiyor. Öyle ki yaptırımlar nedeniyle, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle İran arasındaki ticaret hacmi 2015’e kadar 7,5 milyar avro gibi düşük bir seviyede kalmıştır. Ancak 2015’te varılan anlaşma neticesinde bu rakam, 2016’da 14 milyar avroya ve 2017’de 21 milyar avroya yükselmiştir. Trump’ın çekilme kararı almasının ardındansa ticaret hacmi, 2018’de 18 milyar avroya ve 2019 yılında 5 milyar avroya gerilemiştir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte Avrupa ülkelerinin, İran’la ticari ilişkilerini yeniden güçlendirebilmek için Biden yönetimini baskılaması bekleniyor. Bu baskıların kısa ve orta vadede olumlu sonuç vermesi beklenmese de İran üzerindeki yaptırımların bir miktar azaltılması bile Avrupa ülkeleri için ticari kazançları beraberinde getirecektir.