Moda oldu son zamanlarda Türkiye’yi “hazırlıksız yakalandı” diye eleştirmek. Arap Baharı’na hazırlıksız yakalandık, Suriye’de iç savaşı önceden kestiremedik, İsrail’e karşı durmanın maliyetini hesap edemedik, ABD’yi eleştirmenin sonunu hiç düşünmedik...
Çok fazla “Kızıl Orkestra” veya “Ajan Sorge” gibi espiyonaj filmleri izlediğimizden midir yoksa Türkiye dış politikasına henüz değer biçemediğimizden midir bilinmez; hep tarih akıyordur, Türk de bakıyordur.
Seyirci kaldığımız olaylara son olarak Mısır’daki “geliyorum” diyen darbe de eklendi. Hazırlıksız yakalandık; herkes gördü biz göremedik. Mısır darbeye doğru yol alırken biz uyuduk, atı alan Zemalek’i geçti.
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ
Bir ülkenin, başka bir ülkede meydana gelen ve asker, yargı, polis, medya, bürokrasi ve yedi düvelin açık ve ahlaksız bir şekilde desteklediği bir darbeye hazırlıksız yakalanmasından kasıt nedir?
Eğer kasıt, darbe ihtimalinden haberdar olmamaksa, bu senaryodan film çıkmaz. Daha 2 ay önce Mısır’dayken İhvan’ın şu an hapiste olan bir liderinden askerin planlarını ve muhalefetin genelkurmayı türbeye çevirdiğini bizzat dinlemiştim. Kasıtlı elektrik kesintileri, sansasyonel benzin kuyrukları, 2 senedir devam eden IMF görüşmeleri ve Mısır’ın “28 Şubat” medyasının karalama kampanyaları, Mısır’da istemezükçülerin ordunun ipine sarılacaklarının habercisiydi. Kaldı ki SETA Başkanı Taha Özhan’ın 8 Aralık 2012’de uyardığı “askeri-yargı vesayet rejiminin açıktan iktidara el koyma ihtimali”ni görmek için Türk casus veya diplomatı olmaya da gerek yoktu. Bu sebepten Mısır’a özel önem atfeden bir Türkiye’nin darbe ihtimalini görememesi mümkün değildi. Bu ihtimali eledik.
Eğer kasıt, burnumuzun ucundaki darbeyi engelleyememekse Türk dış politika yapıcıları “Türkiye hazırlıksız yakalandı” iddiacılarına çelişkili de olsa hüsnüzanlarından dolayı teşekkür etmeliler. Zira, Türkiye’nin Mısır’daki darbeyi engelleyebileceğini düşünmeleri, Türk dış politikasına atfettikleri muazzam gücü göstermekte. Yine de çelişkiden kurtulmaları için bir karar vermeleri gerekmekte, Mısır’daki darbeyi engelleyebilecek kadar güçlü müyüz yoksa sürekli hazırlıksız olacak kadar güçsüz mü? Bu ihtimal kendi kendini eledi.
Eğer kasıt, İslamcılara karşı beslenen hüsnüzan sebebiyle Mısır’daki gerçeklere gözün kapatılmasıysa AK Parti hükümetlerinin darbe gerçeklerine gözünü kapatmaması yoluyla iktidarını koruduğunu hatırlatmakta fayda var. Askeri vesayetin göz kapatmayla değil, siyasi-demokratik mücadeleyle yenileceğini en iyi bilen ülkelerden olan Türkiye, Mısır’daki askeri vesayet ve Batı-Körfez planlarıyla da göz açık ve dik bir şekilde mücadele edilmesini Mursi’ye tavsiye eden ülkelerin de başında geliyordu. Bu ihtimale de gözümüzü kapatıyoruz.
BİR İHTİMAL DAHA VAR
Mısır’da Camp David ordusu, istemezükçü muhalefet ve İhvanofobik ABD-Körfez, darbe için gemileri çoktan yakmıştı. İhvan kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Mursi’nin “erken seçim” teklifini bile “bir sahnede silah varsa patlar” mantığıyla ve “darbeden dönenin kaşığı kırılsın” sloganıyla reddetti. Mısır’ın vesayet rejiminden darbeye doğru kaydığını gören Türkiye, darbeye karşı ilk andan itibaren ilkesel ve demokratik bir duruş sergiledi, darbe öncesi ve sonrası muhataplarına telkinlerde bulundu. Türkiye’den, bir başka ülkede meydana gelen bir darbeye karşı bundan fazlasını beklemek, hem çok film izlediğimizin hem de Türk dış politikasına henüz değer biçemediğimizin göstergesidir.
[Akşam, 19 Temmuz 2013]