SETA > Strateji Araştırmaları |
Vahşete Hafifletici Sebep Aramak

Vahşete Hafifletici Sebep Aramak

Ceylanpınar'da polislerin şehit edilmesinden Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehadetine, Gara'daki vahşete kadar hepsine hafifletici sebepler bulanlar artık daha fazla, daha kalabalık.

Türk Silahlı Kuvvetleri 10 Şubat günü Irak'ta Gara bölgesine bir operasyon başlattı. Operasyon sürecinde ve ardından yapılan açıklamalar operasyonun amacının PKK'nın elinde rehine olarak tuttuğu vatandaşlarımızı kurtarmak olduğunu gösteriyor. Ancak operasyonunun başlamasıyla birlikte PKK rehin tuttuğu silahsız, savunmasız 13 insanı katletti. Teröristler muhtemelen mağarayı savunabileceklerini, savunamazlarsa da arkada "delil" bırakmadan kaçabileceklerini düşünüyorlardı. Neticede kaçamadılar ve 53 terörist etkisiz hale getirildi.

Ancak ne etkisiz hale getirilen teröristler ne de PKK'nın üs olarak kullandığı o devasa mağaranın ele geçirilmesi acımızı dindirmeye yetmiyor. PKK için kaybettiği 53 militanın bir değeri yok. Örgüt çoğunu çocuk yaşta kaçırdığı o militanlar üzerinden kendince kahramanlık destanları yazacak, artık Türkiye'den militan devşirmekte zorlansa da Irak ve Suriye'de insan tarlası olarak kullandığı bölgelerden ölüme gönderecek başka çocuklar devşirecektir.

Yitirdiğimiz bu 13 canın acısının üzerine bir de bu acıyı paylaşamamanın acısı eklendi. İlk olarak HDP milletvekili Hüda Kaya başta olmak üzere kimileri "onları PKK katletmedi, Türk savaş uçakları öldürdü" yaygarası kopardı. Şayet o mağara kontrol altına alınmış olmasa, şehitlerimizin naaşları yurda getirilmese bu yalanı sürdüreceklerdi de. Bu ülkenin her değerine kastetmeyi muhalefet yapmak zanneden pek çokları da bu trene katılırdı alıştığımız üzere. Bunu biliyoruz çünkü aynı güruh 2015 yazında Ceylanpınar'da iki polisimizi evlerinde uyurken şehit edenleri görmedi, bu suçu devlete yıkmaya çalıştı. PKK bu saldırıyı hemen üstlenmiş, DEAŞ'ın Suruç saldırısına misilleme olarak yapıldığını duyurmuştu. PKK kendi web sitesinden şehit polislerin silah ve kimliklerine el konulduğunu söylemişti. Buna rağmen şimdi internette arama motorunuzda PKK ve Ceylanpınar yazıp sonuçlara bir göz atarsanız bambaşka bir hikayeyle karşılaşacaksınız. Bugün Türkiye'de sol basın denince aklınıza kimler geliyorsa onların haberlerine bakın. PKK'nın cinayetleri üstlendiği o açıklamayı unuttu hepsi. Açtığı hendeklere gömülen PKK dil değiştirip bu suçu devlete yıkmaya çalışınca sol basın Cemil Bayık'tan "Bizim savaş kültür ve ahlakımız var. Ama Türk devleti kirli bir devlet" açıklamasını sayfa sayfa verdiler. Eskiden ana akım medyada aklı selim kalemler olarak bildiğimiz niceleri Ceylanpınar'daki yalın gerçekliği görmeyip cinayete devleti dahil ettikleri bir komplo hikayesi ürettiler. Ceylanpınar cinayetini ahlaksızca devlete yıkmaya çalışan, PKK'nın onlarca katliamını anmayan "özgür medya" Gara'daki vahşeti de devlete yıkmaya pek hevesliydi.

Mağara kontrol altına alınıp naaşlar yurda getirilince yeni bir bahane bulmakta zorlanmadılar. Elleri kolları bağlı, savunmasız 13 insanın canice katledilişine "hafifletici sebepler" bulma derdi türedi. Gazetecilik yaptığını zanneden, solculuğu PKK sempatisinden ibaret aynı güruh şehitlerimizin sivil olmadığını vurgulama ihtiyacı hissetti bu sefer de. 5 yıldır özgürlüğünden yoksun, üniformasız, silahsız, savunmasız rehin tutulan, elleri kolları bağlı şekilde infaz edilerek şehit edilen tutsaklara utanmasalar çatışmada öldüler diyeceklerdi. Zira bu kesimde PKK sivil öldürmez yalanı pek muteberdir. Asker, polis, hakim, öğretmen, din görevlisi burjuva devletinin bekçisidir onlara göre. Hakim öldürmüş olan Yılmaz Güney kahramandır onlara göre.

Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı şehit edenler kendilerine başka yol bırakılmamış, hayallerinin peşinden giden fedakar gençlerdir. Deniz Gezmiş neden yurtdışında kamplarda silahlı eğitim aldı, kurduğu Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu hangi orduyla savaşmak için kırsala çekildi derseniz burjuva ordusu derler TSK için. Ya Deniz Gezmiş'in kurşun sıktığı Türk polisi? Önemi yok, Amerikan büyükelçiliği önünde oldukları için meşru hedeftir onlara göre. Gezmiş ıskalamıştır ama Mahir Çayan tescilli bir katildir, olsun önemi yok! PKK da farklı değil. Önce PKK yapmadı derler, sonra maktul sivil değildi zaten, alt tarafı polis, asker ölmüş demeye getirirler çünkü asker polis öldürmeden devrim yapılmaz onlara göre. PKK'nın artık birincil silah tedarikçisinin Amerika olması da mühim değildir, PKK hala kötü polisleri, kötü askerleri öldüren devrimci gençlerdir onlara göre.

 

PKK'ya bebek katili derseniz faşist olursunuz gözlerinde. 11 aylık Bedirhan bebek, 4 yaşındaki Nupelda onlar için devrim yolunda yaşanan yol kazalarıdır, hoş görülür. PKK Ankara'da otobüs durağı patlatmış, 36 insanımızı katletmiş, 344 kişiyi yaralamıştır ama hep iyi niyetlerle, barış gelsin diye. PKK korucu köylerinde bebekleri kurşuna dizmiştir ama vatanını savunmak için canını ortaya koyan koruculardan hazzetmezler, feodal derler, işbirlikçi derler, o da ajanlık yapmasaydı demeye getirirler. Ölen Kürt, korucuysa hayatının önemi yoktur onlara göre. Oysa "gerilla" olsaydı marşlar yazılırdı adına.

PKK Hüda-Par'lı gençleri çatıdan atar, üstünden araçla ezer, o da yetmez yakar ama üzülmezler "gericilere". HDP bölgede rakipsiz kalsın diye AK Partili milletvekili adayından sandık müşahidine kadar nicesini katletmiştir PKK ama sorsanız bölgede siyaset yaptırmayan devlettir yine. Devlet çekilse de PKK bölgeyi özgürleştirse diye beklerler.

Ve Gara meselesi de "TSK öldürdü" yalanı çöküp "ölenler sivil değildi" iddiasının saçmalığı anlaşılınca "diplomatik yollar" aranmamasına bağlandı. Arada daha çok yalanlar saçıldı ama bunlara da alışığız. Sanki terör örgütü şimdiye kadar kaçırdığı nice insanı katletmemiş gibi, her öğretmenler günü andığımız Necmettin öğretmeni aracından indirip, alıkoyup sonra infaz etmemiş gibi, PKK'nın insan öldürmeyeceğine inanmamızı bekliyorlar. Mehmet Selim Kiraz'ı şehit eden teröristler gibi PKK'lılar da rehineleri katletmeye mecbur bırakılmıştı "diplomatik yollar" yerine kurtarma operasyonu yapıldığı için.

Devlet diplomatik yolları denemeliymiş. En son "diplomatik" davranıldığında Ceylanpınar'da polislerimizi uykuda şehit ettiklerini, bütün belediyelerinin altını üstünü kazıp mayınladıklarını, yüzlerce askeri polisi buralarda şehit ettiklerini unutmadık ama unutmamız isteniyor. Ve o hengamenin üstüne koparılan "devlet katliam yapıyor" yaygarası hafızalarda hala taze. Çünkü onlara göre asker polis öldürmek devrimci güçlerin hakkıdır, bu hakkı gasp eden devlet faşisttir.

Bu hastalıklı ruh hali, bu gerilla romantizmi, bu asker polis düşmanlığı bitmez. Üzücü olan kısım ise bu dili benimseyen kesimlerin arkaik sol çevrelerle sınırlı kalmaması. Ceylanpınar'da polislerin şehit edilmesinden Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehadetine, Gara'daki vahşete kadar hepsine hafifletici sebepler bulanlar artık daha fazla, daha kalabalık.

 [Sabah, 20 Şubat 2021].