Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) dava konusunu 2000-2007 arasında aşırı sağcı NSU tarafından gerçekleştirilen on bir cinayet, bombalama ve soygun suçları oluşturuyor. Örgüt üyeleri Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt 2000-2006 tarihleri arasında sekiz Türk, bir Yunan ile bir Alman polisini öldürdü. Örgüt üyeleri bunun yanı sıra üç bombalı saldırı gerçekleştirdi. Davada NSU’nun tek yaşayan üyesi Beate Zschäpe on kişiyi öldürme, örgüt üyeliği ve bombalı saldırıların sorumlusu suçlamalarıyla baş sanık olarak yargılandı. Çoğu esnaflık yapan sekiz Türk kurbanın hangi kritere göre seçildiği bilinmemekle birlikte örgütün bu cinayetlerle yabancı esnafa gözdağı vermeyi ve yabancılar arasında korku salmayı hedeflediği düşünülüyor. Davada örgütle bir şekilde ilişkiye geçtiği ortaya çıkan ve ırkçı düşünceleri ile dikkat çeken yirmi dört tanık hakkında dava hakiminin hiçbir cezai ve hukuki tasarrufta bulunmaması ve böylesine kapsamlı bir örgüt davasında sadece beş kişiyi yargılaması tepki çekiyor. Mahkemede Beate Zschäpe’nin yanı sıra örgüte silah sağlama ve destek suçlamaları ile dört kişi daha yargılanmıştı.
- NSU örgütü nedir?
Örgüt bu dönemde para temin etmek için toplam on beş banka soygunu gerçekleştiriyor. 2011’dekison banka soygunu sonrası yakalandıklarını anlayan Uwe Benhardt ve Uwe Mundlos’un bulundukları karavanda intihar ettikleri açıklansa da ikilinin ölümüyle ilgili pek çok spekülasyon bulunmakta. Örgütün tek kadın üyesi Beate Zschäpe aynı tarihte diğer örgüt üyeleri ile yaşadıkları evi ateşe veriyor ve örgüte ait NSU cinayet itiraflarının da yer aldığı video kayıtlarını yok etmeye çalışıyor. Örgüt üyesi arkadaşları öldürüldükten dört gün sonra Zschäpe’nin polise teslim olmasıyla cinayetlerle örgüt arasındaki bağlantı da ortaya çıkmaya başlıyor. NSU örgütünün sadece üç kişiden oluştuğu iddia edilse de kamuoyunda bu sayının çok daha fazla olduğu kanısı hakim.
- Dava sürecinde neler yaşandı ve dava neden bu kadar uzun sürdü?
Baş sanık Beate Zschäpe’nin 2015’e kadar sorulan hiçbir soruya cevap vermeme stratejisi de davanın kısa sürede tamamlanmasını engelledi. 2015’te avukatlarıyla birlikte savunma stratejisini de değiştiren Zschäpe cinayetlerle bir ilişkisi bulunmadığını ve olaylardan sonradan haberi olduğunu iddia etmişti. Örgütün kadın üyesinin kendisine yöneltilen suçlamalardan sadece örgüt üyesi iki arkadaşıyla yaşadıkları evi ateşe verme eylemini üstlenmişti. Baş sanık Zschäpe’nin son döneme kadar konuşmama stratejisi sonucu gerçekleşen cinayetlerle ilgili pek çok nokta aydınlatılamadı ve mahkeme delil ve belge toplayabilmek için çok sayıda tanık ve bilirkişiye başvurmak zorunda kaldı. Nitekim 600’ü aşkın kişi tanık ve bilirkişi olarak dinlendi. Davaya on dört savunma avukatı, doksandan fazla müşterek davacı ve bunlara ait altmışın üzerinde avukatın da müdahil olması davayı uzatan nedenler arasında sayılıyor.
NSU davasının karanlıkta kalan noktalarından birisi davada ifade veren ya da vermesi beklenen görgü tanıklarının şüpheli ölümleri. Beş yıl süren dava süresince hayatını kaybeden yedi tanıktan kimisi hastalık nedeniyle ölürken bazı görgü tanıklarının ölümü ise kamuoyunda şüphe uyandırdı. Örneğin mahkemede ifade verdikten sadece bir ay sonra motosiklet kazasında hayatını kaybeden Melissa M.’nin ölümü bunlardan birisi. NSU tanıklarından ve eski bir istihbarat ajanı olan Thomas Richter de dava sürecinde evinde ölü bulunmuştu. NSU davasında en dikkat çeken ölümlerden birisi de baş sanık Beate Zschäpe’nin yakın arkadaşı Corinna B.’nin ölümü. Corinna’nın araştırma komisyonuna ifade vermeden kısa bir önce bilinmeyen bir nedenle öldüğü açıklandı. Dava süresince gerçekleşen tanık ölümlerinin tesadüfle açıklanması mümkün görünmüyor.
NSU davası Almanya’nın savaş sonrası görülen en uzun ve karmaşık davası olması nedeniyle asrın davası olarak anılıyor.
- Alman istihbarat örgütlerinin NSU ile ilişkisi nedir?
Nitekim örgüt üyelerinin yakalanarak intihar etmesi ve NSU’nun yaşayan tek üyesi Beate Zschäpe’nin polise teslim olmasından sadece birkaç saat sonra bir Alman istihbarat dairesi çalışanının muhbir ajanlara ait bilgilerin bulunduğu dosyaları yok ettiği ortaya çıkmıştı. 2014’te Köln savcılığı bu kişi hakkında soruşturma açmış ancak3 bin avro karşılığında dava kapatılmıştı. Bunun yanı sıra 2012’de Alman Askeri İstihbarat Servisi MAD’ın NSU üyelerinden Uwe Mundlos’la iletişime geçerek birlikte çalışmayı teklif ettiği ancak ırkçı örgüt üyesinin bunu reddettiği ortaya çıkmıştı. MAD’ın elinde Mundlos hakkında bir dosyada bulunduğu ve dosyanın araştırma komisyonlarına sunulmak yerine imha edildiğinin anlaşılmasından sonra kamuoyu duruma tepki göstermişti.
İkinci olarak NSU cinayetlerinin sonuncusu olan Halit Yozgat olayında cinayetin gerçekleştiği kafede bulunan A.Temme isimli istihbarat ajanı o sırada bilgisayarda sohbet ettiğini ve cinayeti fark etmediğini öne sürmüştü. Buna ek olarak 2017’de Hessen eyalet istihbarat dairesinde NSU ile ilgili bilgiler bulunduğu tahmin edilen bir rapor olduğunun ortaya çıkmasının hemen ardından belgenin mahkeme kararıyla120 yıl erişime kapatılması şüpheleri artırmıştı.
NSU ile ilgili olabilecek pek çok istihbarat dosyasının mahkemeye açılmaması veya imha edilmesi nedeniyle istihbarat örgütleri ve NSU arasındaki ilişki hala aydınlatılamadı.
- Dava nasıl sonuçlandı ve kamuoyunun karara tepkisi ne oldu?
NSU davası başladığından beri ırkçılık karşıtı Almanlar, sivil inisiyatif ve gazeteciler tarafından yakından takip ediliyor. Nitekim Almanya çapında “Daha Bitmedi” (Kein Schlussstrich) adıyla bu dava sonucuyla NSU dosyasının kapatılmaması yönünde eylemler düzenlendi. Kurbanların yakınları ve Alman kamuoyu isecinayete kurban giden Türklerin hangi kritere göre seçildikleri, örgütün kullandığı silahları nereden temin ettiği ve Alman istihbaratının NSU ile ilişkisi gibi pek çok konunun aydınlatılmadığı kanaatini taşıyor.
Alman resmi makamları davada karanlıkta kalan noktaları aydınlatma noktasında yardımcı bir tutum takınmadı. Dolayısıyla Almanya’da NSU ile başlayan dava sürecini ülkede kurumsal ırkçılıkla yüzleşip bu konuda mücadele gösterilene kadar kapanmış kabul etmek mümkün görünmüyor.