Prof. Dr. Duran, Yeni Zelanda'da iki camiye yönelik terör saldırısına ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Christchurch katliamının İslamofobinin yeni bir evresi olduğunu ifade etti.
Batı dünyasındaki Müslümanlar'ın ölümcül bir tehdit altında bulunduğuna dikkati çeken Duran, "Şimdilik bireysel ya da küçük gruplar halinde ortaya çıksa da Batı dünyasında radikal fanatizm kalıcı hale geldi. Yeni Zelanda'da yaşanan sıradan bir İslamofobi vakası değil, yeni bir aşamaya geçildi. Bu aşama artık beyaz ırkçılığa dayalı bir Hristiyan radikalizmdir. Bütün Batı dünyasını ciddi bir krize sürükleyebilir. Burada katliam için seçilen ülkenin Yeni Zelanda olması tesadüf değil. Tehlike Avrupa ya da ABD'yi aşıyor ve tüm Batı dünyasını kapsıyor. Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada bu noktada ilk akla gelen ülkeler." diye konuştu.
Terör saldırısını gerçekleştiren Brenton'ın kullandığı sembollere ve saldırıyı yayımlamasına da değinen Duran, silahların üzerindeki tarihlerin ve kavramların seçiminin ideolojik çerçeveye işaret ettiğini ve Hristiyanlığı kendisine temel aldığını gösterdiğini dile getirdi.
"Erdoğan karşıtlığı İslamofobinin bir parçası haline geldi"
Duran, burada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isminin yer almasının da şaşırtıcı olmadığını belirterek, "Erdoğan karşıtlığı İslamofobinin bir parçası haline geldi." dedi.İslamofobi çalışmalarına özel bir önem verdiklerinin altını çizen Duran, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2015'ten beri yayımladığımız yıllık İslamofobi raporlarıyla da İslamofobi konusunda bir hafıza kaydı tutuyoruz. Her yıl internet üzerinden ve basılı olarak yayımladığımız İslamofobi raporlarıyla Avrupa ülkelerinde Müslümanlara yönelik artan ırkçı eğilimleri ve İslamofobinin yayılma trendini ülke bazında analiz ediyor ve değerlendirdiğimiz ülkelere somut politika önerileri getiriyoruz."
İslamofobik suçların tüm devletlerde emniyet güçleri tarafından ayrı bir nefret suçu sınıfında kayıt altına alınmasının, bu sorunun gerçek boyutunun ortaya çıkarılması ve sorunla mücadelede karşı stratejilerin geliştirilmesi için gerekli olduğuna işaret eden Duran, bu sayede Yeni Zelanda'da yaşananların önüne geçilebileceğini ifade etti.
SETA'nın hazırladığı İslamofobi raporlarında, düşünce ve ifade özgürlüğü kısıtlanmadan sanal ortamda nefret söyleminin üstesinden gelebilmek için açık ve net yönlendirici ilkelerin geliştirilmesi ve sosyal medyayla ilgili yasal mevzuatların hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekildiğine işaret eden Duran, internetin İslamofobik söylemlerin yayılmasında ve aşırı sağcı teröristlerin radikalleşmesindeki işlevi hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.
[AA, 16 Mart 2019]