Fransa'da cumhurbaşkanı seçiminin 10 Nisan'da yapılan birinci turunda en yüksek oyu alan iki aday Emmanuel Macron ve Marine Le Pen, 24 Nisan'da gerçekleşen ikinci turda karşı karşıya geldi. İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan sonuçlara göre katılımın yüzde 72 olduğu ikinci turda görevdeki Cumhurbaşkanı Macron, oyların yüzde 58,54'ünü (18 milyon 779 bin 641) alarak yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Rakibi aşırı sağcı Le Pen'se oyların yüzde 41,46'sını (13 milyon 297 bin 760) alarak 2017'deki son seçimde olduğu gibi Macron'a kaybetti. Bu sonuçlara göre aradan geçen beş yılda genel olarak sergilediği düşük performansa rağmen Fransa'da ikinci Macron dönemi başlamış oldu. Burada önemli bir bilgi olması bakımından 44 yaşındaki Macron'un, François Mitterrand ve Jacques Chirac'tan sonra Fransa'da ikinci kez bu göreve seçilen üçüncü cumhurbaşkanı olduğunu belirtelim.
İkinci Tur Sonuçlarını Nasıl Yorumlamak Gerekiyor?
24 Nisan'da gerçekleşen ikinci tur sonuçları, öncelikle 2017'den bu yana geçen beş yılda Macron'un popülaritesinin düştüğünü, buna karşın aşırı sağcı Le Pen'in popülaritesinin arttığını gösteriyor. 2017'deki seçimin ikinci turunda Macron'un yüzde 66 ve rakibi Le Pen'in yüzde 34 oy aldığı dikkate alınırsa, Le Pen'in geçen beş yılda Macron'la aradaki oy farkını 32'den 17'ye, yani yüzde 50 oranında düşürdüğü anlaşılıyor. Bu noktada Sarı Yelekliler protestolarında sivillere uygulanan polis şiddeti ile koronavirüs salgının siyasi ve ekonomik açıdan iyi yönetilememesinin, Macron'un güç kaybı yaşamasındaki temel faktörler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.
Ayrıca Fransız seçmen gerçekten Macron'a inandığı için değil Le Pen'i cumhurbaşkanı olarak görmek istemediği için ikinci turda Macron'a oy verdi. Yani ilk turda yüzde 28 ve ikinci turda yüzde 58 oy alan Macron açısından aradaki 30 puanlık fark, onu destekleyenlere değil Le Pen'den nefret edenlere ait. Zaten Macron'u başarılı kılan asıl faktör, ikinci tura giden süreçte yaklaşık 19 milyon Le Pen karşıtını kendi etrafından toplayabilmesidir. Nitekim ikinci tur sonuçlarının belli olmasının ardından Macron'un "Birçok kişi aşırı sağı engellemek için bana oy verdi" beyanatı durumu sarih şekilde açıklıyor. Bu açıdan Macron'un ölümü (yani Le Pen'i) gösterip toplumu sıtmaya (yani kendisine) razı ettiğini söylememiz yerinde bir benzetme olabilir.
2022 cumhurbaşkanı seçimi, Fransız toplumun iktidarda henüz bir aşırı sağcı lider görmek istemediğini de gösteriyor. Ancak Le Pen'in 2017'den bugüne kadar Macron'la oy farkını yarı yarıya azaltarak yüzde 42 oy alması, aşırı sağın her geçen gün iktidara bir adım daha yaklaştığına işaret ediyor. Bir başka ifadeyle 2027 seçimlerinde Le Pen liderliğindeki aşırı sağ iktidara gelirse şaşırmamak gerek. Hele ki 10 Nisan'daki ilk turda iflas eden merkez sağ ve merkez sol, 2027 seçimlerine kadar kendisini toparlayamaz ve Le Pen'in karşısına güçlü bir aday ya da adaylar çıkartamazsa, sonraki seçimde Le Pen'in iktidara gelmesi kaçınılmaz gibi duruyor. Bu açıdan 2022 cumhurbaşkanlığı seçimini, Fransa'da yaklaşan aşırı sağ iktidar tehlikesinin ilk sinyali olarak görebiliriz.
Son olarak seçimden önce başlayan Rusya-Ukrayna savaşının, Macron'un iktidarda kalmasını kolaylaştıran en önemli unsurlardan biri olduğunu belirtelim. Zira rakibi Le Pen'in daha önce Rusya ve Putin ile ilgili dile getirdiği olumlu söylemler, ikinci tura giden süreçte Macron için önemli bir koz oldu. Nitekim ikinci tur öncesinde gerçekleşen canlı yayın düellosunda, Macron Ulusal Cephe'nin bir Rus bankasından kredi aldığını ve Rusya'nın 2014'te Kırım'ın ilhakını tanıyan ilk siyasi liderlerden biri olduğunu söyleyerek Le Pen'i köşeye sıkıştırmaya çalıştı. Bunlara Le Pen'in tatmin edici karşılıklar verememesi ise Macron'un elini güçlendirdi.
Macron Hangi Konulara Öncelik Verecek?
Seçim sonuçlarıyla birlikte görevine devam eden Cumhurbaşkanı Macron'un yeni dönem ajandasında üç önemli konu yer alıyor. Bunlardan ilki doğrudan vatandaşları ilgilendiren enflasyon sorunuyla ilgili. Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü tarafından seçimden önce 31 Mart 2022'de açıklanan verilere göre Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği enerji ve gıda fiyatlarındaki artıştan dolayı, Fransa'da tüketici fiyatları yüzde 4,5 artış gösterdi. Bu da seçime giden süreçte Fransız toplumu nezdinde rahatsızlıklara yol açtı. Bu şartlar altında Macron yönetimi, seçimden önce asgari ücrete yüzde 2,5 zam yaparak vatandaşların tepkisini azaltmaya çalıştı. Ancak enflasyon hala artış trendinde olduğu için Macron, seçim öncesinde söz verdiği üzere yeni dönemde evvela enflasyon sorununu çözmeye çalışacak.
Macron'un yeni dönem ajandasında yer alan bir diğer önemli konu Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili. Savaşın başlamasından önce Moskova ve Kiev arasında ara buluculuk yapmaya çalışan fakat bunda muvaffak olamayan Macron, yeni döneminde bu konuya yoğun mesai harcayacak gibi görünüyor. Öyle ki ikinci turdan önce bir grup gazeteciye verdiği demeçte Macron, Avrupa ülkelerinin Putin'le diyalog kurmaları gerektiğini savundu ve aksi taktirde Avrupa'da barışı inşa edecek tarafların Türkiye, Hindistan ya da Çin gibi Avrupa dışından güçler olacağı uyarısını yaptı. Bu açıklama, Macron'un savaşı sona erdirme misyonunu Türkiye'ye bırakmak istemediğini ve bundan ötürü İstanbul'daki görüşmelere alternatif olarak önümüzdeki süreçte Rusya ve Ukrayna arasında yeni bir ara buluculuk çabasına yelteneceğini gösteriyor.
Son olarak cumhurbaşkanı seçiminin tamamlanmasıyla birlikte Macron, bu yılın Haziran ayında gerçekleşecek ulusal meclis seçimleri için hemen hazırlıklara başlayacak. Macron'un partisi Cumhuriyet Yürüyüşünün (LREM) meclisteki temsili açısından kritik olan bu seçimde LREM, meclisteki çoğunluğu sağlayamazsa yeni dönemde yasama ve yürütme arasında sorunlar yaşanabilir. Bu da Macron'un iç siyasetteki harekat alanını kısıtlayabilir. Bundan dolayı cumhurbaşkanı seçiminden çıkan Macron, hiç ara vermeden Fransa kamuoyunda "üçüncü tur" olarak algılanan ulusal meclis seçimleri için kampanyaya başlayacak.
Yeni Dönemde Türkiye-Fransa İlişkileri Nasıl Bir Seyir İzleyecek?
İkinci Macron döneminde Türkiye-Fransa ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği konusuna gelirsek, ikili ilişkilerin Macron'la birlikte geçen son beş yılda zorlu bir sınava tabi olduğunu vurgulamamız lazım. Zira Macron, cumhurbaşkanı olarak göreve başladıktan sonra kendini Fransa ve Avrupa kamuoyuna ispatlayabilmek için ülkesini Türkiye ile Suriye, Libya, Dağlık Karabağ ve Doğu Akdeniz'de sıkı bir rekabet içine soktu. Ancak günün sonunda Türkiye, bu dört rekabet alanındaki mücadelede kendi ulusal çıkarlarını korumayı başardı ve Macron'u büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Bundan dolayı 2022 seçimine giden süreçte Macron, Türk-Fransız ilişkilerini rasyonel bir zemine çekebilmek için bazı olumlu adımlar atmaya başladı.
Burada bir ara bilgi olarak Rusya-Ukrayna savaşının Ankara ve Paris'i yakınlaştırdığını belirtmemiz gerekiyor. Zira savaşın başlamasını müteakiben iki ülkenin lideri, gerek Mart ayındaki olağanüstü NATO zirvesinde yüz yüze gerekse telefonla görüşerek savaşı bitirme yolunda müşterek çaba gösterdi. Bu sürecin parçası olarak Macron'un, Mart ayında gerçekleşen AB Liderler Zirvesi'nin ardından yaptığı açıklamada Fransa'nın Türkiye ve Yunanistan ile birlikte Mariupol'den sivillerin tahliyesi için ortak insani operasyon başlatacağını duyurması, ikili ilişkilerde iş birliğinin artacağına yönelik olumlu beklentiler yarattı. Daha sonra yine Mart ayında gerçekleşen olağanüstü NATO zirvesinin ardından açıklama yapan Macron, Fransa ve İtalya'nın birlikte ürettiği SAMP/T hava savunma sistemi projesine Türkiye'nin dahil edilmesine yönelik üçlü iş birliği çalışmalarının yeniden başlayacağını duyurdu. Peşi sıra gelen bu açıklamalar, Türk-Fransız ilişkilerinin seyrine dair olumlu bir gündem yarattı.
Buradan hareketle ikili ilişkilerde halihazırda yakalanan görece olumlu havanın devam etmesi durumunda, ikinci Macron döneminde Türk-Fransız ilişkilerinin yeniden rayına oturması ve iki ülkenin rasyonel bir zeminde çatışmadan ziyade iş birliğine öncelik vermesi bekleniyor. Ancak yukarıda ifade ettiğim gibi Macron'un, Rusya-Ukrayna savaşını sona erdiren "kahraman" unvanını elde etmek istemesinden ötürü ikinci Macron döneminde Türkiye-Fransa ilişkilerinin tamamen pozitif bir seyir izleyeceğini beklemek aşırı iyimser bir yaklaşım olur.
İkinci Macron Döneminde Fransa'daki Müslüman Toplumu Ne Bekliyor?
İkinci Macron döneminde Fransa'daki Müslüman toplumu ne beklediğine gelirsek, öncelikle Macron'un ikinci turun hemen öncesinde "Müslümanların dinlerinin emrettiği gibi yemek yemelerini engelleyen bir Fransa istemiyorum" açıklamasında bulunduğunu ve böylece ülkedeki Müslümanlara şirin görünmeye çalıştığını belirtmemiz gerekiyor. Bu olumlu söyleme karşın beş yıllık birinci Macron yönetiminin İslam karşıtlığı sicilinin bayağı bir kabarık olduğunu görüyoruz.
Kümes hayvanlarının İslami usullere göre kesilmelerinin yasaklanması, sözde İslami radikalleşmeyle mücadele için ihbar hattının kurulması ya da laik devletin ülkedeki Müslümanların özel hayatına müdahil olmasına olanak sağlayan Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler Yasası gibi birçok karar; Macron döneminin "başarılı" İslam karşıtı uygulamaları arasında yer alıyor. Birinci Macron döneminde tatbik edilen İslam karşıtı uygulamalardan hareketle ikinci Macron döneminde önceki kararların devam ettirilmesi ve bunlara yenilerinin eklenmesi bekleniyor. Bu da önümüzdeki süreci Müslüman toplum açısından ne yazık ki karamsar hale getiriyor.
[Sabah, 30 Nisan 2022].