6 Şubat günü, Türkiye'de tarihte eşine az rastlanır büyük bir felaket yaşandı ve ülkeyi dokuz saat arayla çok büyük iki deprem vurdu. Almanya genişliğinde geniş bir coğrafyayı vuran depremler 10 vilayette büyük bir tahribata yol açtı. Resmi rakamlara göre şu ana kadar 20 bin civarında insan hayatını kaybetti, 80 bin civarında insanımız da yaralandı. Özellikle Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman vilayetleri, şehir merkezleri başta olmak üzere büyük ölçüde harap oldu. Gaziantep vilayetinin bazı ilçeleri çok fazla hasar aldı. İlaveten, çok sayıda ilçe, kasaba ve köy de depremlerin etkisiyle sarsıldılar ve/ya yıkıldılar. Uzmanların açıklamalarına göre, Türkiye coğrafyası 3 metre kadar güneybatı yönünde kaydı.
Uzmanların yaptıkları açıklamalara göre, bu iki deprem sadece Türkiye'nin değil, dünya ölçeğinde karada gerçekleşen en büyük karasal depremlerden biri, bazılarına göre birincisidir. Pek çok deprem uzmanı bu Kahramanmaraş depremlerinin disiplindeki bilimsel bilgileri yanlışlayacak kadar farklı bir karakterde olduğunu açıkladı.
Bu felaketin gerçekleşmesinden hemen sonra Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, tarihinde ilk defa bir doğal felaketin gerçekleşmesi üzerine kendi en üst seviyesi olan 4. seviyede acil durum ilan ederek uluslararası yardım talebinde bulundu. Benzer şekilde, Dünya Sağlık Örgütü de kendisinin en yüksek acil durum seviyesi olarak nitelendirilen 3. seviyede acil durum ilan etti. Öte yandan, Türkiye yine tarihinde ilk defa bir doğal afetten sonra olağanüstü hal ilan etti. Bu cümleleri, sadece felaketin vahametini ortaya koymak için yazdım.
Bu felaketin tabii ki siyasi, iktisadi, toplumsal, psikolojik, akademik, vb. gibi çok farklı yönlerden analizi yapmak gerekecektir. Ben de çok daha erken olduğu halde bu kısa sürede bile diplomasi alanında ortaya çıkardığı sonucu ve etkiyi kısaca ifade etmeye çalışacağım.
Yardım çağrısı üzerine Türkiye'ye dünyanın hemen her kıtasından ve bölgesinden olumlu cevaplar gelmeye başladı. Gücü yeten devletler farklı düzeylerde ayni ve nakdi yardımlar göndermeye başladılar. Azerbaycan, Macaristan, Yunanistan ve İsrail gibi bazı devletler etkili arama-kurtarma ekipleri gönderdiler. Yine Azerbaycan, Katar ve Rusya gibi bazı devletler acil durumda kullanılabilecek ayni yardımlarda bulundular. ABD ve Avrupalı pek çok devlet de hem arama-kurtarma ekipleri gönderdiler hem de parasal yardım kararları aldılar. Şu ana kadar Türkiye'nin yaşadığı felakete 70'ten fazla ülke olumlu cevap vererek farklı düzeylerde yardımlar göndereceklerini ilan ettiler.
İmkanı olmayan ve ayni/nakdi yardımda bulunamayan pek çok Afrika ülkesi de acımızı paylaşan açıklamalarda bulundular. Yaptığı insani yardımlarla özellikle fakir halkların gönlünde taht kuran Türkiye'ye dualar ettiler. İlaveten, Müslüman ülkeler başta olmak üzere pek çok ülkeden sivil toplum kuruluşları Türkiye için yardım kampanyaları düzenlemeye başladılar.
Beklendiği gibi ilk ve en etkili tepkiler kardeş ülke Azerbaycan'dan geldi. Ardından, Özbekistan gibi diğer Türk devletleri ile Pakistan ve Katar gibi Türkiye'nin yakın işbirliği içerisinde olduğu Müslüman devletlerden yardım haberleri gelmeye başladı. Müslüman ülkelerin hükümetleri ve halkları Türkiye'ye etkili yardımlarda bulunmaya başladılar. Bu yardımların bazılarını hemen gönderdiler, bazılarını ise süreç içerisinde göndereceklerini açıkladılar.
Batılı devletlerden de ciddi bir destek geldi. ABD başta olmak üzere hemen bütün Batılı devletler belirli düzeylerde kurtarma ekipleri, ayni ve nakdi yardımlar göndermeye başladılar. Avrupalı devletler arasında etkisi en belirgin olan ülke Macaristan oldu. Avrupa devletlerinin büyük çoğunluğunun olumsuz algılara sahip olduğu Türkiye ile yakın ilişkiler içerisinde bulunan ender Avrupalı ülkelerden biri olan Macaristan'ın arama-kurtarma ekipleri çok ciddi işler başardılar. Türk Devletleri Teşkilatı gibi pek çok uluslararası platformda Türkiye ile yakın ilişkiler içerisinde olması Macaristan'ın verdiği desteği normalleştiriyor.
Ortadoğu bölgesindeki hemen her ülke acıyı paylaşan ve yardım vaatlerinde bulunan mesaj yolladı. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez devletleri Türkiye'deki deprem felaketi için yardımlarda bulundular. Son dönemde Türkiye ile ilişkileri normalleştirme sürecinde olan İsrail devleti de Türkiye'nin yardım çağrısına ilk cevap veren ülkelerden biri oldu. Azerbaycan'dan sonra en geniş katılımlı ekibi gönderdi, ayrıca gerektiğinde ilave yardımlarda bulunacağını açıkladı. Benzer şekilde, Mısır'ın verdiği tepki de dikkate şayandır. İlk doğrudan görüşmelerini Dünya Kupası Töreni sırasında Katar'ın başkenti Doha'da yapan iki lider ikinci kez görüşmüş oldular. Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkileri normalleştirme süreci en yavaş ilerleyen ülke olması hasebiyle bu telefon görüşmesi önemlidir. Yine bölgede Türkiye ile gerilimli ilişkilere sahip olan Ermenistan'ın da bir kurtarma ekibi göndermesi ve Türklerin acısını paylaşan mesajların verilmesi de önemlidir.
Bütün devletler arasında en fazla dikkat çeken ülke Yunanistan ve Yunanistan'ın verdiği tepkiler oldu. Bir kere, farklı düzeylerde Türk mevkidaşlarını arayan Yunan siyasetçiler ilişkilerde sanki sorun yokmuş gibi davrandılar. Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou Erdoğan'ı arayarak taziyelerini iletti. Öte yandan, Başbakan Kyriakos Mitsotakis de Erdoğan'ı arayıp başsağlığı dileklerini iletti. İlaveten Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşerek taziyelerini iletti. Aslında telefon konuşması bile başlı başına önemli bir gelişme oldu. Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Mitsotakis'in Amerikan Kongresi'nde yaptığı konuşmadaki Türkiye karşıtı açıklamaları dolayısıyla bir daha kendisiyle görüşmeyeceğini açıklamıştı. Bundan dolayı, Erdoğan'ın Mitsotakis'in telefonuna çıkması bile ikili ilişkilerde normalleşmeye yol açabilecek derecede çok önemli bir gelişmedir.
İkinci olarak, Yunan arama-kurtarma ekibinin enkaz kaldırmada gösterdiği başarı ve kurtarma sırasında verdiği fotoğraflar hakikaten diplomatik olarak açıklanamayacak durumlar ortaya çıkardı. Kolunda Türk bayrağı bulunan minik bir depremzedenin kaskında Yunan bayrağı bulunan bir Yunan kurtarma görevlisinin sarılması çok farklı duyguları yansıtan sıcak bir fotoğraf olarak hafızalara kazınacaktır.
Netice itibarı ile, yapılan yardımlar ve verilen mesajlar aslında çok net ve önemli bir gerçeğin altını çizmektedir. O da insani bir kriz sırasında insanların verdiği insani bir tepki söz konusudur. Her ne kadar farklı siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel nedenlerden dolayı sorunlar, çatışmalar ve savaşlar yaşasalar da devletler ve halklar böylesi zor zamanlarda aralarındaki husumeti unutup insani boyutu ön plana çıkararak bir diğerine sahip çıkmaktadır.
İkinci bir sonuç olarak, küresel ölçekte yapılan yardımlar ve gösterilen tepkiler, Türkiye'nin küresel ölçekteki insani yardım faaliyetlerinin ülkemize yönelik sempatiyi ne kadar arttırdığını ve Türkiye'nin insani diplomasisinin gücünü gösterdi. Tabii ki Türkiye ve Türk halkı zor zamanlarda muhtaç olan devletlere ve halklara karşılık beklemeden yardımları yapmaktadır, ancak ne olursa olsun yeri ve zamanı geldiğinde bu insani yardımların nasıl fiili bir kuvvete dönüştüğünü görmüş olduk. Son söz olarak, uluslararası ilişkilerde insani düşüncenin her daim menfaat ve rant düşüncesine galip gelmesini temenni ediyorum.
[Sabah, 11 Åžubat 2023].