Esed rejiminin hayatta kalıp kalamayacağı sorusu artık Ortadoğu’da değişim için ontolojik bir soruna dönüştü. Esed taşının Ortadoğu’nun yüz yıllık köhnemiş binadan çekilerek alınması, binanın çökmesi için kritik bir hamle olacak. Endişe bu, çekinceler bundan kaynaklı ve hesaplamalar bunun üzerine yapılıyor. Mevcut bölgesel sistemde büyük yatırımları olan aktörler için kendileri açısından mantıklı bir ayak sürüme bu. Garip olanı ise bu sistemin genellikle mağdur ettiği aktörlerin de Stockholm Sendromu’ndan mıdır bilinmez mevcut sistemle aralarına bir türlü koyamadıkları çizgilerdir. Esed rejiminin Suriye’de en fazla mağdur ettiği gruplardandır Kürtler. Ağalarını bir tarafa bırakırsak Suriyeli Kürt halkı mazlumdur. Yıllarca kimliksiz, yasal çerçevenin dışında, hukukun ulaşamadığı bir düzlemde yaşadılar. Daha 2004’te Kamışlı’da Baas rejiminin elinden kıyıma ve göçe maruz bırakıldılar. Buna rağmen Esed’e karşı muhalefetin ana gövdesine eklemlenmeleri çok uzun sürdü.
Birkaç noktayı aydınlatmakta fayda var. Birincisi eklemlenme sorununun tek muhatabı Kürtler değil. Baas rejimi Kürtlerle Araplar arasında güçlü bir ittifaka sebep olacak sosyolojik bir birlikteliği devlet eliyle engellemiş. Bu sebepten bu iki halk birbirine karşı empati kurmada ciddi sorun yaşadılar. Devrimin elle tutulur hiçbir kazanımı yokken bile özerklik gibi, federalizm gibi daha sonraki aşamalarda görüşülmesi gereken konuları konuşmaya başladılar. Bu da doğal olarak halklar arasındaki birlikteliği değil, farklılıkları körükledi.
PYD KÜRTLERİ SURİYE MUHALEFETİNDEN UZAK TUTTU
İkinci olarak da PYD’nin yıkıcı ve ayrıştırıcı rolü, Suriyeli Kürtlerin ana gövdeye katılımını çok geciktirdi. Değişik isimlerle siyaset sahnesine çıkan Kürt Ulusal Konseyi vari yapıların Suriye Ulusal Koalisyonu’na katılması, PYD’nin bir çok engeline takıldı. Suriye’nin Kürt bölgelerinde silahlı gücü elinde bulunduran PYD/YPG ile diğer Kürt gruplar arasında bir gerginlik her zaman oldu. PYD Suriyeli Kürtler’e de zulmetti. Bu gerginliğin baskın aktörü de silahı elinde bulunduran PYD oldu. Kürt bloğu PYD’siz hareket etmekte zorlandı, çünkü kısa bir sürede PYD Kürtlerin yaşadığı bölgelerin kontrolünü eline aldı.
PYD’nin kontrol çabaları Esed’le işbirliğinden muhalif Kürt liderlere yönelik suikastlere kadar geniş bir eylem planını içerdi. Örneğin, Suriye muhalefetinin ana gövdesine en yakın hareketlerden Kürt Gelecek Partisi Lideri Mişal Temmo’nun PYD tarafından öldürüldüğü artık herkesin kabul ettiği bir şey. Bunun dışında PYD, Esed rejiminin yakın zamanda gitmeyeceği düşüncesi üzerinden rejimle bir ortak yaşama formuna ulaştı. Kürt bölgelerinden çekilen rejim, geçici hakimiyeti PYD’ye bıraktı. İlginçtir rejim bu bölgelerdeki devlet görevlilerinin maaşlarını da PYD üzerinden ödemeye devam etti. Haseke’de güvenlik merkezlerini bıraktı, PYD’de bu merkezlerin güvenliğini sağladı.
PYD'NİN ESED DIŞINDA DOSTU YOK
Suriyeli muhaliflerin Esed’le meşgul olduğu bir ortamda Esed rejimi, Kürtleri muhalefete katmama ve kendisiyle savaşmama karşılığında PYD’ye Afrin, Kobani ve Cezire bölgelerini kiraya verdi. PYD hızlıca buralarda kantonlarını kurup kendince özerk bir bölge ilan etti. Bu fırsatçı ve sürdürülmesi zor bir adımdı. Her şeyin ötesinde varlığını Esed rejiminin varlığına endeksleyen bir yapıydı bu. Çünkü Esed rejiminin dü