Arap Devrimleri’nin 2011 yılında oluşturduğu dalga Ortadoğu’da hemen hemen her ülkeyi sarsmıştır. Suriye de bu jeopolitik dalgadan en çok etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Günümüzde iç karışıklıkların içinden çıkılmaz bir hal aldığı bölge; Türkiye’nin çok boyutlu politikalar üretmesine sebep olmuştur. Bu politikalar en genel anlamda yumuşak güç çerçevesinde şekillenmiştir. 2016 yılına gelindiğinde Türkiye barındırdığı yaklaşık 3,5 milyon mülteci ve bölgeye yaptığı yardımlarla Küresel İnsani Yardım 2016 Raporu’na göre ikinci en çok yardım yapan ülke olarak nitelendirilmiştir. Ek olarak, Türkiye 6 milyar dolarlık yardımla milli gelirinin %0.75’ini insani yardım için ayırarak ‘en cömert ülke’ olmaya da hak kazanmıştır. Fakat Türkiye-Suriye sınırının tamamen terör örgütlerinin eline geçmesi, Türkiye’nin güney sınırlarında güvensizliğin temel göstergesi olarak karşımıza çıkmıştır. DEAŞ ve YPG/PKK terör örgütleri sadece sınır hattında değil; aynı zamanda Türkiye’nin iç güvensizliğinin de temel kaynağı haline gelmiştir. DEAŞ’ın Ankara, Gaziantep, Suruç ve farklı bölgelerde yaptığı terör saldırıları, Azez-Cerablus hattına müdahaleyi gerektirirken; öte yandan YPG/PKK terör örgütünün İstanbul’da ve ülkenin farklı noktalarında gerçekleştirdiği çok sayıda terör eylemleri, TSK’nın Münbiç civarına ve Afrin’e müdahalesini gerekli kılmıştır. 24 Ağustos 2016 günü Fırat Kalkanı Harekâtı, güvensizlik ortamının ortadan kaldırılması ve bölgede yaşayan sivillerin gelecek inşasını gerçekleştirmek adına başlatılmıştır.
ÖNCELİK İSTİKRARIN TESİSİ
24 Ağustos’ta başlatılan Harekât ile birlikte, Türkiye’nin nihai hedeflerinden birisi de bölgenin yeniden yaşanılabilir bir yer olmasını sağlamaktır. Terör örgütlerinin bölgeden uzaklaştırılmasıyla, ‘İstikrarın Tesisi’ ile alakalı çalışmalar hız kazanmıştır. Türkiye’nin amacı, ‘İstikrarın Tesisi’ girişimleri ile bölgede şiddeti tekrar ortaya çıkaracak ve düzeni bozacak her türlü gerilimi asgari düzeye indirmektir. Bu bağlamda, uzun vadede bölgedeki sosyal dokunun oluşturulması ve kalkınma için gerekli somut adımlar Gaziantep Valiliği’nin koordinasyonunda gerçekleşmiştir. Ayrıca, hem yönetişim ve hem de insani yardımlar çerçevesinde çok sayıda hizmet bölgeye aktarılmıştır.
Bölgede uzun soluklu istikrar çabaları için yapılan çalışmaların başında, insani yardım hizmetleri gelmektedir. Kızılay’ın Mayıs 2017’de yaptığı açıklamalara bakılacak olursa; 6,5 milyon insanın yerlerinden ayrılmak zorunda kaldığı dile getirilirken, Suriye’de ülke toprakları içinde göç kapsamında 4,5 milyon kişiye yardım edildiği ifade edilmiştir. Bu rakamlara, Harekat dâhilinde terörden arındırılmış bölgeye göç edenlerde dâhildir. Bölgede faaliyet gösteren STK’lar bünyesinde 1144 kişi çalışmaktadır. Cerablus başta olmak üzere, Harekat’ın gerçekleştiği noktalarda çok sayıda fırın açılmıştır. İstikrar Komitesinin sayılarına göre 134 ton un, 4450 poşet/günlük ekmek, 4500 porsiyon/günlük yemek ve aylık olarak 100 aileye gıda paketi yardımı yapılmıştır. Yine komitenin verilerine göre 50 çadır inşa edilmiştir. Azez’de 125 ev ve 3 barınma merkezi onarılmıştır. Haziran 2017’de Cerablus’un batısındaki Zoğara Kampında genişletme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Yine aynı dönemde Türkiye ve Katar’ın mülteciler için bir konteyner kent inşa ettiği dile getirilmiştir. Gıda ve barınma hizmetlerinin yanı sıra sağlık alanında da farklı türde yardımlar bölgenin iyileştirilmesi adına tesis edilmiştir. Yine İstikrar Komitesi verilerine göre Cerablus’ta 1 ambulans ve 1 hastane restorasyonu, Bab’da 1 hastane restorasyonu, Zoğara’da 1 mobil klinik ve 1 diyaliz merkezi restorasyonu, tıbbi malzemelerle donatılmış 1 konteyner, Bizaa’da 1 sağlık ocağı rehabilitasyonu, Azez’de 1 diyaliz merkezi restorasyonu gerçekleştirilmiştir. Ayrıca sağlık sorunlarına pratik çözüm üretmek adına harekâtın ardından yaşamın normale dönmeye başladığı Bab şehrine Anda Kardeşe Vefa Derneği aracılığıyla mobil sağlık tırları temin edilmiştir.
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ KATKISI
Fiziksel koşulların iyileştirilmesi yolunda çok sayıda yardımın gerçekleştiği bölgede, geleceğe yönelik iyileştirmeler çerçevesinde yapılan en önemli yardımların başında eğitim hizmetleri gelmektedir. Türkiye bölgedeki toplumsal huzurun tekrar sağlanması adına çok sayıda okulun tekrar faaliyete girmesine ve inşasına ön ayak olmuştur. DEAŞ’ın Cerablus’taki cezaevi ve işkence odaları, Türkiye’nin müdahaleleri ile okula dönüştürülmüştür. Sawran’da 25 okul ve Aktarin çevresinde 52 okulda öğretmen maaşları Türkiye tarafından karşılanmıştır. Yine Sawrandaki okullarda ısı probleminin çözülmesi adına soba ve mazot temin edilmiştir. Dini eğitimlerin de aksadığı bölgede, Diyanet İşleri Başkanlığı ve AFAD ortak protokolü imzalanmış; İHH, Türkiye Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi çok sayıda STK’nın bölgeye çok yönlü hizmetleri olmuştur. Gaziantep’te Hama ve İdlib’den gelen doktorlara Dünya Sağlık Örgütü tarafından “kimyasal saldırılarla mücadele etme yöntemleri” eğitimi de verilmiştir.
BÖLGEYE GERİ DÖNÜŞLER ARTIYOR
Güvenliğin bölgede yeniden kazandırılması adına yapılan askerî operasyonun yanı sıra, ev sahibi ve yerel unsurların toprağını güven altına almak şarttır. Bir diğer husus ise sivil güvenliğidir. Bu iki unsurun sağlanması ile bölgede şiddet düzeyi düşerken; öte yandan yerel unsurlar şiddet aygıtını meşru tekeline almıştır. Türkiye bu bağlamda 450 polisi eğitip bölgeye göndermiştir. Bir diğer taraftan sahada etkinliğinin artması için ÖSO unsurları da eğitilmiştir. 150 bin nüfuslu Azez, TSK birliklerince terör örgütlerinden temizlenmiş ve bölgenin nüfusu iç göçlerle 300 bini aşmıştır. YPG/PKK ve DEAŞ unsurlarının sınırdaş olduğu Mare bölgesinde Haziran 2017 sonrasında Özgür Suriye Polisi modeli uygulanmaya başlanmıştır. Türkiye’nin, bölgedeki iç güvenliği sağlamak adına yaptığı girişimler, Bab’da da devam etmiş ve 25 motosikletten müteşekkil motorize birlik tahsis edilmiştir. Başta insan güvenliği olmak üzere, illegal ekonomik faaliyetlerin önüne geçilmesi ve ayaklanma gibi tehditlerin bertaraf edilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Ülkede illegal faaliyetlerin önüne geçmek ve suçluların adil mekanizmalarda yargılanması adına mahkemeler önem arz etmektedir. Özgür Halep Valiliği Konseyi bünyesinde hizmet yürüten İstikrar Komitesi’nin verilerine göre; bölgede Harekatın sonlandığı tarih olan 30 Mart 2017 ile Temmuz 2017’ye kadar olan süreçte toplamda 418 suç işlenmiştir. Suç türlerine bakıldığında ise en az işlenen suç tipi 32 ile ahlak suçlarıdır. Sırasıyla, mala yönelik suçlar 177, şahsa yönelik saldırı suçları 124, çeşitli suçlar 85 olmak üzere dört farklı kategoride suç kayda geçmiştir. Adaletin tesisi adına bölgedeki mahkemeler, Harekât öncesinde 1949 yılı Suriye Anayasasına göre ve İslam Hukuku çerçevesinde şekillenirken; Harekatın son aşamalarından itibaren Türk Adalet Bakanlığı’nın girişimleri ile ilk kez bağımsız ve düzenli mahkemeler kurulmuştur.
ALTYAPI YATIRIMLARI ARTMALI
Bölgede yaşanabilir bir ortam yeşertmek adına sürdürülebilir ekonomik ortamın kurulması gereklidir. Ekonomik istikrar, alt ve üst yapı hizmetleri ile aynı potada eritildiği sürece ideal ortamın tesisinin gerçekleştirileceği aşikârdır. Ekonomik anlamda üretimin gelişmesi gayesiyle, DEAŞ unsurlarından kurtarılan bölgelerdeki mayınların ve patlayıcıların temizlenmesi ile birlikte gıda üretimine yönelik tarımsal faaliyetlerin gerçekleştiği gözlemlenmiştir. Arındırılan bu bölgelerde buğday, mercimek ve nohut gibi temel gıdaların temini için ekim yapılmıştır. Ayrıca, sınır güvenliğinin sağlanması ile küçük çaplı ticaret yolları kurulmuş veya hâlihazırda olanlar yeniden aktif hale getirilmiştir. Öte taraftan, 150 adet aydınlatma direği projesi ve El İman Kampına kumtaşı döşemesi çalışmaları tamamlanmakla birlikte, terör örgütlerinin arındırıldığı bölgelerde elektrik ve su hizmetleri sunulmuştur. DEAŞ döneminde 3 bin 500 dolaylarına kadar gerileyen Cerablus’un nüfusu, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin ve STK’ların, asfaltlama çalışması, hastane, okul ve cami gibi kurumların restorasyonu ve inşası süreçlerindeki katkılarıyla, 50 bine kadar yükselmiştir. Diğer taraftan Türkiye Diyanet Vakfı’nın yaptığı açıklamalara göre; 110 caminin bakım ve onarım faaliyetleri halihazırda devam etmekle birlikte birçoğu ibadete açılmıştır.
Temmuz 2017 verileri dâhilinde, Fırat Kalkanı Harekâtı ile özgürleştirilen bölgelere Türkiye’den dönenlerin sayısı 46 bin 750’ye varmıştır. Harekât bölgesinde istikrarı sağlama adına farklı boyutlarda hizmetlerin sürdürülüyor olması, daha fazla Suriyeli mültecinin bölgeye dönmesinin önünün açılacağına işaret etmektedir. Türkiye istikrarı sağlamak adına bölgedeki hukuksal ve siyasi altyapının eksiklerini giderme yönünde girişimlerine devam etmelidir. En nihayetinde, Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve güvenlik yönetişimi bağlamında geliştireceği politikalar, bölge halkının geleceği üzerinde belirleyici olmakla beraber; terörle mücadele konusunda etkin kazanımların önünü açacaktır.
[Yeni Şafak Düşünce Günlüğü, 25 Ağustos 2017].