SETA > Haber |
Suriye Krizi Ve Güvenlik Tehditleri' Paneli

'Suriye Krizi Ve Güvenlik Tehditleri' Paneli

SETA tarafından düzenlenen "Suriye Krizi ve Güvenlik Tehditleri" panelinde Suriye'deki son gelişmeler, sahadaki durum ve krizin güvenlik boyutu ele alındı.

SETA İstanbul tarafından düzenlenen "Suriye Krizi ve Güvenlik Tehditleri" panelinde Suriye'deki son gelişmeler, sahadaki durum ve krizin güvenlik boyutu ele alındı.

SETA İstanbul’da gerçekleştirilen panelde konuşan Omran Stratejik Araştırmalar Merkezinden Maen Tallaa, Suriye sorununun hem bölgeyi hem de dünyayı etkilediğini söyledi.

Sorunun uluslararası boyutuna değinen Tallaa, "Amerika, Suriye'de kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor. Sahaya direkt inmiyor. Sahadan uzak dururken, diplomatik ve medyatik girişimlerde bulunuyor. Amerika, Rusya ile anlaştı. İki ülkenin planlarının çakıştığı görülüyor. Tahran'la yaşanan gelişmeler, Amerika'nın Suriye politikası üzerinde etkili oldu." diye konuştu.

Tallaa, Suriye krizi nedeniyle bölgedeki istikrarın gittikçe kötüleştiğine dikkati çekerek, silahın tüm bölgede yaygınlaştığını vurguladı.

Rusya'nın Suriye'deki krizi fırsata dönüştürerek, bölgede yeniden güç olmak istediğini dile getiren Tallaa, "Rusya, Arap merkezlerine yeniden dönmek istiyor. Rusya, savaşa direkt müdahil olarak, masada daha çok kazanım elde etmek istiyor. Rusya, istediği kazanımları elde ettikten sonra çekildi ama durumunu korudu. İslami hareketler Suriye'deki alanlarından kısmen uzaklaştırıldı ve Rusya elindeki kozları siyaset sahnesine taşıdı." ifadesini kullandı.

Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Sasha Al Alou da artık Suriye'de terör meselesiyle Suriye devriminin bir arada ele alınması gerektiğini belirtti.

Suriye'de iç savaşın başlamasından hemen sonra rejimin muhalifleri kötü göstermek için ortaya attığı "terör" söylemini çok iyi kullandığının altını çizen Al Alou, şunları kaydetti:

"Aşırıcı bir güvenlik sistemiyle kurulan tüm Arap rejimleri, kendi muhaliflerini terör ilan etmiştir. Suriye rejimi, halk hareketini İslamcıların yönettiğini ve isteklerinin mezhepçi olduğunu öne sürdü.Bu iddiaları ortaya attıktan sonra terörü yaratmak için dozu kaçmış bir şiddet kullandı. Rejim, 40 yıllık bu tecrübesini burada da kullandı. Halk hareketi, ilkelerini açıklayamadığından kriz tamamen şiddet sarmalına girdi. Yurtdışından çok sayıda silahlı örgüt, yardım iddiasıyla Suriye'ye girdi. Bu şekilde başlayan barışçıl hareket, örgütlerin etkisi altına girdi. Bu silahlı grupların rejimle olan ilişkileri ise daha büyük sorunlar yarattı. Muhaliflere destek veren ülkelerin arasındaki anlaşmazlıklar ve çekişmeler, muhalif harekete çok büyük zarar verdi.

"SURİYE'DEKİ SON DURUMU YENİ BİR SYKES-PİCOT DÜZENİNDE ELE ALMAMIZ GEREKİYOR"
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş ise, Suriye meselesinde en önemli konunun güvenlik krizi olduğunu söyledi.

Suriye iç savaşından sonra güvenlik meselesinin bu süreçte yeniden şekillendiğini vurgulayan Yeşiltaş, "Burada uluslararası rekabetin etkisini görebiliyoruz. Bu durum, son dönemde uluslararası toplumun da ellerinde sıkıştı. Sykes-Picot'un bittiği şeklinde iddialar var. Suriye'deki son durumu yeni bir Sykes-Picot düzeninde ele almamız gerekiyor. Son durumu 'Sykes-Picot bitiyor mu' şeklinde değil, 'Yeniden mi kuruluyor' şeklinde değerlendirmek lazım." yorumunda bulundu.

SETA araştırmacısı Can Acun da Suriye'deki krizin etnik ve mezhepsel fay hatlarını tetiklediğini ifade ederek, bu fay hatlarında daha önce de 11 Eylül saldırılarıyla Afganistan ve Irak işgalinin etkili olduğunu belirtti.

Acun, "Arap Baharı"nın Suriye'deki halk hareketine çarpan etkisi yaptığını belirtti.

Konuşmaların ardından panelistler, katılımcıların sorularını cevaplandırdı.

[Anadolu Ajansı, 25 Mart 2016]

[Muhabir: Kenan Irtak].