SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman, Aramco saldırısıyla birlikte artarak devam eden İran ile Suudi Arabistan arasındaki kriz ve Türkiye’nin bu süreç karşısındaki tutumu üzerine değerlendirmelerde bulundu. Soğuk savaşın bir dönemi hariç İran ve Suudi Arabistan’ın kendilerini birbirlerine bölgesel rakip olarak konumlandıran iki güç olduğunu ve özellikle Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte bu karşıtlığın üst seviyelere ulaştığını ve yaşanan gerginliğin Aramco saldırısıyla birlikte çatışmaya dönüşme ihtimalinin ortaya çıktığını aktaran Ataman, Türkiye’nin bölgesel siyasetinin iki devletin bölgede izlediği mezhep siyasetiyle uyuşmadığını ve Türkiye’nin İran ile Suudi Arabistan arasındaki çatışmada genel anlamda tarafsız kaldığını söyledi. Suudi Arabistan ve İran arasındaki çatışma düzeyinin ve gerginlik siyasetinin artması ile bölgede İran karşıtlığının yol açtığı maliyetlerin artmaya başladığını ve böyle bir yükün altına girmek istemeyen devletlerin Suudi Arabistan’ın mezhepçi siyasetine verdikleri desteği azalttığını ifade eden Ataman, BAE içerisindeki bazı emirliklerin hem ekonomik gerekçeler hem de ülkelerindeki Şii azınlık üzerinden İran’ın kendilerine onarılamaz zararlar vermesinden çekindiğini bu nedenle söz konusu İran olduğunda hem Yemen özelinde hem Ortadoğu genelinde Suudi Arabistan’tan ayrılmaya başladığını, Suudi Arabistan’ın ise bu durum karşısında zayıflığını gidermek için bölgesel aktörlerle ilişkilerini yeniden yapılandırabileceğini ve İsrail ile ABD’ye daha fazla yakınlaşabileceğini belirtti..
İran ile Suudi Arabistan Arasındaki Kriz ve Türkiye’nin Tutumu
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman, Aramco saldırısıyla birlikte artarak devam eden İran ile Suudi Arabistan arasındaki kriz ve Türkiye’nin bu süreç karşısındaki tutumu üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Paylaş
Etiketler »
İlgili Yazılar