SETA > Strateji Araştırmaları |
Kudüs Kıvılcımı

Kudüs Kıvılcımı

İçinden geçtiğimiz dönem kaygan bir zeminde kısa vadeli ittifakların herkesle kurulabileceği bir dönem. Herkesin değişik müttefiklere ihtiyacı var. Ama Kudüs'ü başkent yapma gibi stratejik değeri çok zayıf sembolik bir eyleme karlkışırsanız yok yere güvenliğinizi tehdit altına atarsınız..

Trump yönetimi, her işi halledip bitirmiş gibi başımıza bir de Kudüs meselesi sarmanın peşinde. Kendi içeride yaşadığı sorunları çözmek için mi bilinmez, durduk yere yeni bir kıvılcım çaktı. Seçim sürecinde dile getirdiği vaatlerden biriydi ancak seçim sonrası taç giyen başın akıllanması beklenir. Ama Trump provokatif tavırlar sergileyeceğini gösteriyor.

Galiba bu açıklamayı yaparak İsrail lobisinin desteğini çekmek ve böylece yerleşik düzene karşı verdiği mücadelede ortaklıklar kurmak istiyor. Tek başına bu hareketin Trump'ı ne kadar kurtaracağı tartışmalı. Bu adımı atsa bile tek başına bu eylemle İsrail lobisinin desteğini alabilir mi bilinmez. Öte taraftan böyle bir eylem gerçekleştirmenin hiç de beklenmedik sonuçları olabilir. Aksine bölünmüş Ortadoğu'nun çok sembolik bir mesele üzerinden birleştiğini bile görebiliriz. Halbuki bölünmüş bir İslam dünyası en fazla İsrail'in işine geliyordu. Bilindiği gibi Kudüs, Müslüman dünyasının vazgeçemeyeceği bir anlam taşımaktadır ve bu tür bir hava estirilecek olursa kimse bölgede Amerika veya İsrail'le iş yapamaz.

İSRAİL'E İRAN KUŞATMASI  Halbuki İsrail'in Ortadoğu'da başka türlü gelişmelere ihtiyacı var. Bölge ülkelerini rahatsız edecek ve kendisine karşı birleşmelerine neden olacak her türlü gelişme İsrail'in rahatını bozacaktır. Zaten bu sıralar İsrail yeni bir tür baskıyla karşı karşıya. İran İsrail'i kuşatıyor diyebiliriz. Suriye iç savaşı sırasında farklı Müslüman gruplarının birbirini vurduğu bir dönemde kenarda izleyen İsrail, şimdi İran'la sınır komşusu haline geldi. Eskiden İran'la olan komşuluğu Lübnan ve Hizbullah'tan ibaretti. Fakat İsrail bunu bile katlanamaz bir sorun olarak görüyordu. Lübnan'da her ne denediyse bu etkiyi kıramadı ve beklediği sonuçları elde edemedi. Yaptığı askeri operasyonların bile saplanıp kaldığına şahitlik etti. Sadece saplanmakla kalmadı, Hizbullah'ı Sunni dünyasında bile bir kahraman haline getirdi. Bugün zaten Lübnan'dan rahatsız olan İsrail, şimdi İran etkisine daha açık hale geldi. İran etkisi artık Kuzey Irak'tan Suriye'ye, oradan da Lübnan'a kadar doğrusal bir hat şeklinde uzanacak. İran'dan yola çıkacak bir konvoy doğrudan ve karadan İsrail sınırına kadar gelecek. Bu koridordan İran'ın kullandığı her türlü milis grubu rahatça yürüyecek. İsrail, İran'a çok uzakken, İran İsrail'e çok yakın olacak. İran, İsrail'e karadan ulaşabilecekken İsrail İran'a karadan ulaşamayacak.

İSRAİL DİKKAT ETMELİ  Şimdi İsrail'in şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım. "Böyle bir dönemde ben bölge ülkelerini bölmeye mi çalışmalıyım yoksa birleştirmeye mi?" Eğer İsrail buna umursamaz bir cevap verecekse kendi tercihidir saygı duyarız. Ceremesine de katlanır. Fakat İsrail, eğer kendisine İran'a karşı müttefikler arayacaksa o zaman ateşle oynamak yerine diğer ülkeleri rahatsız etmekten kaçınan adımlar atmak zorunda. İçinden geçtiğimiz dönem kaygan bir zeminde kısa vadeli ittifakların herkesle kurulabileceği bir dönem. Herkesin değişik müttefiklere ihtiyacı var. Ama Kudüs'ü başkent yapma gibi stratejik değeri çok zayıf sembolik bir eyleme karlkışırsanız yok yere güvenliğinizi tehdit altına atarsınız. Ben İsrail'de bunu düşünebilecek stratejik bir zekanın var olduğuna inanıyorum. Güvenliğine fayda getirmeyecek böylesi bir işi çok tercih edeceklerini zannetmiyorum. En azından şimdilik. Eğer Trump'a dönecek olursak ben onun da bunu yapacağına pek inanmıyorum. Neden mi? Şimdiye kadar yaptığı tek şey konuşmaktan ibaret. İleri doğru adım attığını görmedik. Bu konuya dair yaptığı taahhütleri de geçiştirmenin bir yolunu bulacaktır.

[Takvim, 6 Aralık 2017]