2014 seçimlerindeki başarılarıyla aşırı sağ partilerin yükselişinin damga vurduğu Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden sonra AB ülkeleri 5 yıl aradan sonra yine sandık başına gitti.
- AP seçimleri nasıl sonuçlandı?
Seçim sonuçlarında dikkat çeken bir diğer husus aşırı sağ partilerin birçok AB ülkesinde ulaştığı oy oranı ve yükselişlerinin devamı oldu. Öyle ki İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde AB karşıtı aşırı sağ partilerin seçimlerden birinci parti olarak çıktığı görülüyor. Fakat bu artışın 2014’teki kadar keskin olmadığı ve seçim öncesi anketlerin öngördüğünün gerisinde kaldığı belirtilmeli. Zira 2014 seçimlerinde 48 koltuk sayısına sahip aşırı sağ partilerin Parlamentodaki grubu EFDD’nin koltuk sayısını 8 artırarak 56’ya yükselttiği görülüyor. Bir diğer aşırı sağ parti grubu Salvini ittifakı ise (eski adı ENF) 2014’te 37 koltuğa sahipken bu seçimlerde 58 koltuk alarak oldukça güçlü bir konuma geldi. Özellikle Salvini’nin grubunun seçim öncesi tahminlerde en büyük üçüncü grup olacağı düşünülse de bu sonuçlarla Parlamentoda liberal grup ALDE’nin ve yeşillerin gerisinde kalarak beşinci grup olduğu görülüyor. Söz konusu aşırı sağ partilerin çok daha fazla yükseliş göstereceği beklenirken kazanımlarının beklenenin altında kalmasının yegane sebebi ise seçime katılım oranı oldu. AB yanlısı aktörlerin her seçim döneminde oldukça düşük seyreden katılım oranını yükseltmek için göstermiş olduğu çabalar ve kampanyalar 2019 seçimlerinde meyvesini verdi. Öyle ki 2014 seçimlerinde yüzde 42’de kalan katılım oranı bu seçimlerde yüzde 51’i geçerek son yirmi yılın en yüksek oranına ulaştı. AB yanlısı liberal ve sol seçmenin sandığa gitmesiyle de aşırı sağ partilerin oy artışında beklenildiği kadar bir ivme yaşanmadı. Seçime katılım oranının artırılmasının önümüzdeki seçimlerde de aşırı sağın Avrupa’daki ivmesinin engellenmesi açısından ana akım partilerin ağırlık vereceği bir strateji olacağı şimdiden rahatlıkla öngörülebilir.
Sonuçlara dair değinilmesi gereken önemli bir husus da liberallerin ve yeşillerin oy artışıdır. 2014 seçimlerinde 67 koltuğa sahip olan liberal parti grubu ALDE bu seçimlerde koltuk sayısını 107’ye, koltuk sayısı 57 olan yeşiller ise 70’e yükseltti. Özellikle bu grupların liberal değerlere bağlı ve AB yanlısı olmalarının kimi kesimlerde AB’nin geleceğine dair ümitleri oldukça artırdığı ifade edilmeli. Fakat 28 AB üyesi ülkeden 23’ünde AB projesini destekleyen partiler seçimleri ilk sırada tamamlasa ve aşırı sağ partiler anketlerin öngördüğü kadar oyunu artıramasa da Parlamentonun oldukça parçalı ve bölünmüş bir yapıya sahip olması ve aşırı sağın Fransa, İtalya, İngiltere gibi ülkelerde ulusal siyaseti istikrarsızlaştırmaya devam edeceği gerçeği AB’nin geleceğine dair karamsar analiz ve yorumların yeni dönemde de süreceğini göstermektedir.
- Sonuçlar AP içindeki güç dengesini nasıl etkiler?
Seçimlerden önce konuşulan demokrat sağ partilerin aşırı sağ partilerle ittifak yapması durumunun söz konusu güç dengesinde gerçekleşmesi ise pek mümkün görünmüyor. Her ne kadar seçimlerden önce sıkça konuşulan ve ciddi bir felaket senaryosu olarak akıllarda tutulan “demokrat sağların aşırı sağlar ile ittifak yapması” durumunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin gözlemlenebilmesi için bir müddet daha zaman geçmesi gerekse de ALDE ve yeşiller gruplarının oy oranlarını ciddi şekilde artırmaları ve aşırı sağ partilerin oy artışının beklenildiği kadar olmaması AB açısından böyle bir felaket senaryosunun gerçekleşme ihtimalini azaltmış görünüyor.
- AB Komisyonu Başkanı kim olacak?
Öte yandan seçimlerden sonra AP’nin oldukça parçalı ve bölünmüş bir hal alması ve ana akım partilerin eriyerek daha küçük ve tematik partilerin etkinliklerini artırması gerek AB Komisyonu Başkanı’nın gerekse diğer komisyonların belirlenmesi sürecinde görüşmelerin önceki dönemlerden çok daha tartışmalı geçeceğine sebep olacağı akıllarda tutulmalı.
- Sonuçların Avrupa Birliği’ne muhtemel etkileri nasıl olur?
Bu etkilerin yanı sıra “Yeşil dalganın yükselmesi” şeklinde ifade edilen yeşiller partilerinin başarısı seçim sonuçlarında oldukça dikkat çekti. Yeşillerin oy artışıyla AP içinde önemli bir aktör haline gelmeleri, önümüzdeki dönemde “yeşil politikanın” Birlik içinde tartışılma ihtimalini artırdı. Bu durumun AB üyesi ülkelerin çevre vergilerinin düzenlenmesinden iklim değişikliği politikalarına kadar geniş spektrumda etkilere sebep olacağı ve “okul grevi”, “yokoluş isyanı” gibi Avrupa’da yükselmekte olan çevre hareketlerine ivme kazandıracağı düşünülüyor. Fakat yeşillerin Fransa, Almanya, Lüksemburg, Finlandiya gibi ülkelerde yükselirken güney ve doğu Avrupa ülkelerinde etkisiz kalması ve yeşil partilerin bu ülkelerde hiç koltuk elde edememesi, “yeşil dalganın” yükselişinin kısıtlı bir coğrafyada gerçekleştiği yorumlarını da beraberinde getiriyor.
AP seçim sonuçlarının yalnızca Brüksel yönetimi açısından değil ulusal seviyelerde de önemli etkileri olacağı şimdiden görülüyor. Özellikle AB karşıtı aşırı sağ partilerin İtalya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde birinci parti olması ulusal düzeydeki siyaseti de oldukça etkileyen sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Zira Macron’un partisini gerisinde bırakan Marine Le Pen erken seçim isterken, seçimlerden birinci çıkamayan Syriza Partisi lideri Çipras seçim sonuçlarını beğenmeyerek erken seçime gidilmesi gerektiğini belirtmesi bu tür gelişmelerin şimdiden habercisi. Bunların yanı sıra İngiltere’deki Brexit kararı çözümü zor bir düğüme dönüşmüşken Brexit Partisi’nin yüzde 32 oy ile AP’de en çok sandalyeye sahip parti haline gelmesi ve İtalya’daki Salvini’nin yüzde 34 oy ile gücünü pekiştirmesi göz önünde bulundurulduğunda, AP seçimlerinin etkilerinin yalnızca Brüksel yönetimiyle sınırlı kalmayacağı, ülkelerin ulusal siyasetlerinde de kırılmalara ve değişimlere sebep olacağı rahatlıkla öngörülebilir.
- Sonuçlar Türkiye açısından nasıl bir anlam taşımaktadır?
Bunların yanı sıra Türkiye kökenli olmalarına rağmen Türkiye karşıtlığını siyasi gündemlerinin merkezinde konumlandıran çeşitli parlamenterlerin de seçilerek AP’ye girdikleri görülüyor. Bu aktörlerin önemli komisyonlara seçilerek görev alması durumunda Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından olumsuz bir tablo ortaya çıkacağı açıktır. Bu sebeple komisyonlarda sorumluluk yüklenecek isimlerin kimler olduğu ve bu isimlerin hangi gündemlerle hareket edecekleri Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği açısından oldukça önemlidir..