Ankara-Washington ilişkileri sancısı yoğun bir süreçten geçiyor. Her iki tarafın da kasımdaki başkanlık seçimleri bitene kadar azami dikkat göstermesi gerekiyor. Bu durumun Washington nezdinde iki sebebi var. İlki Obama yönetiminin "topal ördek" konumu sebebiyle kritik kararları yeni başkana devretme eğiliminde olması. Yapılan sadece krizleri kontrol altına alma çabası. İkincisi ve daha önemlisi Washington'da Türkiye ile ilgili kurumlardaki (Beyaz Saray, dışişleri, adalet bakanlığı, Pentagon ve CIA) Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye antipatisinin getirdiği olumsuz hava. ABD Ankara eski büyükelçisi J. Jeffrey Washington'daki kızgınlığı çok açık şekilde dile getirdi. Meselenin "otoriterleşme" ile alakası yok. O suçlama yemeğin sosu sadedinde. Rahatsızlık, Erdoğan'ın ve hatta ordu da dahil Türkiye'nin kurumlarının ABD'nin isteklerine direnç göstermesinden kaynaklanıyor. Türkiye'nin kendi önceliklerini sürekli gündeme getirerek her krizde konuları uzun uzun ABD'yle müzakere etmeye çalışması canlarını sıkıyor. Uluslararası sistemin hâkimi Batı'nın çifte standartlarının sıklıkla sorgulanması rahatsız ediyor. Yine de Türkiye ve ABD gibi onlu yıllardır yakın müttefiklik geçmişi olan iki ülkenin bu gerilimi yönetememesi tehlikeli bir gidişat olur.
***
İşte bu durumun farkında olan Obama yönetimi 15 Temmuz sonrasında yükselen gerilimi düşürebilmek için Başkan Yardımcısı Biden'ı 24 Ağustos'ta Türkiye'ye gönderiyor. Böylece darbe girişimi karşısında Batılı "dost" liderlerin Türkiye'ye neden gelmediği eleştirisi karşılanıyor. Biden'ın temel hedefi ilişkilerde yıpranan dostluğu, müttefikliği yeniden vurgulamak. Somut dosyaların başında Gülen'in iadesi ve Suriye'deki son gelişmeler gelecek. Ancak Gülen'in iadesi ve PYD konusunda hızlı bir ilerleme sağlanması kolay görünmüyor. Öncelikle Washington iade konusunda hukuki süreçte diretiyor. SETA DC'nin düzenlediği 15 Temmuz paneli için bu hafta gittiğim Washington'da Gülen'in iadesi konusunu "siyasi süreç" olarak değerlendirmeme eğilimine şahit oldum. Ancak yine de gerginliği azaltabilmek ve "siyasi süreç" baskısını hafifletebilmek için Ankara'nın gönderdiği dosyaların hızla mahkeme sürecine taşınması şaşırtıcı olmayacak. Mahkemenin dava açılmasını kabul etmesi de sürpriz olmaz. Böylece "siyaset" işi "hukuka" devrederek yeni Başkan'a kadar yönetime zaman kazandıracak. Hukuki süreç de siyasetin uygun gördüğü müddetçe dosya ile ilgilenecek. Bu yaklaşımın Ankara'yı tatmin etmesi mümkün değil. FETÖ hakkında Washington daha yapıcı bir işbirliği ortaya koymak zorunda. Bu örgütün üst düzey adamlarının Gülen'le görüşme trafikleri başta olmak üzere ilgili istihbaratın Türkiye ile paylaşılması ilk adım olabilir.
***
Washington'un Gülen'in iadesini sürece yayma tercihinin ilişkilerdeki gerilimi azaltmayacağının diğer bir önemli göstergesi Türkiye kamuoyunda FETÖ -PKK işbirliği algısının pekişmesi. Ankara zaten uzun süredir Washington'un Kuzey Suriye'de PYD- YPG'ye verdiği açık destekten rahatsızdı. Şimdi buna bir de FETÖ eklendi. Ve 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı ortamdan istifadeyle PKK'nın terör eylemlerini artırması darbe-terör eşleşmesini büyütüyor. Bütün gözler, parmaklar yeniden Washington'a yöneliyor. Buna bir de Erdoğan'ın terörle mücadele sathının geniş olduğunu, gerekirse Suriye'nin kuzeyinde PYD- YPG'nin de vurulabileceğini söylemesini ekleyin. Rusya ile normalleşme sayesinde artık Türk uçaklarının bunu yapması pekala mümkün. Anlaşılan Biden'ın "dostluk gösterisi" ilişkileri toparlamaya yetmeyecek. PYD -PKK ve FETÖ konularında aktif bir işbirliği çerçevesi kuracak yaklaşıma ihtiyaç var. Gerilimin düşmesi için Biden'ın ziyareti bu yeni yaklaşımın yolunu açmalı vesselam.
[Sabah, 20 Ağustos 2016].