Altılı masa, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş için uzun süredir üzerinde çalıştıkları anayasa değişiklik teklifini kamuoyuyla paylaştı. Açıkladıkları 84 maddelik teklif, dokuz ay önce açıklanan mutabakat metninde yer alan vaatleri anayasa maddeleri şeklinde sıralamanın ötesine geçemedi. Teklifteki yegâne yenilik ise vaat edilen sistem değişikliğinin doğasına aykırı bir şekilde cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği oldu.
Teklife ek olarak, yine geçtiğimiz hafta, Temel Karamollaoğlu ve Ahmet Davutoğlu'nun seçim sonrasında planladıkları yönetim modeline ilişkin açıklamaları dikkat çekti. İki isim de seçimi kazanmaları halinde cumhurbaşkanının ülkeyi altılı masa ile beraber yöneteceğini açıkladı. Bir diğer ifadeyle cumhurbaşkanının altılı masadaki isimleri merkezine alan bir mekanizmanın güdümünde hareket edeceğini söyledi.
Söz konusu iki gelişme birlikte değerlendirildiğinde "Altılı Masa" olarak adlandırılan mekanizmanın siyasete ve geleceğe yönelik oldukça irrasyonel bir yaklaşıma sahip olduğu artık net biçimde anlaşılmaktadır. Öyle ki en önemli proje olarak adlandırılan "güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerileri, hem teknik hem de siyasi açıdan oldukça kusurlu özelliklere sahiptir. Buna ek olarak ipuçları ortaya çıkmaya başlayan ve 2023 seçimleri sonrası için planlanan olası yönetim modeli de yine siyasi açıdan sürdürülebilir ve makul olmaktan epey uzaktır.
Anayasa Değişiklik Teklifinin Gösterdikleri
Altılı masanın en önemli projesi ve gayesi olarak adlandırılan "güçlendirilmiş parlamenter sistem" önerisinin anayasal tasarımı 28 Kasım'da açıklandı. Bu noktada tasarım, dokuz ay önce olduğu gibi seçmen nezdinde güçlü bir heyecan veya ilgi uyandırmadı. Teknik ve siyasi açıdan incelendiğinde ise daha önce açıklanan mutabakat metninden farklı bir çerçeve ortaya konulmadı.
Bu bağlamda daha önce de tartışıldığı üzere teknik açıdan güçlendirilmiş parlamenter sistem adında herhangi bir yönetim modeli veya hükümet sistemi bulunmadığı tekrar hatırlanmalıdır. Öte yandan literatürde rasyonelleştirilmiş parlamenterizm/parlamenter sistem adında bir model bulunmakla birlikte altılı masanın açıkladığı tasarımın bu modelin bir versiyonu olduğu hazırlayanlar tarafından iddia edilmektedir. Ancak detaylı bir analize tabi tutulduğunda altılı masanın önerisinin bir hükümet sistemi olarak rasyonelleştirilmiş parlamenterizmin birçok özelliğine sahip olmadığı rahatlıkla söylenebilmektedir.
Tüm bunların dışında muhalefetin dokuz ay önce belirsiz bıraktığı, ancak bu hafta açıklanan önerisinde yer alan en önemli nokta, cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğinin ilanıdır. Öyle ki öneride doğrudan seçmenlerin oyuyla, yüzde 50+1 oy oranı ile ve pek muhtemel bir şekilde başbakandan veya Meclisteki partilerin her birinden daha fazla oy alarak seçilecek bir cumhurbaşkanı ve makam tarif edilmektedir. Bu noktada böyle bir makam, her ne kadar yetkileri sınırlandırıldığı iddia edilse de hem parlamenter sistemin doğasıyla hem de Türkiye siyasetinin gerçeklikleriyle çelişmektedir. Böylelikle güçlendirilmiş ya da rasyonelleştirilmiş versiyonunun ötesinde, parlamenter sistemin özü ve felsefesine tamamen aykırı olan bu yönde bir düzenleme ile aslında altılı masanın ve ortaya koyduğu modelin oldukça irrasyonel bir siyasi yaklaşımın ürünü olduğu tekrar teyit edilmektedir.
Altılı Masanın Suni Anlamı
Altılı masa, tüm bu sebeplerin ötesinde, gerek masada yer alan parti lider ve elitlerinin, gerekse onu destekleyen çevrelerin kendisine yüklediği suni anlam ve oluşturduğu amaç itibariyle de oldukça irrasyonel bir yapıya bürünmüş durumdadır. Öyle ki masa esas itibarıyla, en azından teorik anlamda, toplumun istediği demokratik dönüşümün gerçekleştirileceği ve bunun siyasal sistem değişikliği ile başarılacağı iddiasında buluşan aktörlerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Ancak halkta gerçek anlamda karşılığı olmayan, yalnızca muhalif elitlerden oluşan bir azınlığın sorunsallaştırdığı soyut meseleleri önceliği haline getirmiştir. Dolayısıyla stratejik açıdan oldukça büyük bir hata yapmış ve reel-politik ile tamamen çelişen bir öte anlamı kendine yüklemiştir.
Bu noktada seçim kazanmak için gerekli olan başta ekonomik alandaki somut proje ve vaatlerin üretimi ya da tartışılması sürekli olarak ertelenmektedir. Masa, seçimlere 5-6 ay kalmasına rağmen hala ortak bir aday, somut bir proje veya vaat açıklayabilmiş değildir. Bunun yerine sistem değişikliği gibi oldukça suni bir sorunu yaklaşık bir senedir gündemde tutmayı tercih etmektedir. Bunun temel sebebi ise altı aktörün tek ortak noktası olan dogmatik Erdoğan karşıtlığı haricinde başka ortaklıklar üretememesi ve somut konular tartışıldığı anda siyasi ayrışmaların hemen kendini belli etmesidir. Dolayısıyla altılı masayı bir arada tutabilmek adına parlamenter sisteme dönüş başta olmak üzere masa içerisinde sorun üretmeyen soyut meseleler ön plana çıkarılmaktadır. Altılı masa da bu soyut ve suni anlam üzerinden kendini tanımlamaktadır.
İrrasyonel Yaklaşım ve Beklentiler
Altılı masanın hem kendine yüklediği anlam hem de bu anlamın paralelinde geliştirilen parlamenter sisteme dönüş projesinin ötesinde sıkıntılar da mevcuttur. Bunların en önemlisi, altılı masanın mevcut yapısıdır. Masadaki aktörler kendi aralarında eşit konuma sahip şeklinde kabul edilmektedir. Ancak biri yüzde 25, diğeri yüzde 1 oy oranına sahip iki partinin eşitliği yapısal olarak mümkün değildir. Bu noktada partilerin oy oranlarına paralel şekilde bir özgül ağırlığa sahip olduğu iddia edilse de bunun pratiğe dökülmüş bir sonuç ürettiğini söylemek mümkün değildir.
Buna paralel olarak Karamollaoğlu ve Davutoğlu tarafından açıklanan ve 2023 seçimlerinin kazanılmasının ardından hayata geçirileceği iddia edilen yönetim modeli, altılı masada ne denli irrasyonel bir siyasi yaklaşım ve beklentinin hâkim olduğunu gösterir niteliktedir. Buna göre yüzde 50+1 ile seçilecek cumhurbaşkanı, toplamı yüzde 7'lik barajı aşıp aşmayacağı belli olmayan dört partinin genel başkanlarının da dahil olduğu bir ekipten olur alarak ülkeyi yönetecektir. Yine benzer şekilde söz konusu cumhurbaşkanı, toplumu değil, altılı masayı ikna ederek görevini yapacak veya sürdürecektir. Buna ek olarak altılı masanın yönettiği cumhurbaşkanı ve bu cumhurbaşkanının yönettiği altı partiden oluşan bir koalisyon hükümeti hem ülkeyi başarıyla yönetecek ve beklentileri karşılayacak hem de siyasal sistem değişikliğini hayata geçirecektir.
Sonuç olarak altılı masanın yukarıda bahsedilen yapısal problemlerini oluşturan ve rasyonaliteden uzaklaştıran en önemli sebep muhtemelen seçimlerin kolaylıkla kazanılacağına yönelik sebepsiz ve mantık dışı inançtır. Somut meselelerin sürekli olarak ertelenmesi, ısrarla soyut siyaset yapılması ve adaydan çok projenin önemli olduğuna yönelik çıkışlar bunun en temel göstergesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'nin 20 yıldır sürekli seçimleri kazanmayı başardığı düşünüldüğünde her şeyden öte bu inancın varlığı dahi altılı masanın ne denli irrasyonel bir düşünce yapısına sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir.
[Sabah, 3 Aralık 2022].