22 Mart Perşembe günü Milliyet ve Taraf gazetelerinin Ankara temsilcilerinin ismi saklı bir yüksek bürokrata dayandırarak "devletin yeni Kürt stratejisi" payesiyle duyurdukları haber, aynı gün her iki gazetenin manşetine taşındı, ardından da birçok köşe yazısında lehte ve aleyhte değerlendirmelere tabi tutuldu. Elbette, duyurulan stratejinin içeriğine yönelik söylenecek çok şey var ve her strateji gibi takdir edilecek ve eleştirilecek pek çok unsur barındırıyor. Strateji, birçok temenni barındırdığı için de uygulanmadıkça yanlışlanması zor bir strateji. Ancak, kanaatimce, stratejinin içeriğinden önce stratejinin kamuoyuyla paylaşım tarzını sorgulamak gerekir.
'Devletin/ hükümetin yeni Kürt stratejisi' olarak adlandırılan strateji, usul yönünden eski Türkiye'nin zihinsel kodlarına sahiptir ve yeni Türkiye'de yer almaması gereken birçok unsur barındırmaktadır. Her şeyden önce, stratejinin, 'ismi açıklanmayan bir yüksek bürokrat'ın birkaç gazeteci ile yaptığı görüşmeye dayandırılması, siyaset kurumunu ve siyasi aktörleri dışlayan, by-pass eden bir nitelik arz etmektedir. İsmi açıklanmayan bir kamu bürokratının -asker, yargı mensubu veya yüksek bürokrat- yaptığı açıklamalarla siyasi gündemi belirlemesi, eski Türkiye'nin vesayet rejimi içinde görülebilecek bir alışkanlıktır. Nitekim demokrasi tarihimiz boyunca, özellikle de 28 Şubat sürecinde artan bir yoğunlukla, siyasi gündem, ismi açıklanmayan bir yüksek komutana veya yargı mensubuna dayandırılan haberlerle dizayn edilmiştir.
İsmi açıklanmayan bir yüksek bürokrata dayandırılarak duyurulan yeni Kürt stratejisi de, siyaset dışı bir aktörün sivil siyasete koordinat biçmesini içermektedir ve özü itibariyle vesayetçi bir niteliğe sahiptir. Yeni Türkiye, her şeyden önce, vesayet düzenine yer olmayan bir Türkiye'dir. Bu nedenle, bu tür siyaset mühendis(lik)lerine izin verilmemelidir. Demokratik pozisyon, siyaseti etki altına almaya yönelik her türlü davranışa karşı durmak şeklinde ilkesel bir duruşa dayanmak zorundadır. Bu çerçevede, asker, yargı ve bürokrasi arasında bir ayırım gözetmeden, üniformalı ve cüppeli vesayetin yanı sıra, 'kravatlı vesayet'e de karşı durmak gerekir.
Kürt meselesi konusunda siyaset, strateji veya taktik belirlemek ve bunları kamuoyuna duyurmak siyasi aktörlerin uhdesindedir. AK Parti Kürt meselesine ilişkin yeni bir strateji geliştirmiş ve bunu kamuoyuna duyurma ihtiyacı duymuşsa, bunu bizzat kendi sözcüleri aracılığıyla kamuoyuyla paylaşır, getirilen eleştirileri de bizzat kendisi karşılar. Ancak, hükümetin sözcüsü, terörle mücadeleden sorumlu bakanı, içişleri bakanı ve hükümeti oluşturan partinin sözcüsünün varlığını teyit etmediği, teyit etmediğini duyurduğu, yanlışlanamayacak temenniler barındırdığı için yanlışlamadığı bir strateji, hükümetin stratejisi olarak kamuoyunda kabul görmüş ve gündem oluşturmuştur. Bu çerçevede, on yıla yaklaşan iktidarı boyunca vesayetle mücadele kararlılığı sergilemiş, siyasete müdahaleye yönelik davranışların hukuki soruşturmalara tabi tutulmasını mümkün kılan yasal düzenlemeler gerçekleştirip yargılama süreçlerini başlatmış, %50 toplumsal destek alarak üçüncü iktidar dönemine başlamış bir AK Parti iktidarı altında, Kürt sorununa ilişkin devlet stratejisinin, ismi açıklanmayan bir yüksek bürokrat marifetiyle kamuoyuna duyurulması kabul edilemez.
Bir yüksek bürokrat, bu kadar g&.