23 Eylül 2012 tarihinden itibaren Türkiye’de herkes Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerinden, herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru olarak adlandırılan bu yol, 23 Eylül 2015 tarihi itibarıyla üçüncü yılını doldurmuştur.
Ortaya çıkışı itibarıyla Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önündeki başvuru sayısını azaltmayı hedefleyen bireysel başvuru yolu, geçtiğimiz üç yıl süresince bu amaca hizmet etmenin yanı sıra Türkiye’de insan haklarının korunması anlamında önemli bir imkân olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle makul sürede yargılanma hakkı ve hukuksuz tutuklamalar konusunda verdiği kararlarla öne çıkan Anayasa Mahkemesi, AİHM tarafından da uygun ve yeterli tazmini sağlayan bir iç hukuk yolu olarak değerlendirilmiştir.
Bugün için Mahkemenin verdiği ihlallerin ağırlıklı biçimde usuli yönü ağır basan adil yargılanma hakkı ve kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında verilen kararlarda yoğunlaştığı görülmektedir. Bunlar dışında Mahkeme, suç ve cezalara ilişkin esaslar, maddi-manevi varlığın bütünlüğü, mülkiyet hakkı, özel hayatın gizliliği ve korunması, ifade özgürlüğü, seçme, seçilme ve siyasette bulunma hakkı, din-vicdan özgürlüğü, sendika hakkı, ayrımcılık yasağı, yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı gibi başlıklarda da ihlal kararlarına imza atmıştır.
Anayasa Mahkemesinin üç yıllık bireysel başvuru bilançosunun işaret ettiği önemli bir diğer hususun gittikçe artan iş yükü olduğu görülmektedir. Yıllık, yirmi binli rakamları bulan bireysel başvuru sayısı ile karşı karşıya kalan Mahkemenin, rakamların bu şekilde devam etmesi durumunda etkisiz bir hukuk yolu olma riski ile karşı karşıya olduğu söylenebilir. Bunun çözümü için gerekli adımların atılması gelecekte bireysel başvuruya dair başlıca gündeme maddelerinden biri olma potansiyelini taşımaktadır..