Türkiye’de son zamanlarda AK Parti hükümetinin uyguladığı politikalar nedeniyle bir toplumsal kutuplaşma olduğu iddiası özellikle holding medyası tarafından dile getirilmekte ve bu iddia hükümet karşıtı konumun ve söylemin kurucu unsuru haline gelmektedir. Ancak bahsi geçen medya kuruluşlarının toplumsal kutuplaşmanın örnekleri olarak ileri sürdüğü durumlar, dünyada kutuplaşma tartışmalarında ele alınan durumlardan oldukça farklıdır. Medyanın hükümet karşıtı tutumunu ve söylemini kurarken toplumsal kutuplaşma olarak sunduğu olay ve olguların toplumsal bir yönü ve kapsayıcılığı olmayıp, siyasi kutuplaşmanın unsurlarıdırlar.
Bu noktadan hareketle medyanın toplumsal kutuplaşma eleştirisi sahici bir pozisyon olmaktan çok, siyaset kurucu bir söylemdir. Hükümet karşıtı medyanın bir yandan toplumsal kutuplaşmadan rahatsızlığını dile getirirken, diğer taraftan kendisinin kutuplaştırıcı bir dil kullanması, kutuplaşma söyleminin siyaset kurucu işlevini tespit etmek açısından önemlidir.
2014 yılı TEOG sistemi kapsamında medyada yer alan haberlerin ve yorumların bu açıdan analiz edilmesi, hükümet karşıtı medyanın kutuplaşma söylemini nasıl araçsallaştırdığını göstermektedir. TEOG kapsamında görülen teknik aksaklıklar hükümet karşıtı medya tarafından araçsallaştırılmıştır. Araçsallaştırma TEOG sistemi itibarsızlaştırılarak ve sistemin öğrencileri, tercih etmediği halde imam hatip liselerine gönderdiği algısını üreterek yapılmıştır.
TEOG örneğine bakıldığında da çok net bir şekilde görüldüğü gibi Türkiye’de medya siyaset kurucu bir pozisyondan vazgeçmek istememektedir. Bu pozisyonu korumak için eğitim sisteminden kutuplaşmaya kadar geniş bir yelpazedeki hemen her konuyu söylemsel faaliyet için araçsallaştırabilmektedir..