Mısır’da 25 Ocak 2011’de başlayan halk ayaklanmasının 30 yıldır iktidarda olan Hüsnü Mübarek rejimini sona erdirmesi ülke tarihinin yakın geçmişteki en önemli olaylarından birisiydi. İzleyen süreçte Mısır’ın demokratikleşme yönünde adımlar atması beklenirken, 3 Temmuz 2013’te gerçekleşen askeri darbe bu yöndeki beklentileri karşılıksız bıraktı. Özellikle dış aktörlerin desteğiyle devrim sürecini sona erdirmeyi hedefleyen askeri darbe açık bir karşı-devrim girişimiydi. Nitekim darbeyi izleyen dönemde 2011’deki devrimde rol oynayan tüm aktörlerin ciddi bir siyasi baskıya maruz bırakılarak ülke siyasetinden dışlanmaları karşı-devrim argümanlarının teyidi anlamına gelmekteydi. Darbe yönetiminin insan haklarını hiçe sayıp her türlü muhalif sesi bastırarak ciddi bir “korku rejimi” tesis ettiği bu dönemde Müslüman Kardeşler, 6 Nisan Hareketi ve Devrimci Sosyalistler gibi devrimci aktörler siyaset sahnesinden silindi.
Bu süreçte dikkat çeken en önemli nokta ise özellikle Batılı aktörlerin Sisi yönetimine açıkça destek olmalarıydı. Benzer şekilde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi darbenin gerçekleşmesinde önemli rol oynayan aktörler de, darbe sonrası dönemde Sisi yönetimine desteklerini sürdürdüler. Ancak son dönemde yaşanan bölgesel ve küresel bazı gelişmeler Kahire’nin hem iç hem de dış politikasında yeni seçenekleri değerlendirmesini zorunlu kıldı.
Bu bağlamda, bu çalışma ilk olarak dış aktörlerin karşı-devrim sürecindeki rollerine odaklanmaktadır. Daha sonra karşı-devrim sürecini özellikle insan hakları ihlalleri bağlamında ele alan analiz, son olarak da bölgesel gelişmeler ışığında Sisi rejiminin geleceğini mercek altına almaktadır..