Dünyada siyasi liderlikler üzerine yoğun bir literatür olmasına rağmen Türkiye’de bu alanda yapılan çalışma ve analizler yok denecek kadar azdır. Siyasi liderlerin geçmişi, bireysel özellikleri ve kişiliği, yetenekleri, değerleri, siyaset yapma tarzları ve stratejileri bir ülkenin siyasetinin, ekonomisinin, toplumsal refah düzeyinin ve dış ilişkilerinin gelişiminde ve dönüşümünde son derece etkili olduğu bir gerçektir. Örneğin Türkiye demokratikleşme tarihinde siyasal sistemin sunduğu çerçevenin ötesinde, liderlik özellikleri sayesinde bazı liderler ülkenin gelişiminde ve dönüşümde diğerlerine göre daha fazla öne çıkmışlardır.
Türkiye tarihinde cumhurbaşkanını ilk defa halkın seçecek olması, 10 Ağustos’ta yapılacak seçimleri tarihi kılıyor. Bu seçimin ardından siyasal sistemde önemli bir değişim olmamasına rağmen, seçilen cumhurbaşkanının siyasi liderliği ve kişiliği üzerinden, bir anlamda Türkiye’de cumhurbaşkanlığı makamının da yeni fonksiyonu şekillenecektir. Ayrıca liderlerin kişiliğinin ötesinde, cumhurbaşkanı halkın oyuyla belirleneceği için cumhurbaşkanı devletten daha çok millete yakın durmak zorundadır. Halkın demokratik yollarla seçtiği her lider, karar ve uygulamalarında halkın tercilerini dikkate almak zorunda kalacağı için bundan sonraki süreçte cumhurbaşkanlığı makam olarak da yeni bir işleve kavuşacak ve demokratikleşecektir.
Türkiye’de son dönemde AK Parti siyasetinin sonucunda şekillenen siyasi alan, daha çok muhafazakâr seçmen kitlelerinin siyasal tercihlerinin bir ürünüdür. Dolayısıyla Türkiye’de diğer siyasi partiler de siyaset üretirken ister istemez bu durumu göz önünde bulundurmak zorunluluğu hissetmektedirler. Tam da bu düşünme biçiminin bir sonucu olarak, muhafazakâr bir iktidara karşı muhafazakâr bir “çatı adayı” olarak Ekmeleddin İhsanoğlu CHP ve MHP tarafından cumhurbaşkanlığına aday olarak gösterilmiştir. Bu bağlamda, İhsanoğlu’nun Türkiye siyasetindeki anlamını, AK Parti’nin üretmiş olduğu siyasetin içinden bakarak açıklamak daha anlaşılır bir çerçeveyi ortaya çıkarır.
Çalışmada cumhurbaşkanlığı için CHP ve MHP tarafından çatı aday olarak gösterilen İhsanoğlu’nun, Türkiye siyaseti açısından siyasal anlamının ne olduğu çeşitli açılardan analize tabi tutularak ortaya konulmaya çalışılmıştır. İhsanoğlu’nun hayatındaki dönüm noktalarına değinilerek nasıl bir lider olabileceği, özellikle İİT genel sekreterliği dönemine odaklanılarak ortaya konulmuştur. Diğer cumhurbaşkanı adaylarından farklı olarak, siyasi bir geçmişe sahip olmayan İhsanoğlu’nun Türkiye siyaseti açısından siyasal fonksiyonu İİT dönemindeki faaliyetleri üzerinden dört konu etrafında ele alınmıştır. Bunlar, İİT’de reform söylemi, medeniyetler arası diyalog çalışmaları, Filistin-İsrail meselesine yönelik tutumu ve Arap Baharı’na nasıl yaklaştığıdır. Hem geçmiş kariyerinde ortaya koyduğu işler, hem de adaylık sürecindeki söylemlerine bakılarak, Türkiye ve dünya siyasetindeki karşılığı tartışılmıştır. Ayrıca, İhsanoğlu üzerinden, onu aday gösteren siyasal partilerin, İhsanoğlu’nu aday göstermedeki temel motivasyonlarının ne olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Diğer taraftan İhsanoğlu’nun Türkiye’nin temel meselelerine yaklaşımı, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak cumhurbaşkanlığı makamını nasıl gördüğü de ayrıca ele alınmıştır.
Bu analizin önemli bir bölümü, İhsanoğlu’nun bir lider olarak toplumsal kesimler tarafından nasıl algılandığı üzerine ayrılmıştır. Bu bağlamda, niteliksel-keşif amaçlı bir saha araştırması yöntemi benimsenerek seçilen odak gruplarla derinlemesine mülakatlar yapılmıştır. Söz konusu odak gurubu çalışmasına katılanların İhsanoğlu’na karşı düşünce ve duyguları ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Cumhurbaşkanı adayı olarak İhsanoğlu’nu nasıl gördükleri ve neden destekledikleri veya neden desteklemediklerine ilişkin görüşleri bu anlamda odak grup çalışmasının çerçevesini oluşturmuştur.