Legal ve illegal Kürt siyasi oluşumlarıyla var olan bağı ve Kürt meselesiyle doğrudan ilişkisi dolayısıyla, BDP tartışmasının BDP’yi aşarak, hem Kürt meselesinin siyasal bağlamını hem de bu meseleyle ilişkili yasadışı ve yasal aktörleri de göz önüne alarak yapılması tarihsel bir zorunluluktur. Bu açıdan bakıldığında, BDP’nin 12 Haziran seçimleri gündemini KCK Operasyonları, İmralı’da süren görüşmeler, sivil itaatsizlik eylemleri, demokratik açılım gibi çeşitli dinamikler belirlemektedir. Bu unsurlar BDP için birçok avantaj barındırırken pek çok dezavantaja da yol açmaktadır.
BDP, seçmenin, kendisinin dışında neden AK Parti’yi tercih ettiğini doğru analiz edememekte, Türkiye’nin siyasal haritasındaki değişimi anlamakta zorlanmakta, PKK tabanının dışına açılarak Türkiye partisi haline gelememekte ve örgütün stratejilerinden bağımsız, hatta özerk politikalar geliştirememektedir.
Öte yandan, Türkiye siyasal hayatının son iki yılına damga vuran gelişmeler, BDP’nin potansiyel tabanıyla buluşmak için geliştirdiği yeni stratejiler ve bağımsız aday gösterme konusunda edindiği tecrübeler, normal şartlarda otuza yakın milletvekiliyle TBMM’de grup kurmasını mümkün kılmış gözükmektedir. 12 Haziran’da oluşacak olan TBMM’nin “yeni bir anayasa” için bir tür “kurucu meclis” gibi çalışacak olması BDP’nin kuracağı grubun ve izleyeceği stratejinin önemini daha da artırmaktadır.
Elinizdeki analiz bu çerçevede, 12 Haziran 2011 genel seçimlerine hazırlanan BDP’nin ne tür seçim stratejileri izlemekte olduğu ve izleyebileceği; bu seçimlerin BDP’nin geleceğine nasıl etkide bulunabileceği gibi soruları tartışmayı hedeflemektedir. Analiz, BDP’nin Kürt siyasi hareketi içindeki bilinen gidişatı tersine çevirme ihtimali olup olmadığını, bu bağlamda 12 Haziran 2011 genel seçimlerinin nasıl bir önem taşıdığını ele almaktadır.