Toplamda 193 ülkenin üye olduğu Birleşmiş Milletler (BM) örgütünün en geniş organı olan Genel Kurul'un yıllık toplantısı 100'den fazla devlet ve hükümet başkanının katılımıyla ABD'nin New York şehrinde gerçekleştirildi. Katılan liderler kendi ülkelerinin gündemini dünya kamuoyuna aktarma imkanı buldular. Kurul toplantısına katılmayan liderlerin bazıları da daha önceden kaydettikleri videolar yoluyla Genel Kurul'a hitap ettiler. Dünyanın hemen her sorununun tartışılabildiği neredeyse yegane platform olan BM Genel Kurulu, özellikle uluslararası kurumlarda temsil edilemeyen devletler için sorunlarını dile getirme ve gündem oluşturma imkanı sunmaktadır.
Bundan dolayı her ne kadar BM pek çok uluslararası sorun konusunda etkisiz kalsa da, yine de bütün devletler BM Genel Kurulu üzerinden söylemek istediklerini dünya kamuoyu ile paylaşırlar. Bazı devlet başkanlarının konuşması özellikle merak konusu olur. Bu yıl konuşması en çok merak edilenlerin başında ABD Başkanı Joe Biden gelmekteydi. İlk defa başkan olarak yapacağı konuşmanın içeriği merak konusuydu.
Biden'ın konuşmasında dile getirdiği en önemli konu Afganistan oldu. ABD'nin 20 yıl sonra ilk kez savaşta olmadığını ifade eden Biden, bundan sonra "yoğun bir diplomasi trafiği" döneminin başlayacağını açıkladı. ABD'nin müttefiklerini ve dostlarını savunmaya devam edeceğini, ancak askeri gücün son seçenek olacağını söyledi. Filistin-İsrail sorununda iki devletli çözümün şart olduğunu, ancak bunun da uzun bir süre alacağını ifade etti. Benzer şekilde, Kovid-19 ile mücadelede ve iklim değişikliğinden kaynaklanan sorunlar konusunda ortak hareket edilmesi ve işbirliği gerekliliği üzerinde durdu. ABD'nin yeni dönemde uluslararası toplumla birlikte çalışmaya istekli olduğunu ABD'nin Dünya Sağlık Örgütü, BM İnsan Hakları Konseyi ve Paris İklim Antlaşması'na geri dönmesi ile açıkladı.
Ancak Biden'in hesap etmediği pek çok husus bulunmaktadır. Bütün hegemonyası boyunca askeri güç kullanmayı önceleyen ABD'nin konuştuğu tek dil olan güç dilini terk etmesi o kadar kolay olmayacaktır. Diplomasiye döneceğini iddia eden Biden'ın önce BM kararlarını ve uluslararası hukuk ilkelerini uygulamayı öncelemesi gerekir. Mesela, Biden söyleminde samimi ise ABD büyükelçiliğini yeniden Tel Aviv'e taşımalı ve Golan Tepelerinin ilhakını tanıyan imzasını geri çekmelidir. ABD'nin savunma bütçesinin kendinden sonraki on ülkenin toplamından daha fazla olduğu düşünüldüğünde, önümüzdeki dönemde bu bütçede kısıntıya gitmesi beklenir. Ancak, gidişat tam aksini göstermektedir. Biden hükümeti savunmaya daha fazla pay ayırmaya devam etmektedir.
Öte yandan, son dönemde Afganistan'dan çekilme gibi neredeyse her konuda tek yanlı adımlar atan ABD bırakın uluslararası kamuoyunu, en yakın müttefiklerini bile görmezden gelmektedir. Diplomasiyi yoğunlaştırmayı düşünen Biden, ABD'nin tek yanlı politikalarını sona erdirmeyi düşünmelidir.
ABD'nin BM kararlarına uymaması, daha da kötüsü uluslararası hukuk kurallarına sadece kendine rakip ve/veya düşman olarak gördüğü devletlerin uymasını beklemesi kabul edilebilir değildir. Örneğin, Asya-Pasifik bölgesinde Çin'e karşı atılan AUKUS adımı bağlamında Avustralya'nın nükleer enerji kullanan denizaltı edinmesini normal karşılayan ABD, hala ısrarla İran'ın nükleer enerji edinmesine karşı çıkmaktadır. Benzer şekilde serbest piyasa ilkelerini en fazla ihlal eden ülkelerden biri olan ABD, rekabet edemediği sektörlerde avantajlı ülkelere farklı yaptırımlar uygulamaktadır.
ABD'de ciddi bir yönetim krizi söz konusudur ve maalesef ABD inisiyatifiyle kurulan BM de doğrudan bu krizden nasibini almaktadır. ABD, kendi inanmadığı ve uymadığı kurallara başka devletlerin uymasını bekleyemez. BM'nin uluslararası sistemin etkili bir aktörü olabilmesi için öncelikle ABD'nin BM kararlarına saygı göstermesi gerekmektedir. Ayrıca, son dönemde ciddi bir güven kaybı yaşayan ABD'nin bu güven krizinden çıkış yolu Genel Kurul konuşmalarından ziyade bundan sonra izleyeceği siyasetler ile mümkün olabilir.
[Sabah, 25 Eylül 2021].